Klinik Öncesi Bilimleri Bölümü Kitap Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 8 / 8
  • Öğe
    Güncel pratik veteriner hekim el kitabı
    (Cumhuriyet Üniversitesi, 2022) Mahmut Moğulkoç
    Mastitis, süt işletmelerinde tedavi giderleri ve süt üretiminin azalması nedeniyle ciddi ekonomik kayıplar şekillendirmektedir. Mastitis teşhisinde somatik hücre sayımı ve mikrobiyal kültür yöntemleri teşhiste halen altın standart olarak kullanılmaktadır. Günümüzde bu yöntemlerin yerini kısmen PZR ve sekans temelli yöntemler almıştır. Ayrıca, nanoteknolojik ve protein tabanlı yöntemler büyük ilgi görmektedir ve gelecekte mastitis teşhisinde ciddi potansiyel teşkil etmektedir. Laboratuvarlar hızlı teşhis amacıyla çiftlikte uygulanabilecek basit, ekonomik ve kullanıcı dostu biyosensör temelli metotlar geliştirmek için çaba sarfetmektedir. Son yıllarda geliştirilen nükleik asit tabanlı yöntemler, başlıca biyomarker’lar ve sensör temelli yöntemlerin geleneksel metotlara göre avantajlı yönleri bulunmaktadır
  • Öğe
    Şap Hastalığı
    (Foot and Mouth Disease, 2022) Karataş, Özhan
    Şap hastalığı çiftlik hayvanlarının bulaşıcı, maddi kayıplara yol açan ve 500 yıla yakın geçmişe sahip, viral bir hastalığıdır. Hastalığa ait 5 tip ülkemizde görülmüş ve canlı – cansız pek çok vektörle bulaşım olabileceği ortaya konmuştur. Hastalık yetişkin hayvanlarda verim kaybı ve abortlara sebep olur. Hastalıkta bulaşım oranı oldukça yüksek olmasına rağmen, yetişkin hayvanlarda ölüm oranı oldukça düşüktür. Ancak genç hayvanlarda bu durum yetişkin hayvanlara oranla oldukça fazladır. Yetişkin hayvanların pek çok doku ve organı etkilenirken, genç hayvanlarda kalp dokusunun etkilenmesi sonucu diğer organlarda lezyon oluşmadan ölüm şekillenir.
  • Öğe
    Sığır Theileriosisi (Teşhis, Tedavi, Kontrol Stratejileri)
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörlük, 2022) Altay, Kürşat; Şahin, Ömer Faruk
    Neospora caninum sığırlarda abortlara neden olan önemli protozoon patojenlerdendir. Etkenin son konağı köpek ve yabani kanideler, ara konakları sığır, koyun, keçi ve manda gibi sıcakkanlı hayvanlardır. Parazit ergin sığırlarda abortların yanı sıra döl tutma problemlerine, süt veriminde azalmaya, klinik enfekte veya persiste enfekte buzağıların doğmasına neden olmaktadır. N. caninum ilk defa 1984 yılında ensefalitli köpek yavrularında ortaya konulmuştur. Bu durum N. caninum kaynaklı enfeksiyonların uzun yıllar göz ardı edildiğini göstermektedir. N. caninum’un sığır endüstrisindeki öneminin anlaşılmasıyla birlikte parazitin yaygınlığının araştırıldığı çalışmalar artmıştır. N. caninum sığır sürülerinde hem vertikal hem de horizontal olarak nakledilmekte böylece de sürü içerisinde hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Sığırlarda neosporosisin dünyadaki seroprevalansı %20 düzeyindedir. Kozmopolit bir yayılışa sahip olan N. caninum’un teşhisinin zor olması, kesin tedavisinin olmaması ve ayrıca etkene karşı başarılı bir aşı geliştirilememesi nedeniyle dünyada sığır işletmelerinde ciddi ekonomik kayıplara neden olmaya devam etmektedir. Bu durum neosporosisin kontrolünde sürü yönetiminin önemini de artırmaktadır. Bu bölümde sığır neosporosisinin önemi, biyolojisi, klinik semptomları, teşhis, tedavi, korunma ve kontrol önlemleri ele alınmıştır.
  • Öğe
    Sığırlarda Neosporosis
    (Cumhuriyet Ünivesritesi Yayınları, 2022) Altay Kürşat; Erol Ufuk; Şahin Ömer Faruk
    Neospora caninum sığırlarda abortlara neden olan önemli protozoon patojenlerdendir. Et kenin son konağı köpek ve yabani kanideler, ara konakları sığır, koyun, keçi ve manda gibi sıcakkanlı hayvanlardır. Parazit ergin sığırlarda abortların yanı sıra döl tutma problemlerine, süt veriminde azalmaya, klinik enfekte veya persiste enfekte buzağıların doğmasına neden olmaktadır. N. caninum ilk defa 1984 yılında ensefalitli köpek yavrularında ortaya konulmuş tur. Bu durum N. caninum kaynaklı enfeksiyonların uzun yıllar göz ardı edildiğini göster mektedir. N. caninum’un sığır endüstrisindeki öneminin anlaşılmasıyla birlikte parazitin yaygınlığının araştırıldığı çalışmalar artmıştır. N. caninum sığır sürülerinde hem vertikal hem de horizontal olarak nakledilmekte böylece de sürü içerisinde hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Sığırlarda neosporosisin dünyadaki seroprevalansı %20 düzeyindedir. Kozmopolit bir yayı lışa sahip olan N. caninum’un teşhisinin zor olması, kesin tedavisinin olmaması ve ayrıca etkene karşı başarılı bir aşı geliştirilememesi nedeniyle dünyada sığır işletmelerinde ciddi ekonomik kayıplara neden olmaya devam etmektedir. Bu durum neosporosisin kontrolün de sürü yönetiminin önemini de artırmaktadır. Bu bölümde sığır neosporosisinin önemi, bi yolojisi, klinik semptomları, teşhis, tedavi, korunma ve kontrol önlemleri ele alınmıştır.
  • Öğe
    Sığır Theileriosisi (Teşhis, Tedavi, Kontrol Stratejileri)
    (Cumhuriyet Ünivesritesi Yayınları, 2022) Altay Kürşat; Şahin Ömer Faruk
    Sığır theilerioisisi tüm dünyada yaygın olarak görülmekte ve sığır endüstrisinde önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Theileria türleri İxodidae ailesinde yer alan kenelerle transtadial olarak nakledilirler. Sığırlarda; Theileria parva, T. annulata, T. mutans, T. taurot ragi, T. velifera, T. sergenti/buffeli/orientalis türleri enfeksiyona yol açmaktadır. Sığırlarda enfeksiyona neden olan Theileria türlerinin epidemiyoloji, patojenite, morfolojik, biyolojik ve genetik özellikleri yönlerinden önemli farklılıkları vardır. Diğer taraftan T. sergen ti/buffeli/orientalis türlerinin taksonomisi ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Hastalığın patogenezi, etkenin lenfosit ve eritrositlerde yaptığı tahribatla ilişkilidir. T. annulata ve T. parva sığırlarda yüksek morbidite ve mortalite gösteren lenfoproliferatif enfeksiyona ne den olurken diğer türlerin oluşturduğu hastalık düşük patojeniteli kabul edilir. Türkiye, ke neler ve kene kaynaklı hastalıklar için uygun iklim ve coğrafik özelliklere sahiptir. Türki ye’de sığırlarda Hyalomma anatolicum anatolicum’un vektörlüğünü yaptığı T. annulata ile Haemaphysalis türleri tarafından nakledilen T. buffeli’nin varlığı bilinmektedir. Özellikle T. annulata’nın varlığı ve yaygınlığının belirlenmesi üzerine çok sayıda çalışma yapılmış olup, patojenin bölgeler arasında farklı olmakla birlikte yüksek bir prevalansa sahip olduğu gös terilmiştir. Bu bölümde; sığır theileriosisinin önemi, etiyolojisi, biyolojisi, patojenitesi, klinik semptomları ele alınmış olup, hastalığın teşhis, tedavi ve kontrol stratejileri güncel geliş meler çerçevesinde değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    SIĞIRLARDA NEOSPOROSİS
    (Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, 2022) Altay, Kürşat; Erol, Ufuk; Şahin, Ömer Faruk
    Neospora caninum sığırlarda abortlara neden olan önemli protozoon patojenlerdendir. Etkenin son konağı köpek ve yabani kanideler, ara konakları sığır, koyun, keçi ve manda gibi sıcakkanlı hayvanlardır. Parazit ergin sığırlarda abortların yanı sıra döl tutma problemlerine, süt veriminde azalmaya, klinik enfekte veya persiste enfekte buzağıların doğmasına neden olmaktadır. N. caninum ilk defa 1984 yılında ensefalitli köpek yavrularında ortaya konulmuştur. Bu durum N. caninum kaynaklı enfeksiyonların uzun yıllar göz ardı edildiğini göstermektedir. N. caninum’un sığır endüstrisindeki öneminin anlaşılmasıyla birlikte parazitin yaygınlığının araştırıldığı çalışmalar artmıştır. N. caninum sığır sürülerinde hem vertikal hem de horizontal olarak nakledilmekte böylece de sürü içerisinde hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Sığırlarda neosporosisin dünyadaki seroprevalansı %20 düzeyindedir. Kozmopolit bir yayılışa sahip olan N. caninum’un teşhisinin zor olması, kesin tedavisinin olmaması ve ayrıca etkene karşı başarılı bir aşı geliştirilememesi nedeniyle dünyada sığır işletmelerinde ciddi ekonomik kayıplara neden olmaya devam etmektedir. Bu durum neosporosisin kontrolünde sürü yönetiminin önemini de artırmaktadır. Bu bölümde sığır neosporosisinin önemi, biyolojisi, klinik semptomları, teşhis, tedavi, korunma ve kontrol önlemleri ele alınmıştır.
  • Öğe
    KİST HİDATİK İLE MÜCADELE
    (Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, 2022) Erol, Ufuk
    Kist hidatik, Echinococcus granulosus yumurtalarını ara konaklarda meydana getirdiği helmintozoonoz bir hastalıktır. Hastalık dünyanın hemen hemen tüm bölgelerinde görülmekle birlikte az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde oldukça yaygındır. Heteroksen biyolojiye sahip olan E. granulosus’un son konakları evcil ve yabani köpekgiller iken, ara konakları memeli canlılardır. Son konakların dışkısında bulunan E. granulosus yumurtalarının çevre şartlarına dayanıklı olması ve ara konak çeşidinin fazla olması kist hidatikin geniş alanlara yayılmasına neden olmaktadır. Ara konak canlıların özellikle karaciğer ve akciğerlerinde gelişen kist hidatikler nadiren de diğer doku (kemik gibi) ve organlarda (kalp, dalak gibi) da gelişebilmektedir. Kist hidatikin ara konaklarda meydana getirdiği klinik semptomların kistin geliştiği organa göre farklı olması hastalığın teşhisini zorlaştırarak hastalık kaynaklı ekonomik kaybın artmasına neden olmaktadır. Buna ek olarak ara konak hayvanlarda başarılı bir tedavi protokolünün de olmaması hastalığa karşı uygulanacak korunma ve kontrol yöntemlerinin önemini arttırmaktadır. Hastalığın endemik olduğu bölgelerde yapılan kontrol ve mücadele çalışmalarının (son konakların ilaçlanması ve halkın hastalık hakkında bilinçlendirilmesi gibi) başarılı sonuçlar verdiği ve hastalığın konaklardaki yaygınlığını azalttığı bilinmektedir. Bu bölümde kist hidatikin önemi, biyolojisi, morfolojisi, ara konaklarda meydana getirdiği klinik semptomlar ile teşhis yöntemleri ele alınarak hastalıkla mücadelede yapılması gerekenler anlatılmıştır.
  • Öğe
    Bölüm 8 Viral Hastalıklar
    (Güneş Tıp Kitabevleri, 2022) Işıdan, Hakan; Turan, Turhan; Atasoy, Mustafa Ozan; Özbek, Remziye
    Kümes hayvanları ve yabani kuş türlerinde enfeksiyonlara neden olan pek çok viral etkeni barındırırlar. Adenovirüsler, Atadenovirus, Aviadenovirus, Icthadenovirus, Mastadenovirus, Siadenovirus ve Testadenovirus olmak üzere güncel sınıflandırmada 6 cins altında tasnif edilmektedir. Bunlardan Atadenovirus cinsi altında ördek ve papağangillerde bulunan 2 tür (Duck atadenovirus A, Psittacine atadenovirus A), Aviadenovirus cinsi altında ördek, şahin, güvercin, kaz, papağangiller ve diğer kanatlılarda hastalık yapan 15 tür (Duck aviadenovirus B, Falcon aviadenovirus A, Fowl aviadenovirus A-E, Goose aviadenovirus A, Pigeon aviadenovirus A-B, Psittacine aviadenovirus B-C ve Turkey aviadenovirus B-D) ve Siadenovirus cinsi altında ise çeşitli türlerde hastalık yapan 7 tür (Great tit siadenovirus A, Penguin siadenovirus A, Psittacine siadenovirus D-E, Raptor siadenovirus A, Skua siadenovirus A ve Turkey siadenovirus A) olmak üzere toplam kanatlılarda hastalık yapan 24 tür tanımlanmıştır (ICTV, 2021). Yaklaşık 90 nm çapında zarsız, ikosahedral simetrili virion özelliklerine sahip adenovirüslerin genomları ise segmentsiz, çift iplikli DNA ve yaklaşık 35-36 kb büyüklüğündedir.