Türk Halk Bilimi Bölümü Kitap Koleksiyonuhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/4172024-03-28T16:20:10Z2024-03-28T16:20:10ZSivas'ta Sünnet Merasimleri ve Kirvelik KurumuTunç, Emrahhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/133282023-04-06T00:00:43Z2021-01-01T00:00:00ZSivas'ta Sünnet Merasimleri ve Kirvelik Kurumu
Tunç, Emrah
Tarihsel süreç boyunca birçok insan topluluğu tarafından uygulanan ve genel mahiyet itibarıyla yetişkinliğe geçişin bir sembolü olarak düşünülen sünnet uygulamaları; yazılı tarihten çok önceki dönemlere tarihlendirilmekle birlikte her daim güncelliğini koruyan ve sürekli olarak tartışmalara yol açan bir ritüel olarak karşımıza çıkar. Yahudilik ve İslamiyet gibi semitik dinlerde âdeta uygulanması zorunlu sayılan sünnet ritüeli, bugün dahi dünyanın birbirleriyle ilgisiz değişik coğrafyalarında farklı inançlara sahip ve kültürel yaşamları bambaşka olan insan toplulukları arasında, uygulama biçimi ve amacı değişmekle birlikte tartışmasız bir şekilde uygulanmaktadır. Müslüman-Türk toplulukları ise söz konusu uygulamaları kültürel yaşamlarının bir parçası hâline getirerek; sünneti erkek çocuklarının yetişkinliğe geçiş yaptığı bir ritüel vasfıyla törenler eşliğinde uygularlar.
Değişen dünya şartlarıyla birlikte uygulanma tarzlarında birtakım farklılıklar söz konusu olsa da üstlendikleri fonksiyonlar itibarıyla kendinden hiç ödün vermeden yoluna devam eden sünnet uygulamalarının kültürel gerçekliği nedir? Sosyal hayatın önemli bir parçası olan sünnet ve sünnet münasebetiyle ortaya çıkarak taraflar arasında hatırı sayılır miktarda “sosyal sermaye” oluşturan kirvelik geleneğinin mahiyeti nedir? Bu çerçevede yapılan değişik uygulamalar niçin yapılır ve söz konusu pratikleri uygulayan toplum için, aslî olarak ne ifade ederler? Bunların tarihsel gelişimi, köken ve mahiyetlerine dair ileri sürülen teoriler nelerdir?
Çalışmada yukarıda bahsedilen genel sorulara cevap aranmakla birlikte, özel olarak coğrafyası itibarıyla Doğu ile Batı arasında bir köprü vazifesi üstlenen ve her iki kültürel sahaya dair izleri yüzyıllardır kaynaştırarak devam ettiren Sivas şehir merkezindeki durum ele alınmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda araştırmanın ilk bölümünde, yeryüzünde farklı coğrafyalarda bulunan sünnet operasyonlarının tıbbî ve kültürel açıdan gerçeklikleri, söz konusu uygulamaları gerçekleştiren toplumlar için ifade ettikleri anlamlar ve bu işlemlerin farklı dinî sahalar ve toplumlarda uygulanma şekilleri tartışılmıştır. Ayrıca bu bölümde, sünnetin kökeni ve mahiyeti hakkında ileri sürülen teoriler hakkında genel bir değerlendirmede bulunulmuştur. Yine kirvelik kurumunun ülkemiz insanına ifade ettiği anlamlar; bu kurumun işlevleri, yayıldığı coğrafî saha ve geçirdiği dönüşümler de ana hatlarıyla bu bölümde incelenmeye çalışılmıştır
2021-01-01T00:00:00ZManilerde Yiyecek SimgeciliğiTunç, Emrahhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/133262023-04-06T00:00:43Z2022-01-01T00:00:00ZManilerde Yiyecek Simgeciliği
Tunç, Emrah
Sözlü edebiyat verimlerinden olan ve farklı Türk toplulukları arasında başka başka isimlerle anılan maniler; sahip oldukları kimi özellikleri nedeniyle anonim halk şiirinin en temel formu olarak kabul edilirler. İstisnaî durumlar olmakla birlikte genellikle yedi/sekiz heceli dört dizeden meydana gelen ve yaygınlık açısından diğer nazım türlerinden farklı bir yere konumlanan maniler, hayata dair her türden duygunun ustalıkla ifade edildiği bütünlüklü şiir parçalarıdır. Bu bakımdan birçok farklı meseleyi “konsantre” bir biçimde alımlayıcılara sunan manilerin, küçük hacimlerine rağmen uzmanlık gerektiren bu işlemi esasında dili sanatsal bir şekilde kullanmalarına; yani simgeleştirme kabiliyetlerine borçlu oldukları anlaşılır. En genel anlamıyla simgeleştirme; bir im veya işaretin kendisi dışındaki şeyleri, değerleri veya önermeleri temsil edecek şekilde kullanımı olarak tanımlanabilir. Bu itibarla manilerin, sınırlı bir hacme sahip olmalarından dolayı her şeyi uzun uzadıya anlatmak yerine dili oldukça tutumlu bir şekilde kullanarak simgelere başvurdukları ve bunu yaparken ise çoğunlukla yiyeceklere yöneldikleri görülür. Dolayısıyla gastronomi kültürü açısından belirli değerlere sahip olan yiyeceklerin, mani evreninde basit analojilerin ötesine geçen simgelere evrildikleri ve bu hâlleriyle kültürel yapıyı anlamak için adeta birer anahtar işlevi gördükleri anlaşılmaktadır. Bu açıdan bu çalışma, 16 araştırmacı tarafından muhtelif zamanlarda ülkemizin farklı bölgelerinden derlenen yaklaşık 3000 maniyi tarayarak maniler içerisinde yer alan başlıca yiyeceklerin (tahılların, meyve ve sebzelerin) simgesel anlamlarını, Seyfi Karabaş’ın önerdiği “bütüncül yöntem”i kullanarak çözümlemeyi denemiş ve bu yiyeceklerin simgesel bir envanterini –bir makalenin imkân verdiği ölçüde- çıkartmaya çalışmıştır.
2022-01-01T00:00:00ZKlasik Halk Hikâyelerinden Realist İstanbul Hikâyelerine Hegemonik Erkeklik İmajındaki Değişim ve Dönüşümler ÜzerineTunç, Emrahhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/133252023-04-06T00:00:40Z2021-01-01T00:00:00ZKlasik Halk Hikâyelerinden Realist İstanbul Hikâyelerine Hegemonik Erkeklik İmajındaki Değişim ve Dönüşümler Üzerine
Tunç, Emrah
Geleneksel Türk toplumu içerisinde erkekliğe ait olarak tanımlanmış sosyo-kültürel anlamları, Anadolu sahası halk hikâyeleri üzerinden analiz etmeyi hedefleyen bu makalede; toplumsal cinsiyet kategorilerinden biri olan ve biyolojiden ziyade kültürel bir kurguya dayanan erkeklik olgusu; feminist teori ve eleştirel erkeklik araştırmalarının kuramsal birikimleri ışığında ele alınmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda, geçmişe yönelik birtakım çıkarımlar yapmanın yanı sıra bugün yaşanılan hayata da yön veren “zihinsel şemaları” ayrıntılı biçimde irdelemeyi amaçlayan bu makale; Connell’in ortaya attığı ve eleştirel erkeklik çalışmaları açısından büyük bir öneme sahip olan “hegemonik erkeklik” terimine odaklanarak; Anadolu sahasında anlatılagelen farklı dönemlere ait hikâye örneklerine yoğunlaşmış ve bu suretle anlatıların merkezine yerleştirilen hegemonik erkeklik imajlarının geçirdikleri değişim ve dönüşümleri mercek altına almıştır. Bu doğrultuda, özellikle destan döneminin kronik bir uzantısı olarak düşünülebilecek olan kahramanlık temalı halk hikâyelerinde, hegemonik erkeklik değerlerinin büyük oranda abartılmış bir fiziksel güç üzerine kurgulandığı ve “hipermaskülen” erkek imajlarının öne çıkarıldığı; sonraki dönemlerde ise, toplumsal ihtiyaçların güncellenmesi ve cemaat kültürünün çözülmesiyle birlikte bu erkeklerin yerlerini ahlaki açıdan ideal kılınmış diğer erkeklere bıraktıkları sonucuna ulaşılmıştır. En nihayetinde ise, yazılı kültürün yerleşmesiyle birlikte artık Tanzimat romanlarıyla benzer bir epistemolojiye sahip olan realist hikâyelerin, hegemonik erkeklik değerlerini toplumsal ideallerin sınırlarından tamamıyla çıkartarak, yüzlerini yaşanılan dünyanın çirkinliklerine ve eksikliklerine döndükleri ve bu itibarla merkezlerine yerleştirdikleri erkek kahramanları, böylesi bir bakış açısıyla kurgulamaya başladıkları anlaşılmaktadır
2021-01-01T00:00:00ZBir Performans Olarak 'Cik Ciki Yağlıklı Kız Masalı' (Nazmiye Aygün Anlatması)Tunç, Emrahhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/133242023-04-06T00:00:40Z2022-01-01T00:00:00ZBir Performans Olarak 'Cik Ciki Yağlıklı Kız Masalı' (Nazmiye Aygün Anlatması)
Tunç, Emrah
Sözlü anlatı türlerinden biri olan masalların kendilerine ait tekillikleri ve art
anlamsal sahalarıyla birlikte ele alınmaları, esasında oldukça yenidir. Bilindiği
üzere 19. asırda pozitivist paradigmalar eşliğinde çalışmalarını yürüten
halkbilimciler, masallara yaklaşırken büyük oranda Tarihi-Coğrafi Fin Okulu’nun
geliştirdiği kuramsal bakış açısını kullanmıştır. Buna göre masal varyantlarının
tespit edilmesi, yayılma sahalarının belirlenmesi ve kayda geçirilen masalların
sistematik olarak tasnif edilmesi, bu ilk dönemki masal çalışmalarının başlıca
amacı olmuştur.
2022-01-01T00:00:00Z