Rektörlüğe Bağlı BölümlerDepartments of Rectoratehttps://hdl.handle.net/20.500.12418/532024-03-28T09:03:54Z2024-03-28T09:03:54ZThe effect of radiofrequency-assisted liver resection on liver functionMetin ŞenMustafa TuranKürşat KaradayıMustafa Koçhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/27732019-07-29T19:27:07Z2013-01-01T00:00:00ZThe effect of radiofrequency-assisted liver resection on liver function
Metin Şen; Mustafa Turan; Kürşat Karadayı; Mustafa Koç
Amaç. Bu araştırmada kolon kaynaklı karaciğer metastazlarında Radyofrekans (RF) yardımlı karaciğer reseksiyonunun karaciğer fonksiyonlarına etkisi irdelenmiştir. Yöntemler. Bu araştırmaya kolorektal karaciğer metastazlarında RF yardımlı karaciğer rezeksiyonu gerçekleştirilen 15 hasta dahil edilmiştir. Hastaların ameliyat öncesi, ve ameliyat sonrası 1. ve 8. günlerde karaciğer fonksiyon testleri çalışılmıştır. Bulgular. Hastaların Aspartate aminotransferase (AST) ve Alanine transaminase (ALT) düzeylerinin ameliyat sonrası 1. günde istatistiksel olarak anlamlı oranda arttığı görüldü. Ancak bu değerlerin ameliyat sonrası 8. günde normal değerlerine ulaştığı tespit edildi. Hastaların ameliyat sonrası bilirubine, alkaline phosphatase (ALP) ve Gamma-glutamyl transpeptidase (GGT) serum düzeylerinde ise ameliyat öncesi değerlerine göre anlamlı bir değişiklik görülmedi. Sonuç. Kolorektal karaciğer metastazlarında radyofrekans yardımlı karaciğer rezeksiyonu etkili bir yöntemdir. Ancak RF uygulaması sonrası karaciğer yetmezliğiyle karşılaşmamak için uygun hasta seçimi önemlidir.; Aim. To investigate the effects of Radiofrequency (RF)-assisted liver parenchyma dissection technique for the treatment of colorectal metastatic liver tumors in liver parenchymal function. Methods. Fifteen patients with colorectal hepatic metastases underwent radiofrequency assisted hepatic resection. Preoperative and postoperative (1st day and 8th day) liver function tests were eveluated. Results. Aspartate aminotransferase (AST) and Alanine transaminase (ALT) was increased in 100% of patients on the day after RF. However, 8 days after surgery ALT and AST levels have almost fully recovered. Serum bilirubine, alkaline phosphatase (ALP) and Gamma- glutamyl transpeptidase (GGT), levels were not increased in postoperative period. Conclusion. Hepatic parenchymal transection with RF device is an effective method to resect colorectal hepatic metastases. Careful patient selection will help to minimize the incidence of liver failure which may occur after RFA.
2013-01-01T00:00:00ZUnutulmak Üzere Olan Geleneksel Tatlımız: UĞUTHasan TangülerHasan EleroğluEmir Ayşe ÖzerNursel Işıklı Develihttps://hdl.handle.net/20.500.12418/38362019-07-29T19:27:14Z2015-01-01T00:00:00ZUnutulmak Üzere Olan Geleneksel Tatlımız: UĞUT
Hasan Tangüler; Hasan Eleroğlu; Emir Ayşe Özer; Nursel Işıklı Develi
Uğut (buğday çimi marmeladı/tatlısı), ülkemizin çeşitli yörelerinde üretilen ve tüketilen unutulmak üzere olan geleneksel gıdalarımızdandır. Buğday çimi suyu, un ve suyun kaynatılmasından oluşur. Buğday çiminde aminoasitler, protein, lif, vitaminler, mineraller ve enzimler bulunmaktadır. Bu zengin içeriğinden dolayı antioksidan, antikanserojen, yaşlanma karşıtı, laksatif, diüretik ve antibakteriyel etkilerinin olduğu söylenmektedir. Ayrıca bileşimine giren undan dolayı da iyi bir karbonhidrat kaynağıdır. Bu derlemede Uğut’un bileşimi ve üretim yöntemleri ele alınmıştır.; Uğut (wheatgrass marmalade / dessert) is a traditional Turkish food which is almost to be forgotten. It is produced in various regions of Turkey by boiling the mixture of wheatgrass juice, flour and water. The wheatgrass contains amino acids, protein, fiber, vitamins, minerals, and enzyme. It is reported that the wheatgrass has antioxidant, anticancer, anti-aging, laxative, diuretic and antibacterial effects due to its rich composition. Uğut is also a good source of carbohydrate because of its flour contents. Inthis article, the composition and production methods of Uğut were discussed.
2015-01-01T00:00:00ZBir Seğirname örneğiFatih Ramazan Süerhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/20692019-07-29T19:27:01Z2011-01-01T00:00:00ZBir Seğirname örneği
Fatih Ramazan Süer
Seğirme, hafif kımıldamak ve daha çok vücudun bir yerinde deri ile birlikte derinin hemen altındaki kasların hafifçe oynaması anlamına gelir. Vücudun bazı uzuvlarında görülen bu kımıldama zamanla, insanoğlu tarafından ilerleyen zamanlarda olacağı tahmin edilen menfi ve müspet haberlere yorulur olmuştur. Yorulan bu haberlerin tahminin ötesine geçememesi bu yorumların fal menşeili olduğunu gösterir. Daha çok sözlü anlatım türleri arasında yer bulan bu yorumlar, daha sonraları yazıya aktarılmıştır. Adına “Seğirname” denilen bu türle alakalı Türk edebiyatında, değişik hacimlerde eserler, risaleler meydana getirilmiştir. Bu makalede Sivas Ziyabey Yazma Eserler Kütüphanesi numara 3794’te kayıtlı bir mecmuanın 32–45 sayfaları arasında yer alan bir seğirname metni ilim âlemine sunulmuştur.; Twitching means that to move slightly and slightly movements of some parts of human body skin and muscles just under the skin. By the time, this twitching could be seen on some organs of human body, has been attribute to positive and negative news that guessed to be happening in the future. Not to pass beyond the prediction of this news shows that the comments originate from fortune. The comments which are mostly taking a place among verbal exposition type have been transferred to writing. Concerning the type, named “Segirname” has brought forth various bulks of work and booklet. In this paper, a sample of segirname which is take a place in the periodical registered in department of Sivas Ziyabey Writing Work of Art Library number 3794, pages between 32-45 has been presented to science world.
2011-01-01T00:00:00ZThe relationship between ABO blood types and development of cerebral venous sinus thrombosisAslı BolayırBurhanettin Çiğdemhttps://hdl.handle.net/20.500.12418/36002019-07-29T19:27:13Z2017-01-01T00:00:00ZThe relationship between ABO blood types and development of cerebral venous sinus thrombosis
Aslı Bolayır; Burhanettin Çiğdem
Amaç: Geçtiğimiz birkaç dekat boyunca çok sayıda çalışma ile O dışı (A, B, AB) kan grubuna sahip hastalarda artmış protrombotik eğilim olduğu ortaya konmuştur.Ek olarak birçok trombotik hastalıkla kan grubu arasında yakın ilişki gösterilmiştir. Ancak kan gruplarının serebral venöz sinüs trombozu(SVST) gelişimindeki yeri bilinmemektedir. Yöntem: Çalışmamıza retrospektif olarak 01/01/2008- 30/09/2016 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Ana Bilim Dalı'na başvuran ve SVST tanısı kesinleşmiş 41 hasta ile benzer yaş ve cinsiyete sahip 50 kontrol dahil edildi.Hasta grubu ve kontrol grubu kan grubu dağılımı açısından kıyaslandı. Bunun yanında hasta grubu kendi içinde beyin parankimal lezyonu olan ve olmayanlar olarak ikiye ayrılarak kan grubunun prognoz üzerindeki etkisi de değerlendirildi. Bulgular: Kontrol grubundaki kan grubu dağılımı Türk toplumunun genel dağılımını yansıtırken, hasta grubunda O dışı kan grubu oranı kontrol grubundan daha yüksekti (%34,%19,5), ancak her iki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Benzer şekilde hasta grubundaki parankimal lezyonu olan ve olmayan hastalar arasında da kan grubu dağılımı açısından istatistiksel açıdan anlamlı fark yoktu.Yapılan lojistik regresyon analizinde de kan grubu SVST gelişiminde bağımsız bir değişken olarak saptanmadı. Sonuç: Sonuç olarak, O dışı kan grubu yüzdesi SVST'li hastalarda sağlıklı kontrollerden daha yüksektir, ancak bu durum istatistiksel olarak anlamlı değildir. İleride bu konu ile ilgili daha fazla prospektif ve geniş hasta grubuna sahip çalışmaya ihtiyaç vardır.; Objective: Several studies in the last few decades demonstrated that patients with non-O blood groups (A, B, AB) have increased prothrombic tendency. In addition, many thrombotic disorders have been shown to be closely related to the blood group. However, the role of blood types in cerebral venous sinus thrombosis (CVST) development is unknown. Method: Our study included 41 patients who visited the Neurology Department at Cumhuriyet University Hospital and who were diagnosed with CVST between the dates 01/01/2008 and 30/09/ 2016, together with 50 age- and sex-matched controls.The patient and control groups were compared in terms of blood group distribution. In addition, the patient group was divided into two groups according to whether they had parenchymal brain lesions or not, and the effect of the blood group on the prognosis was also assessed. Results: While the blood group distribution in the control group reflected the overall distribution of the Turkish population, the proportion of the non-O blood group in the patient group was higher than in the control group, however the difference between the two groups was not statistically significant. Similarly, there was no statistically significant difference in blood group distribution between patients with and without parenchymal lesions in the patient group. Logistic regression analysis showed that the blood group was not an independent variable in the development of CVST. Conclusions: As a result, the percentage of non-O blood group was higher in patients with CVST than healthy controls; however this is not statistically significant. There is a need for more prospective and extensive future studies on this issue.
2017-01-01T00:00:00Z