DOĞU VE BATI ARASINDA İBN RÜŞD
Özet
İslâm dünyasının batıyla yüzleştiği en uç bölgede birkaç bilim dalında
birden kendisini yetiştirerek İslâm medeniyetini çeşitli veçhelerden insanlığa
sunma başarısını göstermiş olan İbn Rüşd, pek çok açıdan incelenmeyi fazlasıyla
hak etmektedir. Biz bu tebliğimizde onun Bidâyetü’l-Müctehid bağlamında
hadisleri ele alışı ve bunları yorumlamasını ana hatlarıyla sunacağız. Ancak onun
söz konusu alandaki konumuna geçmeden önce, işe ailesiyle başlamak en
uygunu olacaktır. Bu bilgiler İbn Rüşd’ün hadis alanındaki birikimi ve
yorumlarını daha iyi anlamamızı sağlayacak, içinden geldiği ailenin yetişmesi ve
bakış açısındaki etkisi daha iyi kavranacaktır.
İbn Rüşd’ün dedesi “Şeyhu’l-Mâlikiyye”1
Muhammed b. Ahmed b.
Muhammed b. Rüşd el-Mâlikî’dir (405-520). Fıkıh, usul ve ferâiz konularında
son derece birikimli bir insan olduğu zikredilmektedir. Kadılık yapmış ve pek çok
eser telif etmiştir. 18 ciltlik el-Beyân ve’t-Tahsîl onun birikimini anlamak için
yeterlidir. Tahâvî’nin müşkil rivayetler üzerindeki eserlerine tehzîb çalışmaları
yapmış olması, hem hadis alanının en problemli konularından birisi olan
ihtilâfu’l-hadîs bahsine olan ilgisini hem de kadı olması hasebiyle özellikle
ahkâm bahislerindeki ihtilafların kaynağında yer alan hadislere olan vukûfiyetini
göstermektedir. Ayrıca Malikî mezhebinde belli bir seviyede bulunan herkesin
iyi bir Muvatta’ hafızı olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
Dolayısıyla İbn Rüşd’ün dedesinin hadis alanında çaba sarf etmiş donanımlı bir
kişi olduğunu söylemek mümkündür.2
İbn Rüşd’ün babası Ahmed b. Ebi’l-Velîd b. Rüşd’e (487-563) gelince,
o da babası gibi kadılık yapmıştır. Nesâî’nin Sunen’ine son derece dolu bir şerh
yazdığı zikredilmektedir. Ayrıca o da babası gibi Muvatta’ hafızı olmalıdır. Zira
aşağıda geleceği üzere İbn Rüşd Muvatta’ı kendisine ezberden arz etmiştir. Bu
da onun mezkûr eseri ezberlediğini göstermektedir. Söz konusu durum, baba ile
oğulun İslâm hukukunun meselelerine derinlemesine vukûfiyetleri yanında ahkâm hadisleri alanındaki donanımlarını göstermektedir.3
Buna bakarak, İbn Rüşd’ün yetiştiği geleneğin Kur’an dolayısıyla tefsir yanında mukayeseli hukuk
ve hadis alanında güçlü bir çizgiyi temsil ettiği ifade edilebilir.
İbn Rüşd’e (520-595) gelince, hayatını ilme vakfetmiş bir insandı.
Anlatıldığına göre, aklı ermeğe başladıktan sonra sadece babasının vefat ettiği
gece ile gerdek gecesi tetkik ve okuma işini yapamadı.4
60’dan fazla eseriyle 5 câmiu’l-ulûm bir mütefekkir olarak kelam, felsefe, fıkıh ve tıp yanında hadise de
eğildi. Hadis meclislerine katılarak hocalardan hadis dinledi.6 Muvatta’ı ezberledi
ve babası Ebu’l-Kasım’a arz etti.7 Ancak onun “dirayet yönü rivayet yönünden
baskın idi.”8
Bu tarafı eserlerinde kendisini gösterir. Kadılık yapan kuşağın bir
ferdi olarak o da kadılık yaptı. Elimizdeki bu sınırlı bilgilere bakarak, geldiği
kuşağın geleneğini devam ettirdiği ve hadisin özellikle ahkâm alanında kendisini
belli bir düzeyde yetiştirdiğini söylemek mümkündür