Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi

DSpace@Cumhuriyet, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Öğe
Kur’an-ı Kerim-II
(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Aslan, Ömer; Aslan, Ömer; Arslan, Durmuş; Ay, Alper
Kur’ân-ı Kerim hem lafız hem de manasıyla ilâhî bir kitaptır. O, ‚Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerde olana bir şifa, mü’minlere bir rehber ve rahmet gelmiştir.‛ (Yunus, 10:57) ifadesiyle kendisini, insanlar için bir hidayet ve rahmet kaynağı ve mü’minler için de bir rehber olduğunu beyan etmektedir. Vahyin son halkası olan Kur’ân’ın bu vasıfları kıyamete kadar devam edecektir. Hal böyle olunca onun hem mana hem de lafız boyutuyla ele alınması gerekmektedir. Kur’ân tarihine bakıldığında tenzîl döneminde onun, bir taraftan ezberlenme ve yazı yoluyla kayıt altına alınıp tilavet edildiği, diğer taraftan da insanlar tarafından hayata uygulandığı müşahede edilmektedir. Bu durum, onun yazılması ve kayıt altına alınmasındaki asıl espriyi gösterdiği gibi, İlâhî kelamın daha sonraki nesillere aktarılması ve açıklanması gerektiğini de ortaya koymaktadır. Nitekim bu silsile hep böyle devam etmiş ve her devrin İslam bilginleri, Kur’ân’ı aslına uygun bir şekilde okuyabilmenin ve onu daha iyi anlayabilmenin gayreti içerisinde olmuşlardır.
Öğe
KUR'ÂN-I KERİM -1
(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Arslan, Durmuş; Akdoğan, Mustafa Said
Kur'an'ın sözcük ve terim yönünden muhtelif tanımları yapılmıştır. Dersimizle ilgili olması bakımından sadece terim yönünden genel kabul görmüş tanımına yer vermek istiyoruz. Buna göre Kur'an; Allah (cc) tarafından Cebrail vasıtasıyla Hz. Peygamber'e vahyedilen, nıushaflarda yazılan, tevatür yoluyla nakledilen, tilavetiyle ibadet edilen ve insanların bir benzerini getirmekten aciz oldukları İlahi kelamın adıdır. 1 . Kur'an'ın bu tanımında dile getirilen iki özelliği, yani Allah kelamı/ vahiy mahsulü ve okunmasıyla ibadet edilen bir kitap olması, dersimizi önemli kılan hususların başında gelmektedir
Öğe
Hadis Metinleri-II
(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Ağırman, Cemal
Hadîs Metinleri II Dersinde okutulmak üzere bu kitapta yer alan hadîsleri Buhârî’nin el-Câmi’u’s-Sahîh’inden seçtik. Bu seçmeyi yaparken iki şeyi hedefledik. Birincisi olabildiğince Buhârî’nin ilgili bölümlerin değişik bablarından bir veya birkaç hadîs seçerek el-Câmi’u’s-Sahîh’inin sistemi ve içeriği hakkında bilgi sahibi olmak; ikincisi de dînî, ahlâkî ve sosyal konular hakkında Hz. Peygamber’in ne yaptığı ve ne söylediği konusunda bilgi sahibi olmak. Bu amaç doğrultusunda Buhârî’nin bab başlıklarında yer verdiği birçok âyete de yer verdik. Bu noktada hem Buhârî’nin bab başlıklarını nasıl oluşturduğu konusundaki yöntemini görmek, hem âyetlerin mesajlarından yararlanmak, hem de Kur’ân- Sünnet bütünlüğünü ve Buhârî’nin bunu göstermedeki başarısını görmek gibi bir amaç hedefledik. 1-7. Üniteleri Prof. Dr. Cemal Ağırman, 8-14. Üniteleri Prof. Dr. Sami Şahin hazırlamıştır. Başarı Allah’tandır<
Öğe
İSLAM AHLAK FELSEFESİ
(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Aykıt, Asiye; Ay, Alper
Günümüzde İslam ahlak düşüncesi alanında yapılan çalışmalarda klasikleşmiş olan belli başlı ahlak eserleri bilinmekte ve incelenmekted􀃈r. Bu eserlerin birçoğu ahlak felsefesi alanında dönüm noktası sayılabılecek önemli köşe taşları niteliğindedir. Ahlak ilmini ilk olarak ameli hikmetin bir şubesi olarak değil, müstakil bir disiplin olarak ele alıp bu bağlamda ahlakı temaları bağımsız ve sistematik bir disipline kavuşturan ise, Tun Miskeve)7h olmuştur. Onun sisteminde ev yönetimi ve siyaset bağımsız birer disiplin olmaktan ziyade ferdi ahlakı ilgilendiren konular olarak incelenir. İbn Miskeveyh, ahlak ilminin teşekkül sürecinin sonu, gelişmiş sistematik ahlak çalışmalarının başlangıcıdır. Böylece kendisinden sonra ahlak ilminin iki önemli disiplinine kapı aralamış olur. İbn Miskeveyh'in Tehzıbü'l-ahlıik'ını örnek alarak ahlak kitabı yazan ve bu şekilde kitap yazma geleneğini başlatan Tusi, Miskeveyh'in eksik bıraktığı kısmı da tamamlayarak Ahlıik-ı Nıisırı isimli eserini kaleme alır. Eserin birinci kısmında, Tehzıbu'l-Ahliik'tan büyük ölçüde istifade eder. İkinci kısım tedbiru'l-menzil, üçüncü kısım da tedbiru'l-müdün şeklindedir. Böylelikle ahlak ilmi müstakil bir disiplin olarak üç temel başlık altında en son şekliyle sistematize edilmiş olmaktadır. Bundan sonraki ahlak eserleri bu sistem üzerine kurulu olarak devam etmiştir. Daha sonra Ahlıik-ı Celıilı ismiyle bilinen kitabı kaleme alan Devvani eserinde, Ahlıik-ı Nıisıri'yi esas aldığını, ona ayet, hadis, sahabe, tabiun sözleri, imamlar ve işrak filozoflarından lemalar, keşf ve şuhud ehlinin zevklerini ilave ettiğini belirtir. Tusi ve Devvani çizgisinde kaleme alınan ilk Türkçe ahlak eseri ise Kınalızade'nin Ahlıik-ı Aldı isimli kitabıdır. İslam ahlak düşüncesi alanında Üzerlerine pek çok çalışmalar yapılan bu literatürün ötesinde en az bu eserler kadar kıymetli, ancak onlar kadar tanınma imkanı bulamamış eserler de mevcuttur. Bu eserlerden biri de Müneccimbaşı Ahmed Dede'nin Şerhu Ahlakı Adud isimli eseridir. Osmanlı' da bir 'yazım türü' olan şerh geleneğine göre eserini kaleme almış olan Müneccimbaşı, XIV. yüzyılda Adududdin İci tarafından yazılmış bir ahlak metnini, XVII. yüzyıla hem içerik hem de derinlik olarak taşımış ve döneminin problemlerine bir çözüm sunmaya çalışmıştır. Eser, kendisine kadar yazılmış olan ahlak eserlerini müellifinin siyasetçi, müderris ve Mevlevi şeyhi kimlikleriyle harmanlayarak bambaşka bir renge büründürdüğü, aynı zamanda döneminde Osmanlı toplumunda farklı alanlarda yaşanan sıkıntılara hangi noktalarda çözüm arandığına işaret eden önemli bir örnektir
Öğe
Ahmedî Sempozyumu Bildirileri Kitabı
(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Yıldız, Alim
Ahmedî ‚kurucu‛ ve ‚mütefekkir‛ şairdir. Âlimdir; ilmini şiir diliyle kayda almış, hayata, varlığa, bilgiye ve siyasete dair görüşlerini, bilgece tespitlerini ve tasavvurlarını kayda almıştır. Bu açıdan onu ölümsüz kılan eseri, İskender-nâme’dir. Bu eserine ilişkin değerlendirmeler yapacağız; ancak, öncelikle klasik şiir geleneğimizin kurucu metinlerinden olan Divan’ına dair birkaç hususu burada paylaşmak lazım. Divan şiirimizin ilklerinden olan bu Divan, Tunca Kortantamer ve Yaşar Akdoğan’ın çalışmalarına rağmen, henüz yayımlanmamıştır. Sadece şiirlerinden seçmeler yapılmış (Ankara 1988); buradan hareketle bir fikir edinilmeye çalışılmıştır.