Arşiv logosu
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Çubuk, Fatih" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Covid 19 Pandemisinin Staphylococcus aureus Suşlarının Antibiyotik Direnç Düzeylerine Etkisi
    (Harran Üniversitesi, 2025) Taşkın Kafa, Ayşe Hümeyra; Çubuk, Fatih; Şimşek, Gonca; Aslan, Rukiye; Akbulut, Resul Ekrem; Hasbek, Mürşit
    Amaç: Staphylococcus aureus, hafif seyirli deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarından sepsise kadar çok çeşitli hastalıklara neden olabilen önemli bir insan patojenidir. Bu çalışmada, hastanemizde Koronavi-rüs Hastalığı 2019 (COVID-19) pandemisi öncesinde, sırasında ve sonrasında S. aureus suşlarının antibi-yotik direnç durumu ile metisilin dirençli S. aureus (MRSA) prevalansındaki değişimin retrospektif olarak karşılaştırılması amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Bu çalışma, COVID-19 pandemisi öncesi (1 Ocak 2018- 31 Aralık 2019, 2 yıl), pan-demi dönemi (11 Mart 2020- 10 Mart 2022, 2 yıl) ve pandemi sonrası (5 Mayıs 2023- 31 Aralık 2023, 7 ay) olmak üzere üç kesitsel evreyi kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Çeşitli klinik örneklerden kültürle-nen ve tanımlanan S. aureus suşlarının insidansı ve antibiyotik direnç durumu, hastane laboratuvar bilgi sistemindeki veriler kullanılarak retrospektif olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışma sonucu olarak S. aureus suşlarının antibiyotik direnç durumu incelendiğinde gentami-sin direncinin, pandemi öncesi dönemde %4, pandemi döneminde ise %6.9 direnç oranına sahip olduğu tespit edilmiştir. Pandemi süresince MRSA oranlarında bir düşüş eğilimi görülmüştür. Pandemi öncesinde, sonraki iki döneme kıyasla daha yüksek bir MRSA prevalansı gözlenmiştir (p=0,093). Ek olarak pandemi öncesi dönemde yoğun bakım ünitesinde diğer servislere kıyasla daha yüksek bir MRSA prevalansı gözlenmiştir (p=0,075). Sonuç: Pandemi döneminde MRSA prevalansındaki azalmanın, karantina önlemlerinin uygulanması, gelişmiş el hijyeni uygulamaları ve temas önlemlerine titizlik gösterilmesi gibi bir dizi faktörden kay-naklanabilir. Pandemi döneminde gentamisin direnç oranlarında gözlenen artış, aşırı yoğun antibiyotik kullanımına bağlı olabilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hastanemize Başvuran Gebelerde Toksoplazma, Rubella Virüs ve Sitomegalovirus Enfeksiyonları İçin Serolojik Göstergelerin Değerlendirilmesi
    (2020) Çubuk, Fatih; Hasbek, Mürşit; Kafa, Ayşe Hümeyra Taşkın; Çelik, Cem
    Amaç: Toxoplazma gondii, rubella virus ve sitomegalovirüs (CMV) anneden bebeğe bulaşabilenve fetus ya da yenidoğanda klinik bulgulara yol açabilen önemli etkenlerdendir. Çalışmamızda,hastanemize başvuran gebelerdeki Toxoplasma gondii, rubella virüs ve sitomegalovirus antikorlarının dağılımının belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Çalışmamızda, 2018-2019 yıllarını kapsayan iki yıllık dönemde, Sivas CumhuriyetÜniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na gönderilen, gebe hastalaraait kan örneklerinden elde edilen T. gondii, rubella virus ve sitomegalovirus enfeksiyonlarınıntanısında kullanılan serolojik test sonuçları laboratuvar bilgi sisteminden geriye dönük olarakincelenmiştir.Bulgular: : Çalışmamızda, hastanemize başvuran gebelerde, T. gondii, rubella virüs ve sitomegalovirus test sonuçları incelendiğinde anti-T.gondii IgG için %26.7, anti-Rubella virus IgG için%87.9 ve anti-CMV IgG için % 99 pozitiflik oranları belirlenmiştir. Aynı etkenlerin IgM testlerininpozitifliği sırası ile %1.3, %0.3 ve %0.7 olarak belirlenmiştir T. gondii açısından 4 hastada(%22.2) düşük avidite sonucu ile karşılaşılırken, rubella virüs ve sitomegalovirus açısından çalışılan tüm testlerin sonucu yüksek avidite olarak bulunmuştur.Sonuç: Rutin tarama yaklaşımının veya enfeksiyon etkenlerinden hangilerinin bebek üzerineoluşturacağı riskin daha önemli olacağının belirlenmesi açısından bölgesel epidemiyolojik veriler önem taşımaktadır. Biz de, bölgesel veriler içeren çalışmamız ile bu konuda literatüre katkısağlayacağımızı düşünüyoruz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Investigation of Parvovirus B19 IgG and IgM percentage of seropositivity in patients with joint complaints
    (Refik Saydam National Public Health Agency (RSNPHA), 2023) Hasbek, Mürşit; Çubuk, Fatih
    Objective: Parvovirus B19 can cause conditions such as Erythema Infectiosum in children, transient aplastic crises in individuals with chronic hemolytic anemia, permanent anemia in immunosuppressed patients, and hydrops fetalis in pregnant women. Joint complaints may be seen in patients due to primary infection or as a complication of Erythema Infectiosum. The incidence of joint complaints in individuals infected with Parvovirus B19 may vary depending on age. While 8% of infected children have joint complaints; this percentage may increase to 60-80% in adults. On the other hand, it has been reported that information on the prevalence of joint complaints due to viral causes such as Parvovirus B19 is limited and epidemiological data may show regional differences. In our study, it was aimed to investigate the presence of Parvovirus B19 IgG and IgM antibodies in patients admitted to our hospital and to determine the percentages of Parvovirus B19 seropositivity in the patient group with joint complaints. Methods: In the study, Parvovirus B19 IgG and IgM test results obtained from serum samples sent to the Medical Microbiology Laboratory between 2010-2019 were retrospectively analyzed. Results: A total of 679 patients with joint complaints, including 437 women (64.4%) and 242 men (35.6%), were included in this study. Parvovirus B19 IgG test result was positive in 364 (53.6%) of these patients. Parvovirus B19 IgG seropositivity percentage was found to be higher in patients with joint complaints (53.6%) than in patients without joint complaints (38.4%) (p<0.0001). Parvovirus B19 IgG seropositivity percentage was 32.1% in children with joint complaints and 62.3% in adults (p<0.0001). In addition, this percentage was found to be higher in women (58.1%) with joint complaints compared to men (45.5%) (p=0.002). On the other hand, the Parvovirus B19 IgM seropositivity percentage was determined as 3.2% for these patients. This percentage was 1% in children and 4.1% in adults. Conclusion: In particular, the possibility of a primary infection or complication due to Parvovirus B19 should be kept in mind for adult patients with joint complaints. We think that the results of the serological test (IgG-IgM) for Parvovirus B19 in this patient group will contribute to the differential diagnosis. © (2023), (Refik Saydam National Public Health Agency (RSNPHA)). All Rights Reserved.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Klinik Örneklerden İzole Edilen Enterobacter Cinsi Bakterilerin Tür Düzeyinde Dağılımı ve Antimikrobiyal Direnç Oranları
    (2023) Çubuk, Fatih; Öksüz, Caner; Keskin, Ertuğrul; Kafa, Ayşe Hümeyra Taşkın; Hasbek, Mürşit; Büyüktuna, Seyit Ali
    Amaç: Bu çalışmada üçüncü basamak bir hastanede çeşitli klinik örneklerden izole edilen Enterobacter cinsi bakterilerin tür düzeyinde dağılımının ve antimikrobiyal direnç oranlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmamızda, 2016-2021 yıllarını kapsayan altı yıllık dönemde, kültür işlemleri sonrası Enterobacter cinsi bakteri üremesi tespit edilen çeşitli klinik örneklere ait sonuçlar laboratuvar bilgi sisteminden retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Çalışmaya toplam 700 Enterobacter izolatı dâhil edilmiştir. Enterobacter cloacae (%85), bu çalışmada en sık izole edilen etken olmuştur. Enterobacter cinsi bakteriler en sık idrar (%42) örneklerinde üretilmiştir. E. cloacae, E. asburiae ve E. kobei izolatlarında sırasıyla amikasine karşı %3, %4 ve %4 ve gentamisine karşı %5, %6 ve %4 direnç tespit edilmiştir. E. asburiae izolatlarında siprofloksasine ve trimetoprim-sulfametoksazole karşı %4 direnç saptanmıştır. E. cloacae, E. asburiae ve E. kobei izolatlarında ertapeneme karşı %26, %20 ve %18 seviyesinde direnç oranı ile karşılaşılırken; imipenem ve meropenem için daha düşük direnç oranları tespit edilmiştir. Sonuç: Antimikrobiyal direnç verileri bölgesel farklılıklar gösterebilmektedir. Çalışmamızda aminoglikozidler, imipenem, meropenem, siprofloksasin ve trimetoprim-sulfametoksazol gibi çeşitli antibiyotiklere karşı düşük direnç oranları tespit edilmiştir. Bununla birlikte, Enterobacter izolatlarının etken olduğu enfeksiyonlarda aztreonam, ertapenem, piperasilin-tazobaktam veya üçüncü kuşak sefalosorinler tercih edilirken antimikrobiyal duyarlılık sonuçlarının beklenmesini önermekteyiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    MALDI-TOF MS İle Pozitif Kan Kültürü Şişelerinden Hızlı Bakteri Tanımlanması; Kan Dışı Steril Vücut Sıvıları İçin Tween 80 İle Ön Ekstraksiyon İşlemi Yarar Sağlar Mı?
    (2024) Çubuk, Fatih; Hasbek, Mürşit
    Amaç: Çalışmamızda Tween 80 ile ön ekstraksiyon işleminin kan dışı steril vücut sıvısı ekilen ve pozitif sinyal alınan kan kültürü şişeleri için uygulanabilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmada steril vücut sıvıları ekilmiş pozitif kan kültürü şişelerinden uygun agar besiyerine pasajlar alınmıştır. Bakteri kolonilerinden MALDI-TOF MS ile bakteri tanımlaması yapılmıştır. Ayrıca pozitif kan kültürü şişelerine Tween 80 ile ön ekstraksiyon işlemi uygulanmıştır. Bulgular: Tween 80 ile ön ekstraksiyon işlemi sonrası yapılan tanımlama çalışmalarında tür düzeyinde %53.6 ve cins düzeyinde ise %81.4 başarı elde edilmiştir. Ön ekstraksiyon işlemi sonrası gram pozitif ve gram negatif bakteriler için cins düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmemiştir (p=0.808). Bu ön işlem tür düzeyinde özellikle gram negatif bakterilerde daha başarılı sonuçlar sağlamıştır (p=0.021). Sonuç: Ön ekstraksiyon işlemi gram negatif bakteriler için başarılı sonuçlar sağlamıştır. Bununla birlikte gram- pozitif bakteriler için tür düzeyinde sınırlı aktivite göstermiştir. Farklı Tween 80 konsantrasyonları veya başka kimyasallar kullanarak yeni protokoller geliştirmek, gram pozitif bakteri tanımlama verimliliğini artırmanın yararlı bir yolu olabilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Otomatize kültür sistemlerinde üreme sinyali alınan steril sıvı kültür şişelerinden maldı-tof MS ile hızlı bakteri tanımlanması
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2022) Çubuk, Fatih; Hasbek, Mürşit
    MALDI-TOF MS (Matriks ile desteklenmiş lazer desorpsiyon/iyonizasyon uçuş zamanı kütle spektrometresi) ile birçok mikroorganizma konvansiyonel yöntemlere kıyasla çok daha kısa sürede tanımlanabilmektedir. Son yıllarda, pozitif kan kültürü şişelerinden MALDI-TOF MS ile doğrudan etken mikroorganizma tanımlanmasını amaçlayan çalışmalarda başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Bununla birlikte, literatürde BOS, plevral sıvı ve eklem sıvısı gibi diğer steril vücut sıvısı örneklerine ait pozitif kültür şişelerinden doğrudan mikroorganizma tanımlanmasını hedefleyen kısıtlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Bizim çalışmamızda, pozitif kültür şişesinden doğrudan mikroorganizma tanımlanması amacıyla kullanılacak bir hızlı tanımlama protokolünün geliştirilmesi ve bu protokolün steril vücut sıvısı kültürlerinde kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya toplam 97 pozitif steril sıvı kültür şişesi dahil edilmiştir. Çalışmamızda kullanılan hızlı tanımlama protokolü ile tür düzeyinde %53.6 ve cins düzeyinde ise %81.4 başarı elde edilmiştir. Bu protokol gram pozitif ve gram negatif bakteriler için tür düzeyinde %44.6 ve %71.9; cins düzeyinde ise %80 ve %84.4 başarı sağlamıştır. Cins düzeyinde tanımlama başarısı her iki grup açısından birbirine yakın olmakla birlikte (p>0.05); çalışmamızda kullanılan hızlı tanımlama protokolü, özellikle gram negatif bakteriler için tür düzeyinde daha başarılı sonuçlar vermiştir (p<0.05). Pozitif kan kültürü şişelerinden MALDI-TOF MS ile doğrudan mikroorganizma tanımlanmasını amaçlayan çalışmalarda başarılı sonuçlar elde edilmesi, sepsis tanı süreçleri için umut verici olmuştur. Benzer şekilde, pozitif kültür şişelerinden doğrudan etken mikroorganizma tanımlanmasını hedefleyen protokoller ile bakteriyel menenjit, parapnömonik plevral efüzyon ve septik artrit gibi ciddi enfeksiyonların tanı süreçlerinin hızlandırılması amaçlanabilir. Çalışmamızda BOS, plevral sıvı ve eklem sıvısı örneklerine ait kültür şişelerinden hızlı mikroorganizma tanımlanma işlemleri gerçekleştirilmiştir. Çalışmamızın bu yönü ile önemli olduğunu ve çalışmamızda elde edilen sonuçların literatüre katkı sağlayacağını düşünüyoruz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Patients with the Diagnosis of Malignancy Followed Up with Candidemia in a Tertiary University Hospital: Analysis of Species and Resistance
    (Sivas Cumhuriyet University, 2022) Öksüz, Caner; Çubuk, Fatih; Hasbek, Mürşit; Buyuktuna, Seyit Ali
    Introduction: The incidence of Candidemia, which is a significant cause of morbidity and mortality, is increasing. Patients with a diagnosis of malignancy, who use immunosuppressants, and who require follow-up in the intensive care unit are at high risk for Candidemia. The incidence and resistance patterns of Candida species may vary depending on population, geographical location, and previous antifungal exposure. It was aimed to identify Candida spp. isolated from blood culture samples of patients diagnosed with malignancy for the species level, and to determine their antifungal drug susceptibility, in this study. Materials and Methods: In this study, the results of the samples with growth in blood cultures between January 2016 and July-2022 were examined retrospectively. The patients with a diagnosis of Candida spp. fungal growth in at least one blood culture set during hospitalization and the patients with a diagnosis of malignancy defined as candidemia and treated with antifungal were included in the study. Results: Candida albicans growth was detected in 43.5% (10) of the blood cultures included in the study. Non-albicans species were isolated in a total of 13 blood cultures (56.5%): 30.4% (7) C. parapsilosis; 17.4% (4) C. glabrata; 4.3% (1) C. tropicalis; 4.3% (1) C. krusei. Very low resistance rates were determined against many antifungals such as Amphotericin B (0%), Micafungin (0%), Fluconazole (10%), Posaconazole (0%), Voriconazole (0%), and Anidulafungin (25%) for C. albicans isolates in our study. On the other hand, higher levels of resistance were observed for almost all antifungals for non-albicans species, the incidence of which has increased in recent years. Discussion and Suggestions: The epidemiology of Candida infections has been changing in recent years. Although C. albicans is still the main reason for invasive Candidiasis in many clinical environments, a significant number of patients are now infected with non-albicans Candida species. Candida species may show differential susceptibility to commonly used antifungal agents. The susceptibility of Candida species to commonly used antifungal agents varies. As in our study, we believe that following the epidemiological data and antifungal susceptibility patterns of medical centers will allow effective empirical treatment and improve Candidemia prognosis.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Sağlık Çalışanlarında COVID-19 Aşısı Sonrası Antikor Yanıtının Değerlendirilmesi: Türkiye’de Üçüncü Basamak Bir Hastane Deneyimi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Çubuk, Fatih; Aslan, Rukiye; Hasbek, Mürşit; Taşkın Kafa, Ayşe Hümeyra
    Amaç: Bu çalışmada sağlık çalışanlarında ikinci doz aşılama sonrası antikor yanıtında komorbidite varlığı ile demografik özellikler arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Ayrıca katılımcıların üçüncü ve dördüncü doz yaklaşımları ile iki doz aşının COVID-19'a karşı oluşturduğu antikor düzeylerinin koruyuculuğu gözlemsel olarak incelenmiştir. Yöntem: CoronaVac aşısının ikinci dozundan sonraki 30. günde NCP ve S protein antikor düzeyleri saptanan sağlık çalışanları, üçüncü ve dördüncü doz aşılarını yaptırmaları ve COVID-19'a sahip olmaları açısından takibe alınmıştır. Bulgular: İki doz aşılamadan sonra kadınlarda daha yüksek S antikorları saptanmıştır (p=0.001). Sigaranın aşılama sonrası antikor cevabını olumsuz etkilediğine dikkat çekilmiştir (p=0,008). Aşı öncesi COVID-19 enfeksiyonu olan kişilerin, iki doz aşılamadan sonra daha yüksek NCP antikor seviyelerine sahipolduğu belirlendi (p=0.013). Katılımcıların 152'si (%97,4) üçüncü doz, 110'u (%70,5) dördüncü doz ile aşılanmştır. Sonuç: İki doz inaktif CoronaVac® aşılama probu sonrası antikor yanıtı, kadınlarda, gençlerde, sigara içmeyenlerde ve daha önce SARS-CoV-2 ile enfekte olmamış kişilerde anlamlı olarak daha yüksektir.

| Sivas Cumhuriyet Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Sivas, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim