Yazar "Öztürk, Hayati" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi'nde 2007-2012 döneminde diyabetik ayağa bağlı operasyon olan hastaların özellikleri ile yaş ve cinsiyetin diyabetik ayak operasyonlarını tahmin ettirici etkisi(2014) Öztürk, Hayati; Kalpakçı, Pınar; Sezer, Recep Erol; Yılmaz, Sarper; Erturhan, SelmanAmaç: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesinde ampütasyon ve debridman operasyonları yapılan hastaların özelliklerinin tanımlanması ve bu özelliklerden yaş ve cinsiyetin operasyona neden olma riskinin tahminidir.Yöntem: Çalışma için Ocak 2007-Mart 2012 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji ve Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dallarında diyabetik ayak sonucu yapılan tüm ampütasyon ve debridman operasyonları retrospektif olarak tarandı, toplam olgu sayısı 144 idi. Diyabette yaş ve cinsiyetin diyabetik ayağa bağlı operasyonlara yol açma riskini hesaplayabilmek için 2008de yapılmış Sivas diyabet prevalansı toplum taramasının diyabetikleri kontrol grubu (n=237) olarak seçildi. Diyabetiklerde yaş ve cinsiyetin diyabetik ayak operasyonlarıyla ilişkisini araştırmak üzere çoklu lojistik regresyon analizi tekniğini kullandık.Bulgular: 2008-2011 döneminde yıllık operasyon sayısı ortalama 27.4 dür. Lojistik regresyonla yapılan analiz sonucu diyabetik ayağa bağlı operasyon riski yaşa göre düzeltilmiş (adjusted) odds oranı ve buna ait %95 güven sınırları; erkeklerde kadınlara göre 4.5 (2.78-7.58) olarak tahmin edilmiştir (p<0.01). Cinsiyete göre düzeltilmiş (adjusted) yaş ile ilgili odss oranları; 60-69 yaş grubunda 43-59 yaş grubuna göre 2.47 (1.36-4.49) (p<0.01), 70 yaş ve üzerinde 43-59 yaş grubuna göre 9.4 (5.11-17.36) (p<0.01) olarak tahmin edilmiştir.Sonuç: Bu çalışma hastanenin diyabetik ayak ampütasyonları yönünden yükünü tanımladığı gibi, bu çalışma ile diyabetiklerde yaşın ve cinsiyetin, diyabetik ayak nedeniyle operasyon (ampütasyon ve debridman) riskini ne kadar artırdığı da tanımlanabilmiştir. Diyabetik ayağa bağlı ampütasyon ve debridman operasyonları ile erkek cinsiyet arasındaki güçlü ilişki teyit edilmiş ve bu ilişkinin kuvveti tahmin edilmiştir. Bu ilişkinin nedenlerinin açıklanabilmesi için yeni çalışmalara gereksinim vardır.Öğe Examination of IL-6 -174 gene polymorphism in patients diagnosed with primary knee osteoarthritis: A case-control study(2022) Keskinbıçkı, Mehmet Vakıf; Öztemur, Zekeriya; Öztürk, Hayati; Kılınç, Seyran; Bulut, Okay; Arslan, Serdal; Pazarcı, ÖzhanDegenerative osteoarthritis (OA) is the most common joint disease. However, its etiology has not been clearly understood. We aimed to investigate the association between the IL-6-174G/C gene variant responsible for regulating IL-6 functions and primary knee osteoarthritis (PKOA). Patients older than 40 years who presented between February 2012 and April 2013 and were diagnosed with PKOA and had grade 3 (i.e., moderate) or 4 (i.e., severe) disease constituted the case group. Healthy volunteers formed the control group. Genomic DNA was extracted from blood leukocytes in both case and control groups, and the IL6-174 G/C genotypes were determined. Two groups were compared regarding demographic, clinical, radiological findings, and IL-6-174 genotyping results. Both case and control groups included 90 patients each. No statistically significant difference was found between the two groups regarding gender distribution, patient age, and body weight. The frequency of the mutant base pairs GC and CC in the IL-6-174 promoter region were significantly higher in controls than in cases. Women with genotypes including C alleles were genetically protect ed against the clinical disease. Similar findings were not detected in the male patient group. The IL6-174 G/C gene polymorphism does not increase the risk of PKOA. However, the mutant C allele can be protective against PKOA in female patients. Studies conducted on larger patient populations from different ethnic backgrounds are needed to confirm our findings since our sample size is relatively small.Öğe GELİŞİMSEL KALÇA DİSPLAZİSİ HASTALARINDA TANI VE TEDAVİDE GECİKME NEDENLERİNIİN ARAŞTIRILMASI: TEK MERKEZLİ ÇALIŞMA An Investigation of the Causes of Delay in the Diagnosis and Treatment of Patients with Developmental Hip Dysplasia: A Single-Centre Study(Yozgat Bozok University, 2020) Kılınç, Seyran; Pazarcı, Özhan; Altunışık, Muhammed Yasir; Öztürk, HayatiÖZET Amaç: Gelişimsel kalça displazisi (GKD) önemli bir halk sağlığı problemidir. Tanı ve tedavide gecikme artmış tedavi maliyeti ve sakatlığa yol açabilmektedir. Bu bağlamda çalışmamızın amacı kliniğimize başvuran GKD’li hastalarda tanı ve tedavide gecikme nedenlerinin sunulmasıdır. Gereç ve Yöntem: Ocak 2017 - Ocak 2020 yılları arasında 3-12 aylık arasındaki kliniğimize başvuran ve GKD tanısı konan 44 hasta çalışmaya alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, kaçıncı doğum olduğu, aile öyküsü, kundaklama öyküsü, tanıda gecikme sebep ve süreleri, uygulanan eski tedavi şekilleri ile sosyodemografik özellikleri retrospektif olarak toplanarak analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 44 hastanın 4 (%9,1) ü erkek, 40 (%90,9) ı kız çocuktu. Ortalama yaş 5,44 ay (mean 3,5-12) idi. 19 hasta (%43,2) ailelerin birinci çocukları idi. 11 hasta da (%25) pozitif aile öyküsü, 22 (%50) hasta anamnezinde kundaklama uygulaması vardı. Çalışmadaki GKD’li hastalardan; 6 hastanın (%13,6) normal raporlanmış kalça USG nedeniyle, 8 hasta (%18,2) sosyal nedenlerle ihmal, 2 hasta (%4,5) yeterli bilgilendirilmeme, 28 hasta (%63,6) çoklu ara bezi tedavisi nedenleri ile geç başvuru yaptıkları tespit edildi. Hastalarda ortalama 2,34 ay (aralık: 0,5-9) doğru tanı ve tedaviye ulaşmada gecikme tespit edildi. Gecikme süreleri ile gecikme nedenleri arasında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmazken, (p=0,538), gecikme süresi ile yapılan tedavi şekli arasında anlamlı bir farklılık tespit edildi (p=0,006). Sonuç: GKD gecikmiş tanı ve tedavinin en önemli ayağını yanlış kalça usg değerlendirmesi ve kalça usg sonucununda uygun tedavi protokolunun izlenmemesi oluşturmakta idi. 3 aydan büyük GKD’li çocuklarda Çoklu ara bezi kullanımının devam ettirilmesi tedavi yaklaşımını olumsuz etkilemektedir. Doktorların ve ailelerin bilgilendirilmesi için çalışmaların artırılması önem arz etmektedir. Anahtar kelimeler: Gelişimsel kalça displazisi; tedavi gecikmesi, tanı gecikmesi, kundaklama, çoklu ara bezi kullanımı, kalça ultrasonografisi. ABSTRACT Aim: Developmental dysplasia of the hip (DDH) is an important public health problem. A delayed diagnosis and treatment may lead to increased treatment costs and disability. The purpose of our study is to present the causes of delay in the diagnosis and treatment of DDH patients who applied to our clinic. Material and Method: Forty-four patients who were 3-12 months old, were admitted to our clinic between January 2017 and January 2020 and diagnosed with DDH were included in the study. The age, gender, birth order, familial history, history of swaddling, reason for and the time to delayed diagnosis, previous treatment methods and sociodemographic characteristics of the patients were analyzed retrospectively. Results: Of the 44 patients included in the study, four (9.1%) were boys and 40 (90.9%) were girls. The average age was 5.44 months (mean: 3.5-12). Nineteen patients (43.2%) were the first children in their families. Eleven patients (25%) had a positive family history, and 22 (50%) had a history of swaddling. Of the patients with DDH in the study; the reason for late presentation was a hip USG report with normal results in six patients (13.6%), neglect due to social reasons in eight patients (18.2%), provision of insufficient information in two patients (4.5%), and treatment with multiple diapers in 28 patients (63.6%). While there was no statistically significant difference between the delay time and cause of delay (p=0.538), a significant difference was found between the delay time and the treatment method (p=0.006). Conclusion: The most important factor for delayed diagnosis and treatment of DDH was the wrongful USG evaluation of the hip and the failure to follow the appropriate treatment protocol based on the hip USG results. The continued use of multiple diapers in DDH patients older than 3 months has an adverse effect on the treatment approach. It is important to increase the studies to inform physicians and families. Keywords: Delayed diagnosis; delayed treatment; developmental hip dysplasia; hip ultrasonography; multiple diaper use; swaddling.Öğe Is femoral artery calcification a sign of mortality in elderly hip fractures?(2019) Pazarcı, Özhan; Ekici, Cihat; Yazıcı, Kemal; Kılınç, Seyran; Öztürk, HayatiIt is important to determine the risks of mortality in elderly patients with hip fractures. The aim of this study wasto investigate the effect of femoral artery calcification on mortality risk in patients with cemented partial hip prosthesis.Methods: The study included 145 patients (?65-years-old) with cemented partial hip prosthesis operated following hip fracture.Patients were divided into two groups: Group (1) included those without femoral artery calcification, and Group (2) with femoralartery calcifications observed on direct radiography. Age, gender, duration of hospitalization, time of death and follow-up duration, ASA score, anesthesia type, fracture type, complication and time of operation for patients were compared between twogroups.Results: After exclusion of certain patients due to lack of necessary information in their documents, a total of 116 patients wereinvestigated. The mean age of patients was 81.52±6.82. Mean follow-up duration was 35.39 (range: 0–76) months. Three outof 116 patients died after some complications during surgery. Mean time of death after surgery was 21.21 months in Group 1and 23.86 months in Group 2 (p=0.628).Conclusion: The results of this study showed that femoral artery calcification in patients with cemented prosthesis due tohip fracture at advanced age had no effect on mortality. However, there is a need for advanced studies with larger patientgroups.Öğe Radial nerve paralysis after tourniquet at intravenous regional anesthesia (Case report)(2007) Kol, Iclal Özdemir; Kaygusuz, Kenan; Öztürk, HayatiWe aimed to presentate the radial nerve paralysis after IVRA with double tourniquet method. Case: The cystic mass at forearm of 34 aged woman was excised under IVRA. The total operation time was 20 minutes. At the operation's finishing time, it was seen that both esmarch bandage and pneumotic tourniquet were still using. Our case had drop hand at postoperative period and recovered six weeks later. In conclusion; double tourniquet must be used at IRVA in order to decrease the tourniquet damage, esmarch tourniquet must be taken off after pneumotic tourniguet was inflated.Öğe Scapular glenopolar angle in shoulder dislocation cases(Society of Anatomy and Clinical Anatomy, 2018) Pazarcı, Özhan; Aytekin, Nazım; Kılınç, Seyran; Öztürk, HayatiIntroduction: In our study, the aim was to assess the glenoid with glenopolar angle (GPA) measurements in cases with anterior shoulder dislocation and a control group.Methods: This comparative, retrospective radiologic study compared the GPA measured on direct radiographs of patients with shoulder dislocation (Group 1) with a control group (Group 2).Results: The GPA in Group 1 was observed to be 32.34⁰ (std. dev. 1.96), while it was 34.50⁰ (std. dev. 2.32) in Group 2 {significant difference was observed as p<0.001 (p<0.05)}. Conclusion: The results of this study show the GPA of patients with anterior shoulder dislocation was significantly lower compared to a control group. Glenoid alignment is a possible risk factor for anterior shoulder dislocation and should be considered during assessment and management of these cases.Öğe Total diz protezi erken değerlendirme sonuçları(Cumhuriyet Üniversitesi, 2000) Öztürk, Hayati; Bulut, OkayÖZET Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'nde Temmuz 1995 - Şubat 2000 tarihleri arasında, çimentolu total diz protezi uygulanan 38 hastanın 26'sı (%68.43) kadın, 12'si, (%31.57) erkekti. Olgularımızın yaş ortalaması 61 (37-77) idi. Çalışmamızdaki 38 hastanın 41 dizinden, 35 (%85.36) dizde primer osteoartrit, 4 (%9.75) dizde romatoid artrit, 1 (%2.43) dizde sekonder osteoartrit, 1(%2.43) dizde kınkh çıkık idi. Ortalama takip süresi 14 aydı (3-54 ay). Hastalarımızı, Diz Cemiyeti (Knee Society) artroplasti klinik değerlendirme formuna göre ağrı, stabilite ve fonksiyon yönünden klinik olarak değerlendirdik. 41 total diz protezinden 25'i (%60.98) çok iyi, 15'i (%36.59) iyi ve 1 'i (%2.43) romatoid artritli hastanın dizi orta olarak değerlendirildi. Komplikasyon olarak 1 (%2.43) hastamızda derin ven trombozuna bağh peroneal sinir arazı ve diğer 1 (%2.43) hastamızda ise postoperatif patella çıkığı gelişti. Sonuç olarak, çimentolu total diz protez serimiz literatür verileri ile uyumlu olup, cerrahi tecrübemiz daha da artıkça; ağrısız, stabil ve hareketli bir diz elde etmek için endikasyonlanmızm ve hasta sayımızın artacağı inancındayız. 66Öğe Vancomycin-resistant enterococci infection in the orthopedic and traumatology clinic(Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2015) Pazarci, Orhan; Gölge, Umut Hatay; Kilinç, Seyran; Şahintürk, Mehmet; Bulut, Okay; Öztemur, Zekeriya; Öztürk, HayatiOur study aimed to identify the incidence of patients with vancomycin-resistant enterococci (VRE) colonization in the orthopedics and traumatology clinic and to present an approach for these patients. The anal swab samples of 781 patients applying to and inpatient in the orthopedic and traumatology clinic from August 2013-December 2013, taken by the infection control committee under the auspices of the VRE infection surveillance program, were investigated. Of the 781 samples investigated, 14 patients (1.79%) were found to have VRE colonization. In 4 patients there was a history of diabetes mellitus, 5 patients had dirty wounds and 5 patients had repeated inpatient stay and surgery history. Cultures taken from the patients produced E. species and E. casseliflavus/gallinarum. In Turkey, the first vancomycin-resistant E. faecium strain was reported from Akdeniz University in 1998. Since this date, VRE is encountered more and more often in the hospital environment. Resistant bacteria easily propagate in the hospital environment and this increases the possibility of colonization and infection incidence. Early identification of resistant enterococci colonization in inpatients is important for control of enterococcal infections. As a result, we believe identifying patients in the risk group may reduce VRE infections. © 2015, Anatolian Journal of Clinical Investigation. All rights reserved.Öğe YETİŞKİN HASTALARDA PROKSİMAL HUMERUS KIRIKLARI CERRAHİ TEDAVİ SONUÇLARIMIZ Surgical Treatment Results for Proximal Humerus Fracture in Adult Patients(2018) Pıçakçı, Ömer; Kılınç, Seyran; Pazarcı, Özhan; Öztürk, Hayati; Tezeren, Seyfi Gündüz; Öztemür, Zekeriya; Bulut, OkayAmaç: Humerus proksimal uç kırığı nedeni ile proksimal humerus kilitli plağı kullanılarak ameliyat edilen 38hastanın kırık tipi ve yaşa göre, klinik ve radyolojik sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık.Yöntem: Humerus proksimal kilitli plak cerrahisi uygulanan, yaş ortalaması 45,9 (aralık 16-74) olan 38 hasta(26 erkek , 12 bayan) çalışmaya alındı. Çalışmada 11 hasta 60 yaş üstü (aralık 60-74), 27 hasta 60 yaş altı(aralık 16-57) hastadan oluşmakta idi. Hastaların hastanede kalış süresi ortalama 10.1 gün (aralık 2-46 gün)idi. Hastaların ortalama takip süresi 9,5 ay (aralık 4-36 ay) idi. Değerlendirmeler Constant-Murley(CM) skor-lamasına göre yapıldı.Bulgular: Neer sınıflamasına göre 2 hasta tip1, 11 hasta tip2, 16 hasta tip 3 ve 9 hasta tip 4 kırık idi. Gruplaragöre ortalama CM skoru sırasıyla 93,60/78,27/79,00/62,66 olarak bulundu. 60 yaş üstü hasta grubu CMskoru 65,72, 60 yaş altı CM skoru 79,74 idi. Tüm hastalarda 3 ay sonunda tam kaynama görüldü. Cerrahiişlemler sonrası bir hastada avasküler nekroz, bir hastada implant yetmezliği, iki hastada antibiyotik teda-visi ve yıkama debritman ile tedavi edilen yüzeysel yumuşak doku enfeksiyonu ve iki hastada subakromiyalsıkışma görüldü.Sonuç: Hastaların kırık tipi ve fonksiyonel sonucun karşılaştırılmasın da kırık tipi arttıkça fonksiyonel sonuç-ların azaldığı, 60 yaş altı hastaların, 60 yaş üstü hastalara göre daha iyi fonksiyonel sonuçların olduğu izlendi.Kilitli plak uygulamasının tekniğine uygun şekilde yapıldığında, güçlü stabilizasyon ve erken rehabilitasyonaizin vermesi nedeniyle özellikle artan yaşlı nüfus populasyonun da iyi bir tercih olduğunu düşünmekteyiz.