Yazar "Demirel, Gülbahtiyar" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 28
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A The Effect of Patient Safety Attitudes and Cultures On Medical Errors of Intern Students(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020) Demirel, Gülbahtiyar; Akgün, Özlem; Doğaner, AdemObjective: This study was conducted to determine the effect of patient safety attitudes and cultures on medical errors in intern students studying health sciences OR: studying in health sciences faculty .Materials and Methods: The sample of this descriptive and cross-sectional study composed of intern students n=624 people; Nursing, Midwifery and Health Management Department, Dentistry, Medicine and Faculty of Pharmacy studying health sciences during the 2017–2018 academic year at Cumhuriyet University. The data were collected by the “Student Description Form”, “Patient Safety Culture Scale PSCS ” and “The Safety Attitudes Questionnaire SAQ ”. Median min-max , percentage distribution and Kruskal-Wallis test were used for statistical evaluation.Results: Of senior students in the study, 24% of them are from medical faculty, 11.1% from dentistry faculty, 35.6% from the department of nursing, 11.4% from the department of midwifery, 15.2% from the department of health management and 2.7% of them are from the faculty of pharmacy. In terms of patient safety, the most common medical errors made by students are drug errors 50.8% and communication errors 24.4% . The most common drug errors made by the students are giving the wrong medication 16.7% and giving the wrong dose of medication 14.8% . The culture 2.88 1.00–3.90 and attitudes 160 81.00–193.00 of students towards patient safety are positively above the average. Those who perform fall-related errors and drug errors have a more negative patient safety culture score. In terms of scale scores, the most negative course was performed by the ones giving the wrong drugs to patients among the error types made with the drug. The attitude towards patient safety between intern pharmacy and medical students is more negative than the other departments pÖğe ALTERNATIVE METHODS FOR REDUCING PERINEAL TRAUMA(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2019) Kaya, Nurdan; Demirel, GülbahtiyarEpisiotomy, one of the causes of perineal trauma, is one of the world’s leading obstetric surgical practices that have increased significantly during the 20th century. The American Gynecology and Obstetric Union 2016 does not recommend the routine application of episiotomies during spontaneous vaginal deliveries and recommends it in cases where a rapid delivery of the fetus is required, in operative vaginal deliveries and in shoulder dystocia cases. In current studies, the episiotomy frequency in the world varies between 50% and 95% for nulliparas and 6-20% for multiparas. In our country, studies on the frequency of episiotomy are limited, but the application frequency of episiotomy is 90-99% for nulliparas and 50% -75% for multiparas in those studies. Today, much current evidence suggests that limited episiotomy is more protective than routine episiotomy in terms of perineal trauma. In this respect, there are various applications in the literature aimed at reducing the incidence of perineal trauma. These applications include perineal massage, warm application to the perineum, birth positions, hand maneuvers and push out. These methods are methods that reduce perineal trauma. The practitioners of these methods are midwives and obstetric and gynecological nurses who have a very important role and responsibility at/ during the vaginal birth. For this reason, this review study was carried out in order to increase the sensitivity to the subject and to guide health professionals by drawing attention to the alternative methods in order to reduce perineal traumas such as episiotomies and lacerations in accordance with the related current literature.Öğe An approach in women's health: Aromatherapy(Peter Lang AG, 2019) Demirel, Gülbahtiyar; Akgün, özlem[No abstract available]Öğe Babaların Doğum Sonu Güvenlik Hisleri ve Etkileyen Faktörler(2019) Erbaş, Nuriye; Demirel, GülbahtiyarGiriş ve Amaç: Bu çalışmada babaların doğum sonu güvenlik hisleri ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanımlayıcıolarak gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini olasılıksız rastlantısal örnekleme yöntemi ile seçilen 30 Temmuz-30 Aralık 2016 tarihleriarasında bir üniversite hastanesinde yatan lohusaların eşleri (419 baba) oluşturmuştur. Veriler “Kişisel Bilgi Formu” ve “Doğum Sonu İlk HaftaEbeveynlerin Güvenlik Hisleri Ölçeği (Babalar İçin Olan Formu)” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde sayı, yüzdelik dağılım, tek yönlüvaryans analizi, bağımsız iki örnek t testi ve Kruskal Wallis H testi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmada yer alan babaların; %57,3’ü 30 yaş vealtında, %48,9’u lise mezunu, %86,9’u çekirdek ailede, %60,4 şehirde yaşamakta ve %71,6’sı orta gelir durumu düzeyine sahiptir. Doğum sonudönemde babaların; %87,8’ine hastanede bilgi verilmiş, %80,9’u desteklenmiş ve %82,6’sı fiziksel, %82,3’ü psikolojik olarak kendisini iyihissetmiştir. Doğum sonu ilk hafta boyunca babaların %54,2’si sorun yaşadıklarını (emzirme vb.) ifade ederken bu dönemde en fazla destekbabaların kayınvalide ve annelerinden gelmiştir. Lise ve üniversite eğitim düzeyine sahip, şehirde yaşayan, son gebeliğinde eşleri vajinal doğumyapan, doğum sonu ilk haftada; hastanede bilgi verilen ve desteklenen, fiziksel ve psikolojik olarak iyi hisseden, sorun yaşamayan babalarındoğum sonu döneme ait kendi güvenlik hisleri daha iyidir (p<.05). Sonuç: Eğitim düzeyi yüksek, desteklenen ve bilgi verilen babaların doğumsonu döneme ait kendi güvenlik hisleri daha iyidir. Bu sonuç doğrultusunda sağlık profesyonellerinin (doktor, hemşire, ebe vb.) eğitici vedanışman rollerini kullanarak doğum sonu dönemde babaları desteklemeleri önerilmektedir.Öğe Bir Üniversite Hastanesinde Doğum Yapan Kadınların Sezaryen ve Epizyotomi Oranları ile Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi(2024) Güler, Handan; Yeşilkaya, Hatice; Demirel, GülbahtiyarAmaç: Bu araştırma, bir üniversite hastanesinde iki yıl içinde doğum yapan kadınların sezaryen ve epizyotomi oranları ile bunları etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntemler: Retrospektif tasarımda gerçekleştirilen ve 20/04/2021- 02/10/2021 tarihleri arasında yapılan araştırmanın örneklemine bir üniversite hastanesinde iki yıl içinde doğum yapan 2038 kadının dosyası alındı. Bu dosyalardan kadınların yaşı ve yaşadıkları yeri saptamaya yönelik sosyodemografik özellikleri, gebelik, doğum, abortus, yaşayan çocuk sayısı, doğum şekli, sezaryen ise endikasyonu, epizyotomi uygulanma durumu gibi obstetrik özellikleri, Hg düzeyi, kronik hastalığının varlığı gibi kadının sağlığına yönelik veriler ile bebeğin kilosu ve apgar skoruna yönelik veriler elde edildi. Veriler IBM SPSS v.23.0 bilgisayar programı kullanılarak değerlendi. Bulgular: Yaş ortalaması 29,14±5,77 olan ve ortalama 2,72±0,39 gebelik yaşayan kadınların %64,10’unun doğum şekli sezaryen olup, doğumların %37,04’ü primer sezaryen olarak gerçekleştirilmişti. Sezaryen endikasyonu olarak ilk sırayı mükerrer sezaryenin (%42,22) oluşturduğu, bunu fetal distres (%14,61) ve baş pelvis uyuşmazlığının (%11,32) takip ettiği saptandı. Normal doğum yapan kadınların %68,34’üne ve ilk doğumu olanların %90’ına epizyotomi uygulandığı belirlendi. Kayıtlarda herhangi bir epizyotomi endikasyonuna rastlanılmadı. Sonuç: Primer sezaryen oranının yüksek olması mükerrer sezaryen endikasyonunu ve beraberinde de sezaryen oranlarının artmasına neden olmaktadır. Epizyotomi endikasyonlarının belirlenip standarize edilmesi epizyotomi oranlarının azaltılmasında etkili olabilir. Bu bağlamda kanıta dayalı uygulamaların kliniklerde uygulanması, stratejik adımlar ve multidisipliner çalışmalarla bu oranların azaltılabileceği düşünülmektedir.Öğe Covid-19 Pandemisi’nin Kadın Sağlığına Etkileri ve Öneriler Üzerine Bir Değerlendirme…(Ümit Muhammet KOÇYİĞİT, 2020) Evcili, Funda; Demirel, GülbahtiyarÇalışma türü, "Editöre mektup" olduğu için özet içermemektedir.Öğe Determination of Fathers' Postnatal Sense of Security and Influencing Factors(Dokuz Eylul University, 2019) Erbaş, Nuriye; Demirel, GülbahtiyarBackground and Objective: The present study aims to determine fathers' post-natal sense of security and influencing factors. Methods: The descriptive study was held with a sample chosen with non-probability accidental sampling method comprising the husbands of puerperal women hospitalised (419 fathers) at a hospital between 30th July-30th December, 2016. Relevant data were collected through the use of a “Personal Information Form” and “Parents' Sense of Security in First Postnatal Week Scale (Form for Fathers)". Data analysis was undertaken through number, percentage distribution, one-way analysis of relevance, independent two-sample t-test and Kruskal Wallis H test. Results: 57.3% of fathers in the study were under 30 years of age, 48.9% of them were high school graduates, 86.9% of them lived in the nuclear family, 60.4% lived in the city and 71.6% had middle income level. In the postnatal period, 87.8% of fathers were given relevant information at hospital, 80.9% were provided with support at hospital, and 82.6% felt good physically and 28.3% felt good psychologically. During the first postnatal week, 54.2% of fathers stated that they had experienced problems (breastfeeding, etc.), the highest level of support during this period came from mothers and mothers-in-laws. Sense of security was established to be better among fathers with an educational level of high school or university, living in urban areas, with wives that have experienced vaginal delivery in the last pregnancy, provided with information and support at the hospital, feeling good physically and psychologically, and observing no problems during first postnatal week (p<.05). Conclusion: Fathers with higher levels of education who are provided with support and relevant information have a better sense of security in the postnatal period. In line with this result, healthcare professionals (doctor, nurse, midwive, etc.) are suggested to provide support to fathers during the postnatal period on the basis of their roles as trainers and advisors. © 2019, Dokuz Eylul University. All rights reserved.Öğe Diyabetli Kadınlarda Alt Üriner Sistem Semptomları ve Cinsel Yaşam Kalitesi ile İlişkisi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Kumsar, Azime Karakoç; Yılmaz, Feride Taşkın; Demirel, GülbahtiyarAmaç: Bu araştırma, diyabet tanısı alan kadınlarda AÜSS varlığı düzeyi ve bu durumun cinsel yaşam kalitesi ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte gerçekleştirilen araştırmaya, Haziran-Aralık 2022 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin Kadın Doğum, Dahiliye ile Endokrinoloji polikliniğinde tedavisi devam eden 289 diyabet tanısı almış kadın dahil edildi. Veriler tanılama formu, Bristol Kadın Alt Üriner Sistem Semptomları İndeksi ve Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği-Kadın kullanılarak elde edildi. İstatistiksel değerlendirmede tanımlayıcı istatistiksel metodlar, student t testi, tek yönlü Anova ve Pearson korelasyon analizi çoklu doğrusal regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Diyabetli kadınların yaş ortalaması 38.31±9.85 (min=20, max=79) yıl olup; BKSSİ puan ortalaması 18.26±11.37 olup; alınabilecek puan aralığı göz önüne alındığında, kadınların AÜSS şiddetinin düşük olduğu bulundu. Kadınların yaş ve hastalık süresi arttıkça alt üriner sistem semptom şiddetinin de arttığı; okur-yazar, obez, diyabet dışında kronik hastalığı olan, beş ve üzeri doğum yapan ve menapoz döneminde olan kadınların alt üriner sistem semptom şiddetinin yüksek olduğu tespit edildi. Çalışmada, kadınların CYKÖ-K puan ortalamasının 56.45±17.10 olduğu ve cinsel yaşam kalitesi düzeyinin orta düzeyde olduğu belirlendi. Sonuç: Diyabeti kadınların alt üriner sistem semptom şiddeti arttıkça cinsel yaşam kalitesinin azaldığı ve alt üriner sistem semptom şiddetinin, cinsel yaşam kalitesinde toplam varyansın %13’ünü açıkladığı belirlendi.Öğe Doğum Deneyiminin Erken Postpartum Dönem Depresyon Riski İle İlişkisi(Ankara Üniversitesi, 2021) Bilgiç, Dilek; Demirel, Gülbahtiyar; Dağlar, GülserenAmaç: Araştırmanın amacı doğum deneyiminin erken postpartum dönemde görülebilecek depresyon riski ile ilişkisini belirlemektir. Örneklem ve Yöntem: Araştırma kesitsel olarak gerçekleştirildi. Örneklemi Sivas Numune Hastanesi Doğum Sonu Servisi ve Kadın Doğum Ameliyat Servisi’nde yatan 220 lohusa kadın oluşturmuştur. Veriler “Kişisel Bilgi Formu”, “Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeği (EPDÖ)”, “Wijma Doğum Beklentisi/Deneyimi Ölçeği B Versiyonu (WDBDÖ)” ile toplanmıştır. Bulgular: Lohusaların yaş ortalaması 27,03±5,50 dır ve %47’sine doğumda epizyotomi uygulanmıştır. Lohusaların, %10,8’i anemik, %32,2’si kendini gebeliğe hazır hissetmeden gebe kalmış ve %27’si gebeliği planlamamıştır. Lohusaların WDBDÖ-B Versiyonu ve EPDÖ puan ortalaması sırasıyla 103,30±25,84; 6,23±5,06 dır. Lohusaların %78,2’sinin WDBDÖ-B puanı 85 ve üzerinde olup klinik derecede doğum korkusu yaşamakta ve %87,7’sinin EPDÖ puanı 12 ve altında olup depresyon riski bulunmamaktadır. Lohusaların WDBDÖ-B ile EPDÖ puan ortalamaları arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki saptanmıştır (r=0,333, p=0,001). Lohusaların bazı sosyodemografik özellikleri (eğitim durumu, çalışma durumu ve bebeğin cinsiyeti) ile EPDÖ puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (pÖğe Ebelik Öğrencilerinin Kültürlerarası Yaklaşımlarının Merhamet ve Empati Düzeylerine Etkisi(2020) Demirel, Gülbahtiyar; Kaya, Nurdan; Doğaner, AdemBu araştırma, ebelik öğrencilerinin kültürlerarası yaklaşımlarının empati ve merhamet düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, tanımlayıcı araştırma özelliğindedir. Araştırmanınörneklemini, İç Anadolu bölgesinde yer alan bir üniversitesinin ebelik bölümünde öğrenim gören birincive dördüncü sınıf ebelik öğrencileri (147 kişi) oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Öğrenci TanıtımFormu”, “Kültürlerarası Duyarlılık Ölçeği”, “Temel Empati Ölçeği” ve “Merhamet Ölçeği” ile toplanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede ortalama, standart sapma, yüzdelik dağılım, Fisher Exact testi, KiKare testi, Mann-Whitney U testi ve Spearman Korelasyon testi kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilere göre, birinci ve dördüncü sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılık, empati ve merhametdüzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<0.05). Birinci sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılık, merhamet ve bilişsel empati düzeyleri dördüncü sınıf öğrencilerindendaha fazladır (p<0.05). Birinci ve dördüncü sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılıkları ile merhamet düzeyleri arasında pozitif yönde, dördüncü sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılıkları ile temel empati düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı düzeyde bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Elde edilen bulgular doğrultusunda; ebelik öğrencilerinin kültürlerarası yaklaşımlarının merhamet düzeyleriüzerine etkisi olduğu sonucuna varılabilir.Öğe Ebelik ve Hemşirelik Öğrencilerinin Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Tutumları(Dokuz Eylül Üniversitesi, 2017) Dağlar, Gülseren; Bilgic, Dilek; Demirel, GülbahtiyarGiriş ve amaç: Kadına yönelik şiddet dünyada ve ülkemizde de önemli sorunlardan birisidir. Şiddete uğrayan kadına sağlık hizmeti sunan sağlık çalışanlarından birisi özellikle ebe ve hemşireler olduğundan bu araştırmada ebelik ve hemşirelik öğrencilerinin kadına yönelik şiddete ilişkin tutumlarını belirlemek amaçlanmıştır.Yöntem: Araştırma kesitsel tanımlayıcı bir çalışma olup örneklem seçimi yapılmamış evrenin tümüne ulaşılmaya çalışılmıştır. Araştırmaya Cumhuriyet Üniversitesi Ebelik ve Hemşirelik bölümlerinde okuyan toplam 1389 öğrenci katılmıştır. Veriler “Kişisel Bilgi Formu”, “Kadına Uygulanan Şiddete İlişkin Tutum Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Araştırma araştırmacılar tarafından çalışmaya katılmayı kabul edenlere anket yöntemiyle uygulanmıştır.Bulgular: Öğrencilerin %33.3’ü ebelik, %66.6’sı hemşirelik bölümündedir. Öğrencilerin %61.1’i şiddete tanık olduğunu, %26.2’si anne babaları tarafından şiddete uğradıklarını, en fazla aile içinde psikolojik şiddet (%49.0) gördüklerini belirtmişlerdir. Öğrencilerin %57.2’si derslerde şiddettin işlendiğini, %65.4’ü şiddete uğrayan kadına yaklaşımda bulunamayacağını belirtmektedir. Hemşirelik bölümünde okuyan, 1. sınıf, erkek, geniş ve parçalanmış ailede yaşayan, anne babası okuryazar olmayan, köyde yaşayanların şiddete ilişkin tutumunda gelenekselliğin arttığı belirlenmiştir. Şiddete tanık olanların olmayanlara göre çağdaş görüşe yaklaştığı saptanmıştır. Sonuç: Şiddete tanık olan öğrencilerin kadına yönelik uygulanan şiddete ilişkin tutumlarının çağdaş görüşe yaklaştığı belirlenmiş, öğrencilerin yarısından fazlası şiddete uğramış kadına yaklaşımda bulunamayacağını belirtmiştir. Geleceğin ebe/hemşirelerine eğitim süreçlerinde kadına yönelik şiddet konularının işlenmesi, duyarlılık ve bilgilendirme eğitimleri yapılması önemlidir.Öğe The effect of therapeutic touch on labour pain, anxiety and childbirth attitude: A randomized controlled trial(Elsevier, 2021) Ertekin Pınar, Şükran; Demirel, GülbahtiyarIntroduction: Touching ensures physical, emotional and spiritual relaxation, confidence, peace, calmness and well-being, and increases self-esteem. The aim of this study was to determine the effect of therapeutic touch on labour pain, anxiety and childbirth attitude. Methods: This randomized controlled trial consisted of 80 (intervention group: 40; control group: 40) women attending the maternity unit of a public hospital in Sivas, Turkey between 1 July and 30 December 2019. The first therapeutic touch application was performed in the active phase of the first stage of labour, for 15 min and the second was conducted during the second stage of labour. Data were collected using a Personal Information Form, Visual Analogue Scale, State Anxiety Inventory and Childbirth Attitudes Questionnaire. The forms were completed twice, in the latent phase of the first stage of labour (first follow-up) and in the fourth stage of labour (second follow-up). The results were evaluated with a 95% confidence interval and effect size. Results: Effect size at 95% confidence interval after therapeutic touch was determined as -1.65 (-2.14 / -1.13) for Visual Analogue Scale, -3.33 (-3.96 / -2.62) for State Anxiety Inventory and -2.98 (-3.59 / -2.32) for Childbirth Attitudes Questionnaire. Conclusion: Women in the intervention group reported a decrease in pain and anxiety levels, and more positive attitudes towards childbirth after therapeutic touch. The control group showed an increase in pain scores, and no change in anxiety and attitude scores.Öğe Effects of Turkish Classical Music on postpartum pain and anxiety in cesarean deliveries: a randomized controlled trial(Wikipedia, 2021) Toker, Eylem; Demirel, Gülbahtiyar; Doğaner, Adem; Karaküçük, SelimContext • In recent years, delivery via cesarean section (C-section) has been one of the most frequent, major surgical interventions in the world. Reducing postcesarean delivery-related pain and good pain management are important as is reducing mothers’ anxiety. Objective • The study intended to determine the effects of music therapy on levels of postpartum pain and anxiety in women who delivered via cesarean section. Design • The randomized controlled trial was conducted with power analysis for a type-I error rate of α:0.05, type-II error rate of β:0.20, representative power of 0.80, and effect size of 0.62. Setting • The study took place at a tertiary hospital in a provincial center in Turkey. Participants • Participants were 126 women who were hospitalized at the hospital between February 2018 and October 2018 and who delivered via C-section. Intervention • The participants were allocated to three groups with 42 women each. Intervention groups 1 and 2 listened to music once a day and twice a day, respectively, whereas the control group was given routine care for 2 consecutive days. Outcome Measures • A visual analog scale (VAS) on pain and the State-Trait Anxiety Inventory (STAI TX-1) were used to collect the data. Results • The anxiety scores and pain levels were reduced in the intervention groups in comparison to the control group (P < .001). The anxiety scores weren’t significantly different between the 2 intervention groups (P > .05), and the pain levels on the second day in intervention group 2 were lower than those of intervention group 1 (P < .05). While the pain levels were reduced in all groups (P<.001), the anxiety scores increased in the control group on the second day (P < .05) and decreased in the 2 intervention groups (P < .001). Conclusions • Music therapy can play an effective role in reducing pain and anxiety levels.Öğe Elektronik Fetal Monitorizasyon Sonucunun Apgar Skor Sistemi Değeriyle Karşılaştırılması(2019) Demirel, Gülbahtiyar; Dağlar, Gülseren; Bilgiç, DilekAmaç: Çalışma, vajinal doğumdan önceki sonçekilen EFM sonucuyla doğumdan sonrayenidoğanın Apgar skorlama sisteminin değerinikarşılaştırmak amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Kasım 2014-Mayıs2015 tarihlerinde Sivas Devlet Hastanesi’ndeyapılmıştır. Örneklemi araştırma kriterlerine uyan 485kadın oluşturmuştur. Veriler 15 soruluk anket formukullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesiSPSS (14.0) paket programında ortalama, standartsapma, yüzde, t testi ve ki-kare testi kullanılmış,istatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak kabul edilmiştir.Bulgular: Reaktif EFM sonucuna göre 1. dakikaApgar skoru ortalaması 7,81±0,63 iken, 5. dakikaApgar skoru ortalaması 9,26±0,68’dir (p<0.05).Nonreaktif EFM sonucuna göre 1. dakika Apgarskoru ortalaması 6,61±0,60 iken, 5. dakika Apgarskoru ortalaması 8,32±0,62’dir (p<0.05).Sonuç: Vajinal doğumdan önce son çekilen EFMsonucu reaktif olduğunda yenidoğanın Apgar skorudeğeri yüksek iken nonreaktif olduğunda Apgar skordeğerinin düşük olduğu belirlenmiştir.Öğe Erken Postpartum Dönemde Kullanılan Ayva Çekirdeği Jölesi ve Anne Sütünün Meme Başı Çatlağı Oluşumuna Etkisi(Ümit Muhammet KOÇYİĞİT, 2024) Kelek, Sevgi; Demirel, GülbahtiyarAmaç: Deneysel çalışmalarda, ayva çekirdeğinden elde edilen jölenin yara iyileşmesi üzerine etkili olduğu, yan etkisi ve kontrendikasyonunun olmadığı ortaya konmuştur. Bu araştırma, erken postpartum dönemde kullanılan ayva çekirdeği jölesi ve anne sütünün meme başı çatlağı oluşumuna etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, randomize kontrollü deneysel araştırma özelliğindedir. Araştırmada, 2015-2017 yılları arasında Türkiye’nin Sivas şehrinde yer alan iki hastanenin doğum ve kadın sağlığı servislerinden araştırma kriterlerini karşılayan 426 anne yer almıştır. 426 anne üç gruba (anne sütü, ayva çekirdeği jölesi, kontrol) eşit (her grup 142 kişi) olarak dağıtılmıştır. Müdahale grubundaki anneler gruplarına yönelik olarak her emzirmeden sonra ayva çekirdeği jölesini ve anne sütünü meme başlarına ve areolaya sürmüştür. Araştırmada yer alan tüm anneler postpartum 1., 3., 7. ve 10. günlerde meme başı çatlağı oluşumu açısından değerlendirilmiştir. Bulgular: Postpartum ilk 10 günde meme ile ilgili en fazla problemi kontrol grubundaki anneler (61.3% - 62%) yaşarken bunu anne sütü grubu (19%) takip etmiş, bu gruplara karşın ayva çerkirdeği grubu (2.8% - 5.6%) en az problemi yaşayan grup olmuştur (pÖğe EVALUATION OF THE EFFECT OF MENOPAUSAL COMPLAINTS AND MENOPAUSAL ATTITUDES OF CLIMACTERIC WOMEN ON THE QUALITY OF SEX LIFE(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2017) Erbaş, Nuriye; Demirel, GülbahtiyarObjectives: The present study was undertaken with the aim of identifying the quality of sex life among climacteric women and the correlation between the quality of sex life and menopausal attitudes and complaints.Study Design: The study sample was constituted of 359 menopausal women, a minimum of elementary school education was required, who presented for treatment at the Departments of Gynaecology and Obstetrics of Sivas Public Hospital and Cumhuriyet University Research and Application Hospital between 1 September and 1 December 2014. The study was conducted using the use of a 23-item “Personal Information Form”, a 20-item “Scale of Menopausal Attitudes, a 15-item “Review List for Menopausal Complaints”, and an 18-item “Sex Life Quality Scale”. The data were evaluated on averages, standard deviations, percentages, independent two-sample t-test, and regression analysis while statistical significance was examined at the level of 0.05 with the use of the SPSS 14 package.Results: According to the study, increases in the scores on the scale of menopausal attitudes lead to increases in the scores on the sex life quality scale. Among menopausal complaints, lack of sleep-fatigue, irritability-tension, joint-muscle pain, constipationhaemorrhoids, dry-flaky skin, loss of pubic hair, dyspareunia, loss of interest in sex, frequent-painful micturition, irregular menstruation exhibited statistically significant differences with scores obtained from the sex life quality scale pÖğe Identification of Posttraumatic Stress Disorder Symptoms and Concerns Regarding Childbirth and Postpartum Period in Risky Pregnancies(Aydin Adnan Menderes University, 2024) Pınar, Şükran Ertekin; Demirel, GülbahtiyarObjective: Woman’s diagnosis of risky pregnancy, fear of losing her baby, and lack of support factors can increase her anxiety levels and cause posttraumatic stress disorders. This research was carried out to determine the symptoms of posttraumatic stress disorder and concerns about the childbirth and postpartum period in high-risk and low-risk pregnancies. Methods: The study was conducted in a cross-sectional design. Sample of this study consisted of a total of 612 pregnant women who were admitted to the Pregnancy and Gynecology Service of a State Hospital due to high-risk pregnancy (n=306) and who applied to the Gynecology and Obstetrics Polyclinic for control purposes (n=306). Data were collected with Personal Information Form, Posttraumatic Stress Disorder Questionnaire-Civil Version, Concerns Regarding Childbirth and Postpartum Period Scale. Results: Posttraumatic stress disorder symptoms were found to be 48.4% in high-risk pregnant women and 29.4% in low-risk pregnant women. A statistically significant difference was found between total Posttraumatic Stress Disorder Questionnaire-Civil Version and total Concerns Regarding Childbirth and Postpartum Period Scale scores in high-risk and low-risk pregnant women (pÖğe İntörn Öğrencilerin Hasta Güvenliği Tutum ve Kültürlerinin Tıbbi Hata Durumlarına Etkisi(2020) Demirel, Gülbahtiyar; Akgün, Özlem; Doğaner, AdemAmaç: Bu çalışma sağlık bilimleri alanındaki intörn öğrencilerin hasta güvenliği tutum ve kültürlerinin tıbbi hata durumlarınaetkisini belirlemek amacıyla planlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel olarak gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini Cumhuriyet Üniversitesi kampüsünde2017–2018 eğitim-öğretim döneminde sağlık bilimleri alanında öğrenim gören son sınıf (intörn) öğrencileri (n=624 kişi; Hemşirelik, Ebelik ve Sağlık Yönetimi Bölümü, Diş Hekimliği, Tıp ve Eczacılık Fakültesi) oluşturmuştur. Veriler “Öğrenci Tanılama Formu”,“Hasta Güvenliği Kültürü Ölçeği (HGKÖ)” ve “Hasta Güvenliği Tutum Ölçeği (HGTÖ)” ile toplanmıştır. İstatistiksel değerlendirmedemedian (min-max), yüzdelik dağılım ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır.Bulgular: Araştırma yer alan son sınıf öğrencilerinin; %24’ü tıp fakültesi, %11,1’i diş hekimliği fakültesi, %35,6’sı hemşirelik bölümü, %11,4’ü ebelik bölümü, %15,2’si sağlık yönetimi bölümü, %2,7’si eczacılık fakültesindendir. Hasta güvenliği açısından öğrencilerin en sık yaptığı tıbbi hataların başında ilaç hataları (%50,8) ve iletişim sorunlarından kaynaklı hatalar (%24,4) gelmektedir.Öğrencilerin yaptığı ilaç hatalarının başında ise yanlış ilacın verilmesi (%16,7) ve yanlış doz (%14,8) ile verilmesi gelmektedir.Öğrencilerin hasta güvenliğine ilişkin kültür (2,88 (1,00–3,90)) ve tutumları (160 (81,00–193,00)) olumlu yönde orta düzeyinüzerindedir. Düşmelere bağlı hata ve ilaç hataları gerçekleştirenler daha olumsuz hasta güvenliği kültür ölçeği puanına sahiptir.Ölçek puanları bakımından ilaçla yapılan hata türleri arasında en olumsuz seyri yanlış ilacı verenler izlemiştir. Eczacılık ve tıp intörnöğrencileri arasında hasta güvenliğine ilişkin tutum diğer bölümlere göre daha olumsuzdur (p<0,05).Sonuç: Öğrencilerin hasta güvenliği kültür ve tutumları istendik düzeyde değildir ve bu durum hata yapma sıklığını veya olasılığınıartırmaktadır.Öğe İntrapartum Perine Masajı Uygulamasına Güncel Bakış(Sivas Cumhuriyet University, 2018) Kaya, Nurdan; Demirel, GülbahtiyarIntrapartum period is a very important period in terms of mother and fetus health. The purpose of applications made in this period is to ensure that the labour is performed in its normal physiology. Today the focus is on the applications and necessity of intrapartum period. In the context of evidence-based studies, while trying to get away from routine practices (routine enema, perineal shaving, routine episiotomy, supine position, restriction of oral intake, etc.) the search for alternative method to routine practices (limited episiotomy, promotion of upright positions, oral fluid administration, etc.) are ongoing.The American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG, 2016) recommends limited episiotomy instead of routine episiotomy in intrapartum period. In recent years, the practice of routine episiotomy has begun to be abandoned and the frequency of episiotomy varies between 54% and 92.3% for nulliparas and between 6% and 12% for multiparas. In our country, studies on the frequency of episiotomy are limited and studies show that the frequency of episiotomy is between 92% and 96.7% for nulliparas and between 51.8% and 72% for multiparas.There are various applications in the literature to reduce the incidence of episiotomy. These applications include perineal massage, hot application to the perineum, birth positions, hand maneuvers and pushing methods. Perineal massage attracts attention as a method very up to date and effective which aims to increase the perineal flexibility, to perineal lacerations and to decrease the incidence of episiotomy. For this reason, this review study has been carried out in accordance with the current literature to increase sensitivity to the subject and to guide health professionals by drawing attention to perineal massage application which aims to decrease episiotomy rates.Öğe Kadın Sağlığı Taramasında Güncel Durum(Gümüşhane Üniversitesi, 2015) Demirel, Gülbahtiyar; Gölbaşı, ZehraKısa/uzun süreli yaşanan sağlık sorunları ve kronik hastalıklar kişinin yaşam aktivitelerini sınırlamakta ve yaşam kalitesini etkileyebilmektedir. Bu nedenle kadınlar yaşamları süresince yaşam kalitelerini etkileyecek/bozacak bir dizi hastalıklarla karşılaşacaklarından haberdar olmalıdırlar. Tarama programları ile herhangi bir hastalığa özgü belirti ortaya çıkmadan önce saptanması mümkündür. Hastalık semptomlarına sahip bireylerin başvurmasını beklemek yerine, tarama programları ile asemptomatik dönemde hastaları yakalamak, gerek birey gerekse toplum açısından çok önemlidir. Günümüzde kadın sağlığına yönelik bazı kanserler, jinekolojik sorunlar ve kronik hastalıklarla ilgili tarama yöntemleri mevcuttur. Toplum ve bireyle sürekli iletişim halinde olan sağlık çalışanları, kadın sağlığı açısından önemli olan tarama programları konusunda sağlık danışmanlığı yaparak ve uygun veri toplayarak bireyleri doğru sağlık alışkanlıkları konusunda bilgilendirmeli, kendi sağlıklarını korumada daha duyarlı hale getirmelidir. Ayrıca, sağlık çalışanları da kendi sağlıklarını koruma konusunda çok duyarlı olmalıdır. Bu nedenle bu makalede kadın sağlığı taramasına yönelik bilgilerin, güncel literatür doğrultusunda paylaşılması amaçlanmıştır.