Arşiv logosu
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Güven, Fatma Mutlu Kukul" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Carbon monoxide intoxication induced atrial fibrillation
    (Galenos, 2012) Korkmaz, Ilhan; Eren, Şevki Hakan; Güven, Fatma Mutlu Kukul; Türkdo?an, Ahmet; Beydilli, Inan; Yildirm, Birdal
    Carbon monoxide (CO) is a colorless, odorless gas which is a leading cause of accidental deaths during winter months. Its toxic effect occurs by binding to hemoglobin or directly at cellular level. Electrocardiographic findings due to CO intoxication are STsegment changes, premature contractions, sinus tachycardia, bundle blocks and atrial fibrillation (AF). We report a 33-year-old man who presented with AF due to CO poisoning. The patient was treated with anti-ischemic drugs and oxygen therapy.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİNE BAŞVURAN ADLİ OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
    (Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, 2009) Güven, Fatma Mutlu Kukul; Bütün, Celal; Beyaztas, Fatma Yücel; Eren, Sevki Hakan; Korkmaz, İlhan
    AMAÇ:Bu çalışmada; adli olguların demografik özellikleri ile adli olgu profilinin ortaya çıkarılması yanı sıra;hekimlerin adli rapor düzenleme aşamasında standardizasyonunun sağlanmasının adli tıp uygulamaları veyargılama aşamasındaki öneminin vurgulanması amaçlandı.GEREÇ ve YÖNTEM:Bu çalışma; 01.01.2006-31.12.2006 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi TıpFakültesiAdli TıpAnabilim Dalı'na adli rapor düzenlenmesi için adli makamlardan gönderilen olguların hastanedosyaları ile adli raporlarının retrospektif olarak incelenmesiyle yapılmıştır. Olguların tıbbi ve adli kayıtları;cinsiyet, yaş, olay türü, olay tarihi, olay yeri, gönderilen makam, yaralanan vücut bölgesi, tedavi olduğu servis,zehirlenme ve cinsel saldırı yönünden, ayrıca adli rapordaki sonuç raporları yönünden değerlendirilerek benzerçalışmalarla karşılaştırıldı.BULGULAR:belirlendi. Adli olguların özellikle ağustos ayında (%10.9) daha yoğun olduğu ve çoğunlukla acil serviste(%29.9) tanı ve tedavi sonrası taburcu edildikleri saptandı. Yaşamsal tehlikeye neden olacak yaralanma oranı ise%17.4 olarak tespit edildi. Yaralanmaların en sık (%44.6) baş-boyun bölgesinde olduğu, %30.8 ile trafikkazalarının adli olguların önemli bir kısmını oluşturduğu gözlendi.SONUÇ:Hekim güvenliği ve hasta mağduriyetinin önlenmesi açısından adli olguların özellikle raporlamaaşamasının daha özenli yapılması için mezuniyet sonrası adli tıp eğitimi ve adli tıp uzmanları ile koordineliçalışma gereklidir
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Efficacy of lipid, NT-proBNP and D-dimer biomarkers in the differential diagnosis of patients presenting to the emergency department with syncope
    (2023) Çelik, Şimşek; Güven, Fatma Mutlu Kukul; Korkmaz, İlhan
    Aims: Syncope is defined as a temporary loss of consciousness in any disorder characterized by a self-limited loss of consciousness, whatever the mechanism. It accounts for 1% of emergency room admissions. NT-proBNP, D-dimer and lipids are important parameters in the diagnosis and differential diagnosis of patients with syncope. This study aims to determine the levels of these biomarkers during and after treatment in patients admitted to the emergency department(ED) due to syncope. Methods: Forty-nine patients admitted to the emergency department due to syncope were included in this study. Forty-nine age- and sex-matched individuals without a history of syncope were taken as the control group. Blood samples were taken from the patient group three times, at the time of admission to the emergency department, 24 hours after admission, and on the day they were discharged from the hospital, and only once from the control group. The patient and control groups were compared in terms of NT-proBNP, D-dimer and lipids. Results: The mean HDL level at discharge was 33.63±9.62 mg/dl, which was significantly lower than the mean HDL level in the control group (38.77±10.33 mg/dl) (t=2.14, p=0.012). Although the mean LDL levels at discharge (108.02±48.03 mg/dl) were higher than the control group (92.53±37.39 mg/dl), this increase was not statistically significant (t=1.78, p=0.078). However, the mean LDL levels during hospitalization and after 24 hours (126.08±51.88 mg/dl, 116.26±48.21 mg/dl, respectively) compared to the control group (92.53±7.39 mg/dl) were statistically significantly higher (t=3.67, p=0.001, t=2.73, p=0.008). NT proBNP and D-dimer median values at the time of admission to the emergency department (844.00 pg/ml, 616.50 mcg/L, respectively), after 24 hours (1985.00 pg/ml, 662.00 mcg/L, respectively) and at discharge (748.00 pg/ml, 702.50 mcg/L respectively) compared to the control group (85.00 pg/ml, 176.00 mcg/L, respectively), a statistically significant increase was detected (p=0.001). Conclusion: In the patients admitted to the ED with a diagnosis of syncope, early treatment can be achieved getting the differential diagnosis of syncope in a short time with NT-pro BNP, D-dimer and lipid blood levels that can be worked easily. In addition, the need for serious interventional procedures and further investigations in the diagnostic process will be reduced.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The Relationship Between Oxidative Stress, Paraoxanase and Injury Severity in Blunt Trauma Patients
    (2013) Korkmaz, İlhan; Aydın, Hüseyin; Eren, Şevki Hakan; Güven, Fatma Mutlu Kukul; Yıldırım, Birdal; Beydilli, İnan; Eren, Mehmet
    Amaç: Travma hastalarının prognozunun takibinde şok indeksi ve glaskowkoma skalası (GKS) kullanılan parametrelerdir. Travma durumunda artan reaktif oksijen türlerine ve oksidatif strese bağlı olarak hücrelerde lipid peroksidasyonunda artma ve hücre duvar yapısındaki bozulmalara bağlı olarak hücre ve doku hasarı görülür. Bu çalışmada hastaların başvuru anındaki oksidatif stres düzeyleri ile antioksidan olan paraoksanazın prognozla ilişkisini araştırdık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Temmuz-Eylül 2011 tarihlerinde başvuran 71 travma hastası dahil edildi. Hastalar GKSuna göre hafif(61), orta(6)ve ağır olarak(3) sınıflandırıldı. Paraoksanaz, oksidatif stres indeksi (OSİ), total antioksidan kapasite (TAS) ve toplam oksidatif stres (TOS) ile şok indeksive GKS ile karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışma sonunda paraoksanaz, TAS, TOS,OSİ, ile GKS yönünden gruplar arası farklılık görülmedi (p>0.05). Şok indeksi ile paraoksanaz, TAS, TOS, OSİ arasında korelasyon analiz yapıldığında birkorelasyon gözlenmedi. Sonuç: Yaptığımız çalışma sonunda başvuru anındaki oksidatif stres parametreleri ile antioksidan olan paraoksanazın hastalarıntravma şiddeti ile korelasyonunun olmadığı sonucuna vardık.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Tip 2 Diyabetes mellitus’ta trombosit agregasyon değerleri ve bu değerlerin dyabetin süre ve tedavi seçenekleri ile ilişkisi
    (Cumhuriyet Üniversitesi, 2004) Güven, Fatma Mutlu Kukul; Yılmaz, Abdülkerim
    IV ÖZET Bu çalışmada tip 2 diyabetes mellituslu hastalarda trombosit agregasyon düzeylerindeki olası değişiklikleri araştırdık. Çalışmaya daha önce tip 2 diyabetes mellitus tanısı almış, son üç ay için glisemik kontrolü sağlanamamış (HbAı0 >7,5 mg/dL) 45 diyabetik hasta alındı. Kontrol grubu olarak yaş ve cinsiyet eşleştirmeli 48 sağlıklı birey alındı. Diyabetik hasta grubu ve kontrol grubunun trombosit agregasyon değerleri karşılaştırıldı. Tip 2 diyabetes mellituslu hastalar ile kontrol grubunun epinefrin ve kollajen ile uyarımlı tombosit agregasyon değerleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı değildi. Ancak diyabetik grup ile kontrol grubunun adenozin difosfat uyanmlı trombosit agregasyon değerleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Her iki grupta yaş ve cinsiyet ile trombosit agregasyon düzeyleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlı değildi. Diyabet süresi ile epinefrin uyarımlı trombosit agregasyon düzeyleri arasında negatif yönlü bir ilişki bulunmuştur. Süre arttığında epinefrin ile uyarılmış trombosit agregasyon yanıtı azalmaktadır. HbA1c düzeyleri ile trombosit agregasyon düzeyleri arasındaki fark istatistiksel olarak önemsiz bulundu. Diyabetin oral antidiyabetik sülfonilüre grubu ilaçlarla ya da insülin ile tedavisinin trombosit agregasyon düzeylerine etkisi istatistiksel olarak önemli değildi. Sonuç olarak tip 2 diyabette trombosit agregasyonunda artış ile trombozise eğilimin artması sonucu tromboembolik olaylar ve buna bağlı kardiyovasküler mortalite, morbidite, iskemik inme ve periferik damar hastalığının insidansında artışın önlenmesi için iyi bir glisemik kontrolün sağlanması, ek olarak antiagregan ilaçların diyabette etkinliğinin artırılmasıyla kullanımının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Anahtar kelimeler: Diyabet, trombosit agregasyonu, sülfonilüre, insülin

| Sivas Cumhuriyet Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Sivas, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim