Yazar "Türk, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Deprem Özelinde Engelli Bireylere Duyarlı Afet Yönetimi Modeli(2022) Türk, AhmetBu çalışmada afet yönetimi modeli, her engel grubunun ihtiyaç ve kapasiteleri doğrultusunda bütüncül olarak ele alınmıştır. Çalışma kapsamında engelli bireylere duyarlı afet yönetimi; risk ve yıkıcı etkileri göz önüne alınarak deprem afeti özelinde değerlendirilmiştir. Çalışmanın temel amacı, engelli bireyler ve aileleri için muhtemel bir deprem anında ve sonrasında yapılması gereken uygun davranış formlarını organize etmek ve bu yolla bireysel ve toplumsal manada afet bilinç düzeyi ve dirençliliğini artırarak depremin meydana getirebileceği zararları azaltmaktır. Çalışmanın diğer amacı ise alanda çalışan profesyonellere ve engelli bireylere duyarlı afet yönetimi sürecine yönelik yapılacak yeni çalışmalara bütüncül bir kaynak oluşturmaktır. Bu amaçlar çerçevesinde afet yönetimi modelinin aşamaları deprem afeti özelinde değerlendirilerek engelli bireylere duyarlı afet yönetimi stratejileri bütüncül bir şekilde ele alınmış, deprem özelinde engele duyarlı afet yönetimi organize edilmiştir.Öğe Deprem Özelinde Engelli Bireylere Duyarlı Afet Yönetimi Modeli(Ankara Üniversitesi, 2022) Türk, AhmetBu çalışmada afet yönetimi modeli, her engel grubunun ihtiyaç ve kapasiteleri doğrultusunda bütüncül olarak ele alınmıştır. Çalışma kapsamında engelli bireylere duyarlı afet yönetimi; risk ve yıkıcı etkileri göz önüne alınarak deprem afeti özelinde değerlendirilmiştir. Çalışmanın temel amacı, engelli bireyler ve aileleri için muhtemel bir deprem anında ve sonrasında yapılması gereken uygun davranış formlarını organize etmek ve bu yolla bireysel ve toplumsal manada afet bilinç düzeyi ve dirençliliğini artırarak depremin meydana getirebileceği zararları azaltmaktır. Çalışmanın diğer amacı ise alanda çalışan profesyonellere ve engelli bireylere duyarlı afet yönetimi sürecine yönelik yapılacak yeni çalışmalara bütüncül bir kaynak oluşturmaktır. Bu amaçlar çerçevesinde afet yönetimi modelinin aşamaları deprem afeti özelinde değerlendirilerek engelli bireylere duyarlı afet yönetimi stratejileri bütüncül bir şekilde ele alınmış, deprem özelinde engele duyarlı afet yönetimi organize edilmiştir.Öğe Deprem Sonrası Psikososyal Destek Uygulamalarında Merhamet Yorgunluğunun Psikolojik Sağlamlığa Etkisi: Sosyal Hizmet Uzmanları Üzerine Bir Araştırma(Mardin Genç İzi Derneği, 2023) Türk, Ahmet; Kaya, SenaBu araştırma 2023 yılının Şubat ayında meydana gelen Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler sonrasında psikososyal destek profesyoneli olarak afet bölgesinde uygulama yapan sosyal hizmet uzmanlarının merhamet yorgunluğunun psikolojik sağlamlıklarına etkisini incelenmeyi amaçlamaktadır. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Yaş ortalaması x̄=31,88±8,29 olan sosyal hizmet uzmanlarının 141’i (%56,6) kadın 108’i (%43,4) erkektir. Araştırmada veriler Merhamet Yorgunluğu Kısa Ölçeği ile Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği kullanılarak çevrimiçi anket tekniğiyle toplanmıştır. Verilerin analizinde Pearson korelasyon ve çoklu doğrusal regresyon analizleri kullanılmıştır. Bulgular, sosyal hizmet uzmanlarının düşük düzeyde ikincil travma, orta düzeyde merhamet yorgunluğu, mesleki tükenmişlik ve psikolojik sağlamlık yaşadığını göstermektedir. Sonuçta sosyal hizmet uzmanlarının psikolojik sağlamlıkları ile merhamet yorgunluğu, mesleki tükenmişlik ve ikincil travma düzeyleri arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu, mesleki tükenmişlik ve ikincil travmanın psikolojik sağlamlığın anlamlı bir yordayıcısı olduğu saptanmıştır.Öğe GENÇ YETIŞKINLERDE SOSYAL MEDYA KULLANIM AMAÇLARININ UMUTSUZLUĞA ETKISI(Dicle Üniversitesi, 2024) Türk, Ahmet; Türk, SenaBu araştırma sosyal medya kullanım oranın en yoğun olduğu genç yetişkinlerde sosyal medya kullanım amaçlarının umutsuzluğa etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın amacı doğrultusunda tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmaya 18-35 yaş aralığında 147’si (%59,3) kadın ve 101’i (%40,7) erkek olmak üzere 248 genç yetişkin katılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması x̄=24,96±6,19’dır. Araştırmada Beck Umutsuzluk Ölçeği ile Sosyal Ağ Siteleri Kullanım Amacı Ölçeği kullanılmıştır. Analizlerde betimleyici ve açıklayıcı istatistikler bir arada kullanılmıştır. Açıklayıcı istatistikler korelasyon ve çoklu doğrusal regresyon analizleri kullanılarak elde edilmiştir. Araştırmada genç yetişkinlerin orta düzeyde umutsuzluk yaşadıkları saptanmıştır. Bulgular umutsuzluk ile sosyal etkileşim/iletişim amaçlı kullanım ve eğitim amaçlı kullanım arasında negatif yönlü; tanıma ve tanınma amaçlı kullanım arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Araştırmada sosyal medya kullanım amaçlarının umutsuzluğun anlamlı düzeyde yordayıcısı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre sosyal medyanın sosyal etkileşim/iletişim ve eğitim amaçlı kullanımı arttıkça gençlerin umutsuzluk düzeylerinin düştüğü, tanıma ve tanınma amaçlı kullanımları arttıkça umutsuzluk düzeylerinin arttığı saptanmıştır.Öğe Mediator Role of Social Media Use on the Effect of Negative Emotional State of Young Adults on Hopelessness During COVID-19 Outbreak(2023) Öztürk, Meral; Türk, Ahmet; Gönültaş, Burak Miraç; Aydemir, İshakObjective: The aim of this study was to examine the mediating effect of social media use on the relationship between negative emotional state and hopelessness levels of young adults during COVID-19 outbreak. Methods: As a quantitative research method, a relational survey model was used for the research. The participants consisted of 586 young adults aged between 18 and 40 years, of which 250 (42.7%) were male and 336 (57.3%) were female. The mean age of the participants was 28.40 ± 5.73 years. The data were collected via personal information form, Depression-Anxiety-Stress Scale, and Beck Hopelessness Scale (BHS). PROCESS Macro regression analyses were used in the data analysis process. Results: According to the findings, the levels of negative emotional state of the participants were high and their hopelessness levels were moderate. The average daily use of social media is approximately 4 hours. The duration of social media use has a low level of positive correlation with negative mood and hopelessness. The duration of social media use has a partial mediating effect on the relationship between negative mood disorder and hopelessness. Conclusion: Findings show that negative emotional state increases the duration of social media use. The increase in the duration of social media use increases hopelessness levels. Negative emotional state and social media use have been found to be risk factors for hopelessness. The results of the research were discussed within the scope of the literature, and various suggestions were presented.Öğe PANDEMİ SONRASI BİREYLERİN UMUTSUZLUĞUNUN FARKLI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN KUŞAKLARA GÖRE KARŞILAŞTIRMALI OLARAK İNCELENMESİ(2023) Öztürk, Meral; Ünal, Vehbi; Türk, Ahmet; Temiz, SibelBu araştırma Covid-19 pandemisinin ardından bireylerin umutsuzluk düzeylerini farklı değişkenler (cinsiyet, medeni durum, gelir durumu, günlük sosyal medya kullanım süresi ve sosyal sermaye) açısından kuşaklara göre karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Tarama modelinin kullanıldığı bu çalışma, 144’ü bebek patlaması kuşağı, 290’ı X kuşağı, 317’si Y kuşağı ve 352’si Z kuşağı olmak üzere 1103 kişiyle gerçekleştirilmiştir. 18-75 yaş aralığındaki katılımcıların yaş ortalaması x?=38,15±14,48’tir. Çalışmada katılımcıların umutsuzluk düzeylerini ortaya koymak için Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ), verilerin analizinde Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Bulgular katılımcıların umutsuzluk düzeylerinin kuşaklara göre farklılaştığını, en umutsuz kuşakların sırasıyla Z ve Y kuşağı olduğunu göstermektedir. Farklı değişkenler açısından umutsuzluk düzeylerinin Y ve Z kuşaklarının diğer kuşaklardan farklılaşmaktadır. Buna göre hem erkeklerde hem de kadınlarda Z ve Y kuşakları; evli bireylerde Y kuşağı; gelir düzeyi düşük olanlarda Z ve Y kuşağı, gelir düzeyi orta olanlarda Y kuşağı, gelir düzeyi yüksek olanlarda Z kuşağı; sosyal medyayı az kullananlarda Z kuşağı, çok kullananlarda Y kuşağı; düşük ve orta düzeyde sosyal sermayeye sahip olanlarda Y kuşağı, yüksek olanlarda ise Z kuşağının umutsuzluk düzeyleri diğerlerinden yüksektir.Öğe Sosyal Hizmet Çalışanlarının İş-Aile Yaşam Çatışmalarının Mesleki Tükenmişlik Üzerine Etkisi: Sivas Örneği(Mardin Genç İzi Derneği, 2022) Türk, AhmetBu çalışma Aile ve Sosyal Hizmetler Sivas İl Müdürlüğüne bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışanların iş-aile yaşam çatışmalarının mesleki tükenmişlik düzeylerine etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmaya 22-57 yaş aralığında yer alan 147 kadın ve 107 erkek çalışan katılmıştır. Çalışanların yaş ortalaması 35,96±8,59’dır. Çalışmada kişisel bilgi formu, İş-Aile Yaşam Çatışması Ölçeği ve Maslach Tükenmişlik Ölçeği çevrimiçi anket tekniği ile katılımcılara ulaştırılmıştır. Araştırma verileri Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi ile incelenmiştir. Bulgular, iş-aile çatışma ve aile-iş çatışması ile mesleki tükenmişlik arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişkinin olduğunu, iş-aile çatışması alt boyutunun mesleki tükenmişliğin anlamlı bir yordayıcısı olduğunu göstermektedir. Araştırmanın bulguları literatür kapsamında yorumlanmıştır.Öğe SOSYOMOGRAFİK DEĞİŞKENLER VE İŞ-AİLE YAŞAM ÇATIŞMASININ ALGILANAN İŞ STRESİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: SOSYAL HİZMET KURULUŞLARI ÖRNEĞİ(Sivas Cumhuriyet University, 2020) Öztürk, Meral; Türk, AhmetBu çalışmanın amacı sosyal hizmet kuruluşlarında çalışan personelin bazı sosyodemografik özellikleri (cinsiyet, yaş, medeni durum ve unvan) ile iş-aile yaşam çatışmasının algıladıkları iş stresini yordayıp yordamadığını ortaya koymaktır. İlişkisel tarama modelinin kullanıldığı bu çalışmanın örneklemini Sivas Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesinde bulunan kuruluşlarda çalışan 183 personel oluşturmaktadır. Çalışmada Cohen ve Williamson (1988) tarafından geliştirilen “Algılanan İş Stresi Ölçeği” ile Netemeyer, Boles ve McMurrian (1996) tarafından geliştirilen “İş-Aile Çatışması Ölçeği” kullanılmıştır. “İş-Aile Çatışması Ölçeği” aile-iş çatışması ile iş-aile çatışması alt boyutlarından oluşmaktadır. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenleri ne derece yordadığını analiz etmek için Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi uygulanmıştır. Analiz sonucunda, iş-aile çatışmasının her iki alt boyutunun algılanan iş stresi ile pozitif yönde ilişkisi gözlemlenmiştir. Ancak sosyodemografik değişkenler ile iş stresi arasında bir ilişki yoktur. Benzer şekilde sosyodemografik değişkenler ile aile iş çatışması alt boyutunun algılanan iş stresi puanının anlamlı bir yordayıcısı olmadığı anlaşılmıştır ama iş-aile çatışması alt boyutu algılanan iş stresinin güçlü bir yordayıcısıdır.Öğe Toplumsal Cinsiyet Algısının Şiddet Eğilimine Etkisinde Toplumsal Cinsiyet Eğitiminin Aracılık Rolü(2023) Türk, Ahmet; Çevik, Büşranur; Kaya, SenaBu araştırma toplumsal cinsiyet algısının şiddet eğilimine etkisinde toplumsal cinsiyet eğitiminin aracılık rolünü incelemeyi amaçlamaktadır. Tarama modelinin kullanıldığı çalışma, 260’ı (%46,9) erkek ve 294’ü (%53,1) olmak üzere 554 üniversite öğrencisiyle gerçekleştirilmiştir. 18-35 yaş aralığındaki katılımcıların yaş ortalaması x?=21,16±2,07’dır. Çalışmada verilerin toplanmasında Toplumsal Cinsiyet Algısı Ölçeği ve Şiddet Eğilim Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde korelasyon ile hiyerarşik regresyon analizleri uygulanmıştır. Aracılık etkisini test etmek için Baron ve Kenny'nin (1986) üç aşamalı yaklaşımı ve Sobel testi kullanılmıştır. Bulgular, katılımcıların toplumsal cinsiyet algılarının düşük düzeyde ve şiddet eğilimlerinin orta düzeyde olduğunu göstermektedir. Katılımcıların 302’si (%54,5) toplumsal cinsiyete ilişkin eğitim alırken 252’si (%45,5) eğitim almamıştır. Yapılan analizler sonucunda toplumsal cinsiyet algısı, toplumsal cinsiyete ilişkin eğitim ve şiddet eğilimi arasında anlamlı bir ilişki olduğu; toplumsal cinsiyet algısının şiddet eğilimi üzerindeki etkisinde toplumsal cinsiyete ilişkin eğitim almanın aracılık rolüne sahip olduğu tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları literatürdeki çalışmalar çerçevesinde tartışılmış ve yorumlanmıştır. Araştırmanın bulgularından yola çıkarak birtakım öneriler sunulmuştur.Öğe Y ve Z kuşaklarının aile içi ilişkilerde bağlanma stillerinin evlilik beklentileri ile ilişkisi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2022) Türk, Ahmet; Aydemir, İshakBu araştırmada Y ve Z kuşağındaki bireylerin bağlanma stilleri ve evlilik beklentilerinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Çalışmada nicel yaklaşım benimsenmiştir. Araştırma Türkiye genelinde Y kuşağından 542 kişi, Z kuşağından 512 kişi olmak üzere 1054 kişiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmada katılımcıların sosyo-demografik özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak için "Kişisel Bilgi Formu", bağlanma stilleri hakkında bilgi sahibi olmak için Erzen (2016) tarafından geliştirilen "Üç Boyutlu Bağlanma Stilleri Ölçeği", evlilik beklentileri hakkında bilgi sahibi olmak için Jones ve Nelson (1996) tarafından geliştirilen Öz-Soysal ve arkadaşları (2016) tarafından Türkçeye adaptasyonu yapılan "Evlilik Beklentileri Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırma kapsamında elde edilen veriler SPSS 25.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmada betimsel ve çıkarımsal istatistik teknikleri kullanılmıştır. Betimsel istatistiklerde katılımcıların sosyo-demografik özelliklerini ortaya koymak için frekans, minimum, maksimum, yüzde, ortalama ve standart sapma gibi analizler kullanılmıştır. Çıkarımsal istatistiklerde sosyodemografik değişkenlerin grup ortalama puanlarının farklılaşma durumu incelenirken iki grup karşılaştırmalarında "Ki kare", "bağımsız örneklem t testi", üç ve üzeri grup karşılaştırmalarında "ANOVA" kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre hem Y kuşağının hem de Z kuşağının güvenli bağlanma stiline ve büyük oranda gerçekçi olmayan-idealist evlilik beklentilerine sahip olduğu görülmüştür. Güvenli bağlanma stiline sahip Y ve Z kuşağının idealist evlilik beklentilerinin, kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip Z kuşağındaki katılımcıların kötümser evlilik beklentilerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bunun yanı sıra Z kuşağının idealist evlilik beklentilerinin Y kuşağına kıyasla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında ayrıca katılımcıların evlilik beklentilerinin ve bağlanma stillerinin cinsiyet, aile tipi, romantik ilişki olma durumu ve evliliğe kendinin hazır hissetme faktörleri bağlamında farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiş olup araştırma bulguları literatür kapsamında tartışılmış ve yorumlanmıştır.