Arşiv logosu
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Yücel, Birsen" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Merkezi'ne başvuran kanserli hastaların demografik dağılımı ve sağkalım verileri
    (2014) Yücel, Birsen; Atasever, Ebru Akkaş; Okur, Yıllar; Sönmez, Elif Tezer; Kılıçkap, Saadettin
    Amaç. Bu çalışmada, kanser vakalarının demografik incelemesi ve sağkalım analizinin yapılmasıamaçlandı. Yöntem. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama HastanesiOnkoloji Merkezinde, 2006-2011 yılları arasında takip edilen 3407 kanser hastasının verileriretrospektif olarak incelendi. Bulgular. Hastaların 1881i (%55,2) erkek ve 1526sı (%44,8) kadınhasta idi. En sık görülen tümörler sırasıyla, meme (%18,0), akciğer (%16,7), kolorektal (%12,1),mide (%9,1), prostat (%4,0) idi. Erkek hastalarda en sık görülen kanserler: akciğer (%26,2),kolorektal (%13,5), mide (%12,2), prostat (%7,2), beyin (%4,6) tümörleriydi. Kadın hastalarda iseen sık görülen kanserler: meme (%39,8), kolorektal (%10,4), over (%5,6), mide (%5,2), akciğerkanserleriydi (%4,9). Hastaların %33,4ü lokal, %25,6sı bölgesel, %38,2si de metastatikhastalığa sahipti. Sonuç. En sık görülen tümörlerde 3 yıllık genel sağkalım: meme kanserinde%87, akciğer kanserinde %22, kolorektal kanserlerde %61, mide kanserinde %38, prostatkanserinde %66 olarak tespit edildi.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Definitive radiotherapy or chemoradiotherapy results and side effects in elderly bladder cancer patients
    (Sivas Cumhuriyet University, 2019) Yücel, Birsen; Erdiş, Eda
    Objective: Bladder cancer is most commonly observed in elderly patients. In these patients, it is not always possible to give the necessary treatment for the disease. In this study, definitive radiotherapy (RT) or chemoradiotherapy (CRT) results and side effects, as well as prognostic factors, were investigated in elderly bladder cancer patients.Method: The results of 36 elderly patients who received definitive RT or CRT for bladder cancer between the years 2010–2018 in Sivas Oncology Center of Cumhuriyet University Medical Faculty were analyzed retrospectively. Results: The median age of the patients was 75 (range, 65–84). Sixteen patients (44%) underwent RT without chemotherapy and 20 patients (56%) received CRT. Complete response was detected in 19 (53%) patients. The median survival was 18 months (range 3–102 months) and the overall 2-year survival rate was 37%. Treatment response (p < .001) and performance status of the patients (p = .001) were found to be statistically significant prognostic factors in patients' survival. However, sex, comorbidity, Charlson Comorbidity index, risk groups, treatment modality (RT vs. CRT), presence of in situ, grade, status of tumor foci (unifocal vs. multifocal), degree of tumor resection in transurethral resection of the bladder (TUR-B, complete vs. incomplete resection), chemotherapy after CRT, concurrent chemotherapy regimen (ciplatin vs.gemcitabine), RT dose (< 60 Gy vs. ≥60 Gy), and the device used in RT (linac vs. TomoTherapy) were not statistically significant. Conclusions: Good performance and completed response to treatment in elderly bladder cancer patients positively affects survival.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Effects of Thoracic Radiotherapy on Quality of Life in Non-Small Cell Lung Cancer Patients
    (University of Health Sciences, 2024) Kirakli, Esra Korkmaz; Erdiş, Eda; Erim, Eser; Zoto, Teuta; Atalar, Banu; Yücel, Birsen
    Amaç: Çalışmamızın birincil amacı Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (KHDAK) tanısıyla radikal amaçlı torasik Radyoterapi (TRT) uygulanan olgularda, torasik RT’nin yaşam kalitesi skorları üzerinde yaptığı değişiklikleri saptamak, ikincil amacı ise RT parametrelerinin yaşam kalitesi skorlarına etkisini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya katılan 3 ayrı merkezde Temmuz 2018-Temmuz 2019 tarihleri arasında radikal torasik RT uygulanan Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri olguları çalışmaya dahil edilmiştir. RT öncesinde, RT sonunda ve RT’den 1 ay sonra genel (QLQC30) ve akciğer kanserine spesifik (QLQ-L13) yaşam kalitesi anket modülleri ile yaşam kalitesi verileri toplanmış ve bu parametrelerdeki değişimler değerlendirilmiştir. Ayrıca RT tekniği, total doz, planlanan hedef hacim, dozimetrik veriler ile yaşam kalitesi skorlarındaki oluşan değişiklikler arasındaki ilişkisi araştırılmıştır. Bulgular: Verileri analiz edilen olgu sayısı 124’tü. Ankete uyum oranı %88’di. Ortanca yaş 61 (54-65)’di. Olguların %90’ı erkek, %84’ü evre 3’tü. Olguların %46’sında 3 Boyutlu Konformal Radyoterapi, %54’ünde Yoğunluk Ayarlı RT tekniği uygulanmıştı. Eşzamanlı KT alan olgu sayısı 72 (%58)’ydi. Radikal torasik RT ile olguların genel yaşam kalitesi skorları değişmezken, RT bitiminde, RT öncesi ve sonrasında 1. aya göre; emosyonel fonksiyon azalmakta, disfaji, halsizlik, bulantı-kusma ve iştah kaybında anlamlı artış oluşmaktaydı. Hemoptizide ise anlamlı palyasyon RT sonrası 1. ayda sağlanmaktaydı. Klinik parametreler ve RT ilişkili parametreler ile yaşam kalitesi skorlarında oluşan değişiklikler arasında bir ilişki bulunamamıştır. Sonuç: Radikal torasik RT’nin bitiminde olguların genel yaşam kalitesi değişmezken, emosyonel fonksiyon düşmekte, disfaji, halsizlik, bulantı-kusma ve iştah kaybında anlamlı artış oluşmakta, hemoptizide ise anlamlı palyasyon sağlanmaktadır. RT ilişkili parametreler ile yaşam kalitesi skorlarında oluşan değişiklikler arasında bir ilişki bulunamamıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Induction or consolidation chemotherapy for unresectable stage III non-small-cell lung cancer patients treated with concurrent chemoradiation: a retrospective study
    (2019) Urvay, Semiha; Yücel, Birsen
    Aim: The objective of this study is to demonstrate the efficacy of induction or consolidation chemotherapy on survival in locally advanced non-small cell lung cancer ( NSCLC) patients who were treated by curative concurrent chemoradiotherapy (CCRT).Material and Methods: Patients were randomised to CCRT, induction chemotherapy followed by CCRT or CCRT followed by consalidation chemotherapy retrospectively. A platinum-based doub-let cytotoxic chemotherapy regimen used as induction/consalidation. Patients who received 60 Gy or more were included in the study. These patients had received two or more cycles of platinum-based chemotherapy concurrently with definitive radiation therapy.Results: A total of 114 patients were included in the study. 32 (28%) patients were in CCRT arm; 54 (47%) patients were in induction arm and 28 (25%) patients were in consalidation arm.Median overall survival (OS) was found as 21.9±14.0 months and 2 year and 3-year survival as %46 and 33% in all patients. Median OS did not differ between arms; with a median OS of 29.7±8.8 months, 23±2.9 months and 16.8±3.5 months in the CCRT arm, in the induction arm and in the consolidation arm (p:0.54). The 2 years OS was 53%, 50% and 32% (p:0.48) and 3 years OS was 40%, 33% and 25% ( p:0.40) in the CCRT arm, the induction arm in the consalidation arm without a significiant difference.Conclusion: In this retrospective study, platin-based chemotherapy as induction or consolidation with concurrent chemoradiotherapy failed to further prolong OS. The standart of care for unresectable stage III NSCLC is still concurrent chemoradiotherapy .
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    İnvaziv lobüler meme karsinomunun klinik özellikleri ve sağkalim sonuçları
    (2024) Yılmaz, Mukaddes; Erdiş, Eda; Uçar, Mahmut; Yücel, Birsen
    Amaç: Bu çalışmada kliniğimize başvuran invaziv lobuler meme kanseri tanılı hastaların klinik özellikleri ve sağkalım sonuçlarını araştırdık. Gereç ve Yöntemler: Cumhuriyet Üniversitesi Onkoloji Merkezi'ne 2007-2019 yılları arasında başvuran hastalardan, invazif lobüler karsinom tanısı alan hastalar retrospektif olarak incelendi.. Bulgular: Çalışmada 1166 invaziv meme kanserli kadın hastanın dosyası incelenmiş ve bunlardan 64’ünün (5,5%) invaziv lobular meme kanseri alt tipinde olduğu tesbit edilmiştir. Tanıda 30 (47%) hastanın evre I-II, 31 (48%) hastanın evre III ve 3 (5%) hastanın ise evre IV olduğu tesbit edilmiştir. Histopatolojik değerlendirmelere göre hastaların 60’ında (94%) estrogen reseptörü (ER) pozitif, 53’ünde (83%) progesterone reseptörü (PR) pozitif, 6’sında (9%) HER2-pozitif olarak tesbit edildi. Yapılan tedaviler değerlendirildiğinde 48 (75%) hastaya modifiye radikal mastektomi, 15 (23%) hastaya meme koruyucu cerrahi uygulanmıştır ve 54 (84%) hastaya adjuvant kemoterapi, 55 (86%) hastaya hormonoterapi ve 44 (69%) hastaya radyoterapi verilmiştir. Takipte 14 (22%) hastada metastaz tesbit edilmiş olup metastaza kadar geçen süre medyan 38 (6- 76) aydı. Hastaların 5 yıllık genel sağkalım ve hastalıksız sağkalım sırasıyla 80% ve 73%’tü. Sonuç: Çalışmamızda invaziv lobüler meme karsinomu, çoğunluğunu postmenopozal kadınların oluşturduğu, daha çok ileri evrelerde tanı alan, histopatolojik olarak hormon reseptörü pozitifliği yaygın görülen meme kanseri alt tipi olarak tesbit edilmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    MEME KANSERLİ HASTALAR VE BİRİNCİ DERECE YAKINLARINDA PERİFERAL TRANSKRİPTOM PROFİLLERİNİN ARAŞTIRILMASI
    (2019) Erdiş, Eda; Yücel, Birsen; Özdemir, Öztürk
    Amaç: Meme kanserinde gen ekspresyon profillerinin kantitatif olarak ölçümü klinik düzeyde önemli bir araçolma potansiyeline sahiptir. Bu çalışmada, meme kanserli hastalar, bu hastaların birinci derece yakınlarınınperiferal transkriptom profilleri sağlıklı kontrol grubu da dahil edilerek kantitatif olarak karşılaştırılması hedeflenmiştir.Materyal-metod: Çalışma popülasyonu, cerrahi ve sonrasında kemoterapi ile tedavi edilmiş olup, radyoterapi için kliniğimize başvuran 30 meme kanserli hasta (aile öyküsü olmayan sporadik vakalar), bu hastaların30 kişilik birinci derece yakınları (kız kardeş veya kız çocukları) ve 30 kişilik sağlıklı, aile öyküsü negatif olanbireylerden oluşmaktadır. Total genomik RNA, her üç grupta da periferal kandan ayrılmıştır ve gen ekspresyon profilleri niceliksel olarak belirlenmiştir. Çalışmamızda 36 gen ürünü değerlendirilmiştir. Ancak sadeceER, HER2, p53, GATA–3, GRB–7, EGFR, MYC, BCL–2, VEGF gibi 9 genin ekspresyon profilleri kantitatif olarakölçülebilmiştir.Bulgular: Kantitatif olarak ölçülen 9 gen profili, her 3 grup için karşılaştırıldığında, gruplar arasında farksaptanmamıştır (p<0.050). Ancak HER2, GATA3, GRB-7 ve EGFR’nin gen ekspresyon profilinin ortanca kantitatif değerleri hasta grubunda, hasta yakını ve meme kanseri olmayan bireylere göre anlamlı daha yüksekbulunmuştur (p<0.050).Sonuç: HER2, GATA3, GRB-7 ve EGFR’nin gen profilinin kantitatif değerleri periferik kandan ölçülmüş olup,hasta grubunda, hasta yakını ve meme kanseri olmayan bireylere göre anlamlı daha yüksek bulunmuştur.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Özel Tip Meme Karsinomları: Klinik, Histolojik Özellikleri ve Sağkalım Sonuçları
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Erdiş, Eda; Yılmaz, Mukaddes; Uçar, Mahmut; Demir, Necla; Alandağ, Celal; Yücel, Birsen
    Amaç: Bu çalışmada kliniğimize başvuran özel tip meme kanseri tanılı hastaların klinik özelliklerini ve sağkalım sonuçlarını araştırdık. Materyal-Metod: Cumhuriyet Üniversitesi Onkoloji Merkezi’ne 2010-2020 yılları arasında başvuran meme kanserli tüm nadir, histolojik olarak özel alt tip hastalarının demografik, klinikopatolojik ve sağkalım özellikleri retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Çalışmada 1198 invaziv meme kanserli hastaların dosyaları incelenmiş ve bunlardan 104’ünün (8%) diğer histolojik özel alt tipinde olduğu tespit edilmiştir. Apokrin kanser 19 (8%), musinöz tip 19 (8%), invaziv kribriform 17 (%7), invaziv papiller 15 (%6), metaplastik tip 11 (%4), invaziv mikropapiller 9 (%4), nöroendokrin 6 (%2), tubuler tip 3 (%1), mikroinvaziv 3 (%1), undifferansiye 2 (%1) hastada saptanmıştır. Bu hastaların büyük bir kısmı 102 (98%)’ si kadın olup median yaşı 52 (26-82) bulunmuştur. Kadınların 60 (%59)’u postmenopozal, 42 (41%)’isi de premenopozaldir. 79 (76%) hastanın ECOG Performans skoru (PS) 0, 17 (16%)’sinin ECOG PS 1, 8 (8%)’inin ECOG PS 2 olarak izlenmiştir. Hastalar sorgulandığında 50’sinde (48%) komorbid hastalıklar olduğu, 26’sinde (25%) ailede meme kanseri öyküsü olduğu görülmüştür. Tanıda 25 (24%) hastanın evre I, 50 (48%) hastanın evre II ve 26 (25%) hastanın evre III, 3 (%3) hastanın evre IV olduğu tespit edilmiştir. Histopatolojik değerlendirmelere göre hastaların 75’inde (72%) estrogen reseptörü (ER) pozitif, 69’ünde (66%) progesterone reseptörü (PR) pozitif, 26’sında (25%) HER2-pozitif olarak bulunmuştur. İntraduktal component 54 (60%) hastada tespit edilmiştir. Multisentrisite 15 (16%) hastada izlenmiştir. 56 (54%) hastaya modifiye radikal mastektomi, 45 (43%) hastaya meme koruyucu cerrahi uygulanmıştır. 76 (73%) hastaya adjuvant kemoterapi, 73 (70%) hastaya hormonterapi ve 72 (68%) hastaya radyoterapi verilmiştir. Medyan takip 54 (1-201) ay olup takipte 13 (13%) hastada metastaz, 7 (7%) hastada nüks tespit edilmiş. Hastaların 5 ve 10 yıllık overall survival sırasıyla 86% ve 77% olup, 5 ve 10 yıllık event-free survival sırasıyla %79 ve %70 olarak bulunmuştur. Sonuç: Çalışmamızda özel tip meme karsinomlu hastaların tamamına yakını nonmetastatik olup histopatolojik olarak hormon reseptörü pozitif ve düşük gradelidir. Özel tipler arasında, 5 ve 10 yıllık overall survival/ event-free survival istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Port Kateter Bakımında Kullanılan Heparinin Etkinlik Süresinin Değerlendirilmesi/ Evaluation of Activity Time of Heparin Used in Port Catheter Care
    (Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireleri Derneği, 2022) Sarı, Ayşe; Sezer, Tuğba; Şahin Bölükbaşı, Serap; Sevimligül, Gülgün; Kılıç, Sema; Yıldız, Serap; Yücel, Birsen
    Amaç: Bu alışmanın amacı, port kateter bakımında kullanılan heparinin kateter içerisindeki etkinlik süresinin belirlenmesidir.Gereç ve Yöntem: Çalışma, tek gruplu ön test-son test desende yapılmıştır. Çalışmanın evrenini; Ekim 2019- Ekim 2020 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin ayaktan kemoterapi ünitesine port kateter bakımı için başvuran 56 kanser hastası oluşturmuştur. Çalışma süresi içinde 13 hasta çalışma dışı bırakılmış ve çalışma 43 hasta ile tamamlanmıştır. Port kateter bakımı heparin/salin (100IU/ml) ile yapıldıktan sonra, port kateter bakımı sonrası üçüncü ve altıncı hafta sonunda, port kateter içinden aspire edilen örneklerdeki heparin/salin miktarları karşılaştırılmıştır. Hazırlanan ilk heparin/salin (100IU/ml) miktarı ön test l değeri olarak kabul edilmiş olup, üçüncü ve altıncı hafta sonunda ölçülen heparin/salin miktarları son test olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamızın verileri, GraphPad Prism7 paket programı kullanılarak yapılmıştır. Gruplar arasındaki farklılıkların belirlenmesinde One Way ANOVA ve çoklu karşılaştırmalarda Dunnett’s çoklu karşılaştırma testi, demografik verilerin incelenmesinde tanımlayıcı istatistikler ve frekans tabloları kullanılmıştır.Bulgular: Hastaların 20’si (%46,5) erkek, 23’ü (%53,5) kadındır. Port kateter kullanım süresi ortalama 4,62±2,69 yıldır. Kronik hastalığı bulunan bireylerin %35,3’ünde (n=6) hipertansiyon, %35,3’ünde (n=6) diyabetes mellitus bulunmaktadır ve hastaların %20,9’u (n=9) antikoagülan ilaç kullanmaktadır. Port kateter bakımı sonrasında üçüncü hafta heparin derişimleri (ortalama: 55,72 IU/ml) anlamlı bir azalış göstermezken, altıncı hafta heparin derişimleri (ortalama: 39,75 IU/ml) anlamlı oranda düşüş göstermiştir.Sonuç: Venöz port kateter bakımında kullanılan heparinin etkinliğinin altıncı haftanın sonunda devam ettiği ve port bakımının altı haftada bir yapılmasının uygun olduğu önerilebilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Prognosis in IDH-Mutant and IDH-wild type glioblastoma
    (Sivas Cumhuriyet University, 2021) Kılıç, Eren; Yeldir, Neşe; Özüm, Ünal; Yücel, Birsen; Yılmaz, Mukaddes; Özer, Hatice; Eğilmez, Reyhan
    Glioblastoma (GBM) is the most common brain tumor in adults with a poor prognosis and predominantly astrocytic differentiation. GBM is classified according to the isocitrate dehydrogenase (IDH) mutation according to the World Health Organization (WHO) Brain Tumors 2016 classification. IDH-1 gene mutations are evaluated immunohistochemically (IHC) and molecular methods in current pathology laboratory practice.The aim of this study was to determine the overall survival in GBM cases according to IDH-1 mutation status and Ki-67 proliferation index.Total of 53 patients diagnosed as GBM between 2007-2020 in Sivas Cumhuriyet University Faculty of Medicine, Department of Pathology were evaluated. Disease-free median survival of 7 (13%) GBM patients with IDH mutation was 2 months (2-year survival 14%), disease-free median survival 9 months (2-year survival 24 %) in GBM IDH-wild type cases. In cases with a higher Ki-67 proliferation index, the median disease-free survival were shorter.In conclusion statistically significant results could not be obtained between disease-free survival in GBM IDH-mutant type and GBM IDH-wild type. However, the mean Ki-67 proliferation index of GBM IDH-wild type cases was found to be much higher than GBM IDH-mutant cases. High Ki-67 proliferation index was found to be associated with a significantly shorter survival.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Prognostic Significance of HALP Score in Early Stage Triple-Negative Breast Cancer
    (2022) Alandağ, Celal; Yılmaz, Mukaddes; Uçar, Mahmut; Demır, Necla; Erdiş, Eda; Yücel, Birsen
    Objectives: Triple-negative breast cancer (TNBC) is an aggressive and poor prognostic subtype of breast cancer. This study aims to evaluate the prognostic value of clinicopathological factors and novel inflammatory marker HALP (hemoglobin, albümin, lymphocyte, platelet) score in early-stage TNBC patients. Methods: It was one center, retrospective study. We analyzed some parameters of TNBC patients and the effects of these parameters on overall survival (OS) and disease-free survival (DFS). The cut-off value of the HALP score was accepted as 32,4, which was calculated with the X-tile program. Chi-square test was used to compare 5 and 10 years survival rates, Kaplan-Meier and Cox regressions tests were used to estimate median survivals. Results: There were 166 patients, the median age was 50, median follow-up time was 64 (range, 2-262) months, median OS was not reached, median DFS was 185 months. In multivariate analysis, HALP score was found not a prognostic factor, stage, tumor necrosis, lymph node extracapsular extension was found a negative prognostic factor for both OS and DFS. Conclusion: Although, in other studies, HALP score was reported prognostic factor in some cancer types, in our study not found a prognostic factor in early-stage TNBC. But future studies should be done about HALP score in metastatic breast cancer.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Radyoterapi Tedavisinde Meme Kanseri Hastalarda Tomotherapy HI-ART ve Varian Trilogy Cihazlarında Hedef Volüm ve Kritik Organların Doz Değerlerinin Karşılaştırılması ve Değerlendirilmesi - Comparison and Evaluation of Target Volume and Dose Values of Critical Organs in Tomotherapy HI-ART and Varian Trilogy Devices in Breast Cancer Patients in Radiotherapy Treatment
    (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2022) Kurt, Deniz; Arslan, Suheyla Aytaç; Yücel, Birsen; Erdiş, Eda; Erdoğan, Taha; İnan, Gonca Altınışık; Aral, İpek Pınar
    ÖZ Amaç: Bu çalışmada sol meme kanserli hastaların, göğüs duvarı ve lenfatik bölge ışınlamasında Helikal ve IMRT Işınlama teknikleri kullanılarak tedavi planı yapıldı. Meme kanseri; cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi tedavi gibi tedavi yöntemleri ile yapılmaktadır. Meme koruyucu cerrahi işlem ile çıkarılan tümörün radyoterapi ile tamamlanmaktadır. Amaç PTV (Hedef volüm) ve kritik organ (akciğer, kalp ve LAD) dozlarını dozimetrik olarak karşılaştırılıp değerlendirilmesidir. Yöntem: Bu çalışmada sol meme kanserli hastaların 2 ayrı cihazda Helikal ve IMRT Işınlama teknikleri kullanılarak tedavi planı yapıldı. Hedef hacim (PTV) için, Homojenite İndeksi (HI), Konformalite İndeksi (CI) hesaplandı. Risk altındaki organ (akciğer, kalp ve LAD) dozları incelendi. İki Cihaz arasında dozimetrik karşılaştırma yapıldı. İstatiksel analizde SPSS program kullanılarak p
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of hypertension on survival in patients undergoing radiotherapy for brain metastasis
    (Sivas Cumhuriyet University, 2019) Erdiş, Eda; Yücel, Birsen
    Objective: The prognosis of brain metastasis is very poor and the survival period is very short if the patient is not treated. The determination of prognostic factors is important in order to avoid invasive treatment interventions or unnecessary treatment in the management of patients with brain metastases. In this study, prognostic factors and the effect of hypertension on survival in patients with brain metastasis were investigated.Method: In this study, the data of 463 patients diagnosed with brain metastasis, who were admitted to Cumhuriyet University Radiation Oncology department between 2007 and 2018, were retrospectively analyzed.Results: The median age was 59 (18-82) years. There were 170 (37%) patients with comorbidity and 23% of these patients had hypertension in their medical history. With regard to primary cancer diagnoses, 271 (58%) patients had lung cancer, 91 (20%) breast, 31 (6%) gastrointestinal, 21 (5%) genitourinary, 13 (3%) gynecological, 11 (2%) unknown cancer and 25 (5%) had other types of cancer. At the time of diagnosis, 217 patients (47%) were in a metastatic stage. Median survival was 4 months (0-130 months); mean survival was 9.74 + 0.6 months; 1-year survival was 27% and 2-year survival was 13%. In univariate analysis, gender (p = .001), age (p < .001), hypertension (p = .018), primary diagnosis (p < .001), RPA (p < .001), number of lesions (p < .001), SRS (p < .001), metastatectomy (p < .001) and primary disease status (p = .002) were statistically significant. Multivariate analysis showed that hypertension (HR: 1.29, 95%; CI: 1.02-1.71;                       p =  .027), age (HR: 1.39, 95%; CI: 1.08-1.77; p = .008), primary diagnosis (HR: 1.63, 95%; CI: 1.20 -2.23; p = .002), RPA (HR: 2.05, 95%; CI: 1.35-3.09; p = .001), metastatectomy (HR: 0.63, 95%; CI: 0.46-0.86; p = .004) and SRS (HR: 0.53, 95%; CI: 0.38-0.72, p < .001) were independent prognostic factors. Conclusions: In this study, the presence of hypertension was as important in the prognosis of the disease as primary diagnosis, age, metastatectomy and SRS.

| Sivas Cumhuriyet Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Sivas, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim