Temel Tıp Bilimleri Bölümü Bildiri / Sunu / Poster/Proje Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Collaborative Clinical Research on Metabolomics(23.10.2023) Yurtcu, Nazan; Durna Daştan, Sevgi; Daştan, Taner; Karademir, DilayMetabolomics is the scientific study of chemical processes involving metabolites, substrates, intermediates, and namely all reagents and products of cell metabolism. Metabolomics and Clinical Approach will contribute to the the large-scale scientific study of small molecules within cells, biofluids, tissues or organisms and their interactions within a biological system. Also this book gives a perspective about study steps of metabolomics, the relationship of different diseases and metabolites, and the use of metabolomics in the treatment processes of different clinical pictures and diseases in the light of current information obtained from the literature. This book aims to describe all types of contents, effects, and kinetics of metabolite production related with metabolomics, as well as to summarize from the beginning to the end. Because the significance of metabolomics science and clinical trials increases day by day. Some diseases like cancer are an important cause of mortality for which no definitive treatment has yet been found. Further investigation of the relationship between metabolomics and diseases will open new horizons for diagnosis and treatment of many kind of diseases. This book presents all about metabolomics from the beginning to the end, as many kind of studies, potential mechanisms, diagnosis techniques, the metabolomics technologies like GC-MS, LC-MS, and software programmes about metabolomics analysis.Öğe Sıçan Batın içi Endometriozis Modelinde VEGFR1-3 Kinaz İnhibitörü Frukuintinibin Etkisi: VEGF/VEGFR ve Hippo-Yap Moleküllerinin Rolü(06.04.2023) Yurtcu, Nazan; Çetin, Ali; Durna Daştan, Sevgi; Berk, Şeyda; Özkaraca MustafaEndometriozis, kadınların üreme saglıgı açısından önemli bir sorundur. Endometrioziste endometrial dokunun uterus dısında yayılması söz konusudur. Agrılı adet, pelvik agrı, agrılı cinsel iliski, infertilite ve diger belirtilerle iliskilidir. Etiyolojisinin halen anlasılmamıs olması tedavi seçenekleri sınırlamaktadır. Üreme siklusunda endometrium proliferasyonunda anjiyogenezis önemli rol oynar. Son arastırmalarda anjiyogenezin moleküler özelliklerini ve gelisiminde gen yolaklarının incelenmesi artarak devam etmektedir. Hippo-YAP yolagının doku hemostazında, gelisiminde ve hücre çogalmasında önemli rolleri oldugu gösterilmistir. Anjiyogenez olusumunda, vasküler yapının yeniden sekillenmesinde rol almaktadır. Endometriozisin tedavisinde anjiyogenezi baskılayan moleküller kullanılabilmektedir. Vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) reseptörleri, anjiyogenez ve tümör büyümesi gibi birçok fizyolojik ve patolojik süreçte rol oynarlar. Frukuintinib anjiojenez olusumunu baskılayan selektivitesi ve etkinligi yüksek VEGF reseptörü 1-3 kinaz inhibitörüdür. Sıçan endometriozis modelinde frukuintinibin endometriozis üzerine etkisi VEGF/VEGFR ve Hippo-YAP moleküllerinin rolü arastırıldı. Sıçan endometriozis modelinde endometriozis grubları ve sham grubu olmak üzere dört grupta incelendi. Frukuintinib düsük ve yüksek doz olarak uygulandı. Elisa, gen expresyon analizleri ve Hematoksilen-eozin ve immünohistokimyasal boyama yapıldı. Çalısma gruplarından alınan dokularda total oksidan durumu (TOS) incelendi. Genel olarak STK4, SAV1, LATS1 genlerinin expresyonu sham grubunda yüksek diger gruplarda daha düsük bulunmusken, YAP1, TAZ, ANGPT1, TIE2, VEGFA genlerinin ekspresyonu ise sham grubunda düsük olup endometriozisle birlikte artmıstır. Bu genlerin ifadelenmelerindeki artıs endometriozis patogenezi ile iliskili oldugunu göstermektedir. Frukuintinib düsük dozda uygulanan grupta gen ekspresyonlarının yüksek dozda uygulama yapılan gruba göre daha yüksek oldugu saptanmıstır. Endometriozis çalısma gruplarına düsük doz frukuintinib uygulanan grupta TOS daha yüksek iken yüksek doz uygulana grupta over dokusunda TOS un azaldıgı görülmüstür. Histopatolojik incelemelerde epitel bütünlügünün endometrial odak ve düsük doz gruplarında iyi düzeyde korundugu, yüksek doz grubunda orta düzeyde korundugu belirlendi. Damarlasma ve hücre infiltrasyonları düsük doz grubunda orta düzeydeydi. Fibrozis düsük doz grubunda siddetli, yüksek doz grubunda orta seviyedeydi. Hemiuterus ve ovaryum örnekleri normal histolojik görünümde olup histopatolojik bulguya rastlanmadı. Immunohistokimyasal boyamalarda endometriozis ve hemiuterus grupları arasında Tie2, Angiopoietin1, VEGFA ve VEGFR2 immunreaktivitesi yönünden istatistiksel olarak anlamlı farklar vardı. Ovaryumlarda ve hemiuterusda istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Tie2 ve VEGFA immunpozitifligi endometriozis kontrol grubunda siddetli, düsük doz grubunda orta, yüksek doz grubunda hafif düzeyde görüldü. VEGFR2 immunpozitifligi endometriozis kontrol grubunda siddetli, düsük ve yüksek dozda hafifti. Angiopoietin1 ise endometriozis kontrol grubunda çok siddetli, düsük doz grubunda siddetli, yüksek doz grubunda orta düzeyde belirlendi. Frukuintinib ilacının anjiogenezi azaltarak endometriozis üzerinde tedavi edici etkisinin oldugu seklinde yorumlanmıstır. Genetik ve biyokimyasal analizlerle birlikte kadın saglıgı açısından da yapılacak çalısmalarda fayda saglayacakdır.Öğe Joint Research on Perinatology(12.07.2023) Yurtcu, Nazan; Çetin, Ali; Durna Daştan, Sevgi; Daştan, Taner; Karademir, DilayMedical and surgical care have made considerable progress in the last two decades in the care of the mother, fetus, and neonate. Most of the improvement in outcomes has been related to advances in diagnostic and therapeutic modalities. These advances have only been possible due to dramatic progress in our knowledge of the physiological mechanisms that determine the normal development of organ systems, as well as the alterations that can lead to disease states and their multifarious consequences. Because improved antenatal care has resulted in the survival of greater numbers of immature infants, they have become a major challenge for clinicians due to the immaturity of multiple organs and their susceptibility to long-term sequelae. The aim of this proje is not to address all aspects related to the newborn lung, but to discuss those areas that are more novel or controversial or have been of greater relevance in the progress of maternal, fetal, and neonatal care. Where possible, we have attempted to meet the expectation that practice guidelines be based either on convincing available evidence or on consensus statements of authoritative organizations. Therefore, this proje should be useful to obstetricians, perinatologists, and neonatologists.Öğe Collaborative Clinical Research on Metabolomics(23.10.2023) Yurtcu, Nazan; Durna Daştan, Sevgi; Karademir, Dilay; Karakuş, Savaş; Daştan, TanerMetabolomikler nelerdir ve ilişkili klinik durumların güncel literatür eşliğinde araştırılması. Metabolomik analizlerin bu klinik durumlardaki hücresel yollakların araştırılması.Öğe Ateroskleroz Hastalarında Koroner Arter Plaklarının Yeniden Modellenmesinde Etkili Epigenetik Mekanizmaların Araştırılması(2022) Bayyurt, BurcuKardiyovasküler hastalıklar, WHO verilerine göre tüm dünyada ölümlerin önde gelen sebebidir. Kardiyovasküler hastalık portföyünün tipik temsilcisi niteliğindeki koroner arter hastalığı, olguların çoğunda, damar intima-medya tabakasının hasarlanmasına cevap olarak gelişen kronik inflamatuar bir hastalık olarak kabul edilen ateroskleroz zemininde oluşmaktadır. Koroner arter hastalığının ateroskleroz, anevrizma ve restenoz gibi farklı manifestasyonları, farklı hücre populasyonlarının karmaşık adaptif reaksiyonlarıyla ilişkilidir. Son yıllarda epigenetik olaylar kardiyovasküler hastalıkların gelişimi ve ilerlemesinde önemli oyuncular olarak ortaya çıkmaktadır. Kodlama yapmayan RNA’lar kardiyovasküler sistemin patofizyolojik süreçlerinin organizasyonunda önemli düzenleyiciler olması nedeniyle terapötik hedefler, diagnostik ve prognostik biyobelirteçler olarak kullanılma potansiyeline sahiptir. Çalışma grubumuzun aterosklerotik koroner arterlerde mikroRNA ifade düzeyinin araştırılmasıyla ilgili bir TÜBİTAK projesi tamamlanmıştır. Bu çalışmada; literatür taramamıza göre, dünyada ilk defa, aynı çevresel stres koşullarına maruz kalmış ve aynı genetik yapıya sahip hastaların aterosklerotik koroner arter plaklarında ve kıyaslamalı bir damar yatağı olarak aterosklerotik plak gelişiminin çok nadir görüldüğü bilinen internal mammarian arterinde (İMA) LncRNA ve Tüm kodlama yapan gen ekspresyonu karşılaştırılacaktır. Ayrıca, aynı hastaya ait koroner arter ve IMA endotel hücre kültürü yapılıp okside LDL’ye maruz bırakılarak koroner ve IMA arasındaki tüm gen ve lncRNA ekspresyonu farkına bakılacaktır. Kılavuzlara da girmiş olan bilimsel çalışma verilerine göre, koronerleri tamamen aterosklerotik tutulum göstermesine rağmen aynı hastadaki İMA’lar aterosklerozdan korunmaktadır ve bu nedenle de koroner arter bypass cerrahisinde İMA ideale en yakın greft olarak başarıyla kullanılmaktadır. Bu çalışmada, koroner arter by-pass cerrahisi sırasında her hastadan alınan aterosklerotik koroner arter ve IMA doku örnekleri kullanılacaktır. Ayrıca doku örneklerinden endotel hücre kültürü yapılacaktır.. Örneklerde mikroarray yöntemi ile tüm gen ve uzun kodlama yapmayan RNA ekspresyon düzeylerine bakılacaktır. RT-PCR ile bazı genlerin ifade düzeyine bakılarak mikroarray sonuçları valide edilecektir. Bu projeden elde ettiğimiz sonuçlar daha önceki TÜBİTAK projesinden elde edilen mikroRNA sonuçları ile birleştirilecektir. Elde edilen tüm veriler biyoinformatik yöntemlerle değerlendirilerek, aterosklerozun patogenezinde önemli rol oynayan yeni genetik belirteçler tespit edilecektir. Önemli bulunan kodlama yapmayan RNA’ların hedef genleri ve ateroskleroz oluşumuna etki edebilecek önemli yolaklar belirlenecektir. Bu çalışmadan elde edilecek sonuçların, kodlama yapmayan RNA’lar kullanılarak geliştirilecek olan, aterosklerotik plak gelişimini önlemeye yönelik genetik temelli yeni ilaçların geliştirilmesi sürecinde önemli bir veri kaynağı olması beklenmektedir. Ayrıca elde edilen veriler, koroner arterlerdeki aterosklerotik sürece ve bundan daha da önemli olarak aynı genetik altyapıya ve aynı risk faktörlerine maruz kalmasına rağmen IMA’yı aterosklerozdan koruyan sürecin patolojik temelinde rol oynayan epigenetik mekanizmaların açıklanmasına katkı sağlayabilir. Çalışmanın sonuçlarının etki faktörü yüksek dergilerde yayınlanması beklenmektedir.Öğe CURRENT STATUS IN HPV VACCINE APPLICATIONS AND ITS EFFECTIVENESS ON CERVICAL CANCER DEVELOPMENT(18/05/2021) Yurtcu, NazanCURRENT STATUS IN HPV VACCINE APPLICATIONS AND ITS EFFECTIVENESS ON CERVICAL CANCER DEVELOPMENT HPV AŞI UYGULAMALARINDA GÜNCEL DURUM VE SERVİKS KANSERİ GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİNLİĞİ NazanYURTCU Sivas Cumhuriyet University, Faculty of Medicine, Department of Obstetrics and Gynecology, Sivas, TURKEY nazanyurtcu@cumhuriyet.edu.tr Abstract Cervical cancer is the second most common cancer among women worldwide. This type of cancer is caused by a sexually transmitted virus called Human Papillomavirus (HPV). HPV is effective in the development of cervical cancer at a rate of 99.9%. Cervical cancer is a cancer that can be prevented by early diagnosis with screening tests and HPV vaccine. There are two different HPV vaccines licensed by the Ministry of Health in our country. The first is Gardasil ®, which is effective against four HPV types (6,11,16,18), and the second is Cervarix®, which is effective against two HPV types (16,18). Finally, Gardasil®9, effective against nine HPV types (6,11,16,18,31,33,45,52,58) approved by the World Health Organization in 2014, has not yet been licensed in our country. There is no national vaccination program for HPV vaccination in our country, but the Turkish Society of Gynecological Oncology recommends vaccination. It has been shown that there is a significant reduction in the incidence and mortality of cervical precancerous lesions and cancer in countries where HPV vaccine is routinely administered. In our study, we wanted to show the long-term effect of HPV vaccination on the reduction in the incidence of cervical precancerous and cancer formation, in the light of current data. Keywords: Cervical Cancer, HPV Vaccines, Cancer, Immunization