Yazar "Kaya, Nurdan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ALTERNATIVE METHODS FOR REDUCING PERINEAL TRAUMA(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2019) Kaya, Nurdan; Demirel, GülbahtiyarEpisiotomy, one of the causes of perineal trauma, is one of the world’s leading obstetric surgical practices that have increased significantly during the 20th century. The American Gynecology and Obstetric Union 2016 does not recommend the routine application of episiotomies during spontaneous vaginal deliveries and recommends it in cases where a rapid delivery of the fetus is required, in operative vaginal deliveries and in shoulder dystocia cases. In current studies, the episiotomy frequency in the world varies between 50% and 95% for nulliparas and 6-20% for multiparas. In our country, studies on the frequency of episiotomy are limited, but the application frequency of episiotomy is 90-99% for nulliparas and 50% -75% for multiparas in those studies. Today, much current evidence suggests that limited episiotomy is more protective than routine episiotomy in terms of perineal trauma. In this respect, there are various applications in the literature aimed at reducing the incidence of perineal trauma. These applications include perineal massage, warm application to the perineum, birth positions, hand maneuvers and push out. These methods are methods that reduce perineal trauma. The practitioners of these methods are midwives and obstetric and gynecological nurses who have a very important role and responsibility at/ during the vaginal birth. For this reason, this review study was carried out in order to increase the sensitivity to the subject and to guide health professionals by drawing attention to the alternative methods in order to reduce perineal traumas such as episiotomies and lacerations in accordance with the related current literature.Öğe Birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan ebe ve hemşirelerin ruhsal sağlık durumları ve yaşam kaliteleri(Cumhuriyet Üniversitesi, 2015) Kaya, Nurdan; Güler, NuranAraştırma Sivas il merkezinde bulunan birinci basamak sağlık kuruluşunda çalışan ebe ve hemşirelerin ruhsal sağlık durumlarını ve yaşam kalitelerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı ve kesitsel tipte yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Sivas il merkezinde bulunan birinci basamak sağlık kuruluşunda çalışan 187 ebe ve hemşire oluşturmuştur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmeyip, araştırmayı kabul eden 133 ebe ve hemşire araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından geliştirilen, Kişisel Bilgi Formu, Genel Sağlık Anketi–28 ve Türkçe Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği–Kısa Formu kullanılmıştır. Veriler 15 Haziran–15 Eylül 2012 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmacı tarafından, örnekleme alınan ebe ve hemşirelerle yüz yüze görüşme yöntemi ile uygulama öncesi araştırma konusu ve amacı hakkında bilgi verilmiş, bilgilendirilmiş onam formu okutularak imzalatıldıktan sonra veri toplama araçları uygulanmıştır. Verilerin istatistiksel değerlendirmesinde iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi, varyans analizi, Tukey Testi, Ki-kare Testi, Korelasyon analizi kullanılmış ve yanılma düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. Araştırmaya katılan çalışanların %69.2'si ebe, %30.8'inin hemşiredir. Ebe ve hemşirelerin yaş ortamalası 32.54±5.55, %42,1'inin öğrenim düzeyinin ön lisans olduğu, %84.2'sinin evli, %94.7'sinin çekirdek ailede yaşadığı, %57.1'inin sigara içtiği, %85.7'sinin kurumda 1-5 yıldır çalıştığı, %81.2'sinin yaptığı işten memnun olduğu belirlenmiştir. Genel Sağlık Anketine (GSA) göre çalışanların %21.1'inin ruhsal sorunlar yönünden riskli olduğu saptanmıştır. Sözleşmeli çalışanların kadrolu çalışanlara göre ruhsal sorunlar yönünden riskli olduğu istatiksel olarak önemli bulunmuştur. Çalışanların yaşam kalitesi alan puanları bedensel alan için 16.53±2.16, ruhsal alan için 14.42±1.71, sosyal alan için 14.51±2.03, çevresel alan için 14.27±1.69 ve ulusal alan için 12.36±0.95 olarak belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre ebe ve hemşirelerin genel olarak yaşam kalitesi orta düzeyde ve bedensel alan puan ortalaması en yüksek, ulusal alan puan ortalaması en düşük olarak saptanmıştır. GSA göre ruhsal yönden riskli kabul edilen çalışanların yaşam kalitelerinin daha düşük olduğu istatistiksel yönden anlamlı bulunmuştur. Bu araştırmadan elde edilen bulgular sonucunda; ebe ve hemşirelerin düzenli olarak ruhsal sağlık durumlarını taramaya ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik programlara yer verilmesi yönünde öneriler geliştirilmiştir.Öğe Çözüm odaklı yaklaşımın kadınların doğum korkularına ve öz yeterliliklerine etkisi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2021) Kaya, Nurdan; Güler, HandanBu araştırma, çözüm odaklı yaklaşımın ve doğuma hazırlık eğitiminin kadınların doğum korkuları ve öz yeterliliklerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Randomize kontrollü ön test-son test modeline dayalı deneysel tasarım tipinde olan araştırmanın örneklemine şiddetli doğum korkusu yaşayan 119 primigravid kadın (çözüm odaklı yaklaşım (ÇOY) grubu n=39, doğuma hazırlık eğitimi (DHE) grubu n=40, kontrol grubu n=40) alındı. Araştırmanın verileri 13.02.2020-31.12.2020 tarihleri arasında, Gebe Tanıtım Formu, Doğum Tutum Ölçeği ve Öz Etkililik/Yeterlilik Ölçeği kullanılarak toplandı. Çözüm odaklı yaklaşım ve doğuma hazırlık eğitimi gruplarına altı oturumluk bireysel online senkronize video konferans tekniği uygulandı. Kontrol grubu yalnızca rutin bakım aldı.Veriler SPSS 23.0 programında değerlendirildi ve normalliğine Shapiro-Wilk testi ile bakıldı. Verilerin değerlendirilmesinde bağımlı gruplar t testi, ANOVA ve Tukey testleri kullanıldı, p<0.05 değeri anlamlı kabul edildi. Gruplarda (ÇOY, DHE, kontrol) yer alan kadınların ön değerlendirmede doğum korkuları birbirine benzerken (sırasıyla; 47.74±4.82, 47.80±5.81, 46.03±4.10) (p>0.05), son değerlendirmede ÇOY (33.28±7.51) ve DHE (37.68±8.23) gruplarındaki kadınların doğum korkuları azaldı, kontrol grubundaki kadınların ise arttı (49.55±5.22) (p<0.001). ÇOY grubundaki kadınların doğum korkusu ise DHE grubundakilere göre daha azdı (p<0.05). Son değerlendirmede ÇOY ve DHE gruplarındaki kadınların öz yeterlilik düzeyleri birbirine benzer şekilde artmışken (sırasıyla; 94.72±10.17, 91.48±8.98) kontrol grubundaki kadınların öz yeterlilik düzeyleri azaldı (85.15±12.86) (p<0.05). Kadınların öz yeterlilikleri arttıkça doğum korkuları azaldı (r=-0.369, p=0.000). Sonuç olarak, çözüm odaklı yaklaşım ve doğuma hazırlık eğitimi kadınların doğum korkularını azalttı ve öz yeterliliklerini arttırdı.Öğe Doğum sonrası sosyal desteğin kadınların fonksiyonel durumlarına etkisi(2021) Kaya, Nurdan; Aksoy, Özlem DuranAmaç: Bu çalışma, doğum sonrası sosyal desteğin kadınların fonksiyonel durumlarına etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte olup, Anadolu da bir il merkezine bağlı üç aile sağlığı merkezinde yürütülmüştür. Araştırma 200 postpartum kadın ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri doğumsonrası kadın bilgi formu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ve Doğum Sonrası Fonksiyonel Durum Envanteri ile toplanmıştır. Bulgular: Doğum sonrası kadınların çok boyutlu algılanan sosyal destek ölçeği puan ortalaması 65.99±13.71, doğum sonrası fonksiyonel durum envanteri puan ortalaması 3.39±0.33’dür. Üniversite mezunu olan (KW=21.933; p=0.000), eşi üniversite mezunu olan (KW=20.334; p=0,000), gelir durumları gidere göre yüksek olan (KW=12.054; p=0.002), çekirdek ailede yaşayan (MWU: 1090.000; p=0.000) ve doğum sonu abla/ kız kardeşinden destek alan (KW=16.841; p=0.002) kadınların algıladıkları sosyal destek puan ortalamaları daha yüksek bulunmuştur. 30-35 yaş grubunda olan (KW=13.290;p=0.004), üniversite mezunu olan (KW=18.285; p=0.000), eşi üniversite mezunu olan (KW=18.117; p=0.000) ve en az iki yaşayan çocuğu olan (KW=7.637; p=0.022) kadınların doğum sonu fonksiyonel durum puan ortalamaları daha yüksek bulunmuştur. Doğum sonrası kadınların Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ile Doğum Sonrası Fonksiyonel Sağlık Durumları Ölçeğinin bebek bakımı sorumlulukları (r=.264; p=.000) ve öz bakım faaliyetleri (r=.264; p=.002) alt boyutları puan ortalaması arasında pozitif yönde güçlü ilişki saptanmıştır. Sonuç: Doğum sonrası kadınların algıladıkları sosyal destek arttıkça, bebek bakımı sorumlulukları ve öz bakım faaliyetleri alanlarına ilişkin fonksiyonel durumlarının da arttığı bulunmuştur.Öğe Ebelik Öğrencilerinin Kültürlerarası Yaklaşımlarının Merhamet ve Empati Düzeylerine Etkisi(2020) Demirel, Gülbahtiyar; Kaya, Nurdan; Doğaner, AdemBu araştırma, ebelik öğrencilerinin kültürlerarası yaklaşımlarının empati ve merhamet düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, tanımlayıcı araştırma özelliğindedir. Araştırmanınörneklemini, İç Anadolu bölgesinde yer alan bir üniversitesinin ebelik bölümünde öğrenim gören birincive dördüncü sınıf ebelik öğrencileri (147 kişi) oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Öğrenci TanıtımFormu”, “Kültürlerarası Duyarlılık Ölçeği”, “Temel Empati Ölçeği” ve “Merhamet Ölçeği” ile toplanmıştır. İstatistiksel değerlendirmede ortalama, standart sapma, yüzdelik dağılım, Fisher Exact testi, KiKare testi, Mann-Whitney U testi ve Spearman Korelasyon testi kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen verilere göre, birinci ve dördüncü sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılık, empati ve merhametdüzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<0.05). Birinci sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılık, merhamet ve bilişsel empati düzeyleri dördüncü sınıf öğrencilerindendaha fazladır (p<0.05). Birinci ve dördüncü sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılıkları ile merhamet düzeyleri arasında pozitif yönde, dördüncü sınıf öğrencilerinin kültürlerarası duyarlılıkları ile temel empati düzeyleri arasında negatif yönde anlamlı düzeyde bir ilişki saptanmıştır (p<0.05). Elde edilen bulgular doğrultusunda; ebelik öğrencilerinin kültürlerarası yaklaşımlarının merhamet düzeyleriüzerine etkisi olduğu sonucuna varılabilir.Öğe İntrapartum Perine Masajı Uygulamasına Güncel Bakış(Sivas Cumhuriyet University, 2018) Kaya, Nurdan; Demirel, GülbahtiyarIntrapartum period is a very important period in terms of mother and fetus health. The purpose of applications made in this period is to ensure that the labour is performed in its normal physiology. Today the focus is on the applications and necessity of intrapartum period. In the context of evidence-based studies, while trying to get away from routine practices (routine enema, perineal shaving, routine episiotomy, supine position, restriction of oral intake, etc.) the search for alternative method to routine practices (limited episiotomy, promotion of upright positions, oral fluid administration, etc.) are ongoing.The American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG, 2016) recommends limited episiotomy instead of routine episiotomy in intrapartum period. In recent years, the practice of routine episiotomy has begun to be abandoned and the frequency of episiotomy varies between 54% and 92.3% for nulliparas and between 6% and 12% for multiparas. In our country, studies on the frequency of episiotomy are limited and studies show that the frequency of episiotomy is between 92% and 96.7% for nulliparas and between 51.8% and 72% for multiparas.There are various applications in the literature to reduce the incidence of episiotomy. These applications include perineal massage, hot application to the perineum, birth positions, hand maneuvers and pushing methods. Perineal massage attracts attention as a method very up to date and effective which aims to increase the perineal flexibility, to perineal lacerations and to decrease the incidence of episiotomy. For this reason, this review study has been carried out in accordance with the current literature to increase sensitivity to the subject and to guide health professionals by drawing attention to perineal massage application which aims to decrease episiotomy rates.Öğe Investigation of E-Health Literacy and Healthy Lifestyle Behaviors of Pregnant Women(Türkiye Tabipleri Birliği, 2023) Baltacı, Nazlı; Kaya, Nurdan; Kılıçkaya, İremnurAim: This research was conducted to determine the levels of e-health literacy and healthy lifestyle behaviors of pregnant women and the factors associated with them. Method: The descriptive study was conducted with 267 pregnant women online via social media platforms. The research data were collected with the "Pregnant Identification Form", "E-Health Literacy Scale (EHLS)" and "Healthy Lifestyle Behaviours in Pregnancy Scale (HLBPS)". Data were evaluated with "independent sample t test, one-way analysis of variance, Tukey HSD test, Pearson correlation analysis". Results: The mean EHLS score of pregnant women was found to be 30.51±4.83 and the total mean score of HLBPS was found to be 113.99±13.15. It was found that women who do not have any complaints about pregnancy, those who think that they receive adequate health services during pregnancy and those who have knowledge about health, care for themselves and their baby during this process, those who consult health professionals about the accuracy of the information obtained from the internet/social media, and those who think that it is important to access health resources related to the pregnancy process on the internet had more e-health literacy and healthy lifestyle behaviors during pregnancy (pÖğe Online solution-focused psychoeducation as a new intervention for treating severe fear of childbirth: A randomized controlled trial in the pandemic period(Wiley, 2022) Kaya, Nurdan; Guler, HandanPurpose This study was conducted to determine the effect of solution-focused psychoeducation (SFP) and childbirth preparation training (CPT) on women's fear of childbirth and self-efficacy. Methods This randomized controlled trial was carried out at the family health center in Turkey. The sample of the study consisted of a total of 119 healthy primigravid women. These women were randomized into the SFP group (n = 39), CPT group (n = 40), and control group care (n = 40). Findings After the intervention, the women in the experiment groups had decreased fear of childbirth and increased self-efficacy. Practice Implications Midwifery care based on education and counseling provided by online synchronous video conferencing method during the pandemic period is an effective and safe method in reducing fear of childbirth in women and increasing their self-efficacy.Öğe Perineal Travmayı Azaltmaya Yönelik Alternatif Yöntemler(2019) Kaya, Nurdan; Demirel, GülbahtiyarPerineal travma nedenlerinden biri olan epizyotomi, dünya çapında 20. yüzyıl boyunca önemli derecede artış gösteren obstetrik cerrahi uygulamalardan biridir. Amerika Jinekoloji ve Obstetrik Birliği (2016) spontan vajinal doğumlarda epizyotominin rutin olarak uygulanmasını önermemekte ve epizyotomi uygulamasına fetüsün hızlıca doğurtulması gereken durumlarda, operatif vajinal doğumlarda ve omuz distozisi durumlarında başvurulması gerektiğinibelirtmektedir. Yapılan güncel çalışmalarda dünyada epizyotomi sıklığı nulliparlar için %50-%95, multiparlar için%6-20 arasında değişmektedir. Ülkemizde ise epizyotomi uygulanma sıklığına yönelik çalışmalar sınırlı sayıda olup,yapılan çalışmalarda epizyotomi uygulanma sıklığı nullipar için %90-%99, multipar için %50-%75 arasındadır.Günümüzde birçok güncel kanıt, sınırlı epizyotomi uygulamasının rutin epizyotomi uygulamasına göre perinealtravmalar açısından daha koruyucu olduğunu bildirmektedir. Bu doğrultuda literatürde perineal travma insidansını azaltmaya yönelik yapılan çeşitli uygulamalara rastlanmaktadır. Bu uygulamalar arasında perineal masaj,perineye sıcak uygulama, doğum pozisyonları, el manevraları ve ıkınma yöntemi yer almaktadır. Bu yöntemlerperineal travmayı azaltan yöntemlerdir. Bu yöntemlerin uygulayıcıları ise vajinal doğumda, çok önemli rol ve sorumluluklara sahip olan, ebeler ile doğum ve kadın hastalıkları hemşireleridir. Bu nedenle bu derleme çalışması,ilgili güncel literatür doğrultusunda epizyotomi, laserasyonlar gibi perineal travmaları azaltmaya yönelik yapılanalternatif yöntemlere dikkat çekerek konuya olan duyarlılığın artırılması ve sağlık profesyonellerine yön göstericiolması amacıyla ele alınmıştır.Öğe Relationship between nurses' perceptions of conscience and perceptions of individualized nursing care: A cross-sectional study(Wiley, 2022) Yildirim, Gulay; Kaya, Nurdan; Altunbas, NerminPurpose To identify the relationship between the perception of conscience and individualized nursing care. Design and Methods A cross-sectional study. The sample of the study consisted of 326 nurses working in internal medicine and surgical clinics. The data were collected using the Nurses' Perceptions of Conscience Questionnaire and Individualized Care Scale-Nurse (ICSA) Version. Findings Their mean score for the ICSA-Nurse was 3.96 +/- 0.72. There was a statistically significant positive correlation between their scores for the ICSA-Nurse and Voice of Conscience and basic qualities of conscience. Conclusion The participants considered their conscience as a reference when performing their care actions and defined conscience as an expression of social and spiritual values. Practice Implications Nurses' awareness of perceptions of conscience and the effect of conscience on the patient-nurse relationship can help them to provide more sensitive care to their patients.Öğe The Effect of Episiotomy Repair Simulation on the Anxiety and Self-Efficacy levels of Midwifery Students(Mashhad University of Medical Sciences, 2020) Demirel, Gulbahtiyar; Evcili, Funda; Kaya, Nurdan; Doganer, AdemBackground & aim: The prevalence of episiotomy varies significantly between countries (9%-100%). During simulation-based training, the use of materials which are considerably similar to human tissues is critical for the long-term success of training while performing episiotomy on laboring women. This study was performed to determine the effects of episiotomy repair simulation on the anxiety and self-efficacy levels of midwifery students. Methods: This one-group, quasi-experimental study with a pretest-posttest design was conducted at the Midwifery Department of a State University in Turkey between March and April 2017. The participants included 73 junior students, who trained during March-April 2017 on the beef tongue model for episiotomy repair, following participation in a lecture in the classroom environment which included theoretical information about episiotomy. The data were collected using a student demographic questionnaire, the state anxiety inventory and the general selfefficacy scale. Data analysis was carried out using SPSS software (version 22.0) through McNemar's and Wilcoxon test. Results: There was a significant difference before and after the simulation process regarding the state anxiety scores (39 vs 43, P<0.000). Moreover, a significant difference was observed before and after the simulation in terms of the general self-efficacy scores (76 vs 67, P<0.000). In other words, the students' anxiety levels decreased followed by increasing levels of self-efficacy after simulation (P<0.05). Conclusion: A beef tongue episiotomy repair simulation training and application reduced the anxiety and increased the self-efficacy levels of the students. In light of these results, it is recommended to include the beef tongue episiotomy repair simulation into the pre-clinical practice in the midwifery curriculum. © 2019 Mashhad University of Medical Sciences. All rights reserved.Öğe The effects of postpartum social support on the functional status of women(Mersin Üniversitesi, 2021) Kaya, Nurdan; Aksoy, Özlem DuranObjective: This study was conducted to determine the effect of postpartum social support on woman’s functional status. Methods: The study was of a descriptive type and was conducted in three family health centers in a city center in Anatolia. The research was conducted with 200 postpartum women. The data of the study were collected with the postpartum women's information form, the Multidimensional Scale of Perceived Social Support and the Postpartum Functional Status Inventory. Results: Postpartum women's multidimensional perceived social support scale mean score was 65.99±13.71, postpartum functional status inventory average score was 3.39±0.33. Perceived social support score averages were found to be higher of women who had university graduates (KW=21.933; p=0.000), their spouses had university graduates (KW=20.334; p=0.000), had higher income than expenses (KW=12.054; p=0.002), lived in nuclear families (MWU:1090.000;p=0.000) and received support from a sister/elder sister after birth (KW=16.841; p=0.002). Postpartum functional status score averages were found to be higher of women who were in the 30-35 age group (KW=13.290; p=0.004), who had university graduates (KW=18.285; p=0.000), their spouses were university graduates (KW=18.117; p=0.000) and had at least two living children (KW=7.637; p=0.022). A strong positive correlation was found between the postpartum women's Multidimensional Perceived Social Support Scale and the baby care responsibilities (r=.264; p=.000) and self-care activities (r=.264; p=.002) sub-dimensions of the Postpartum Functional Health Status Scale. Conclusion: It was found that as the social support perceived by postpartum women increased, their functional status related to baby care responsibilities and self-care activities also increased.Öğe The Effects of the Number of Pregnant in the Labor Room on Perception of Support, Fear of Childbirth and Satisfaction(Rabia YILMAZ, 2022) Demirel, Gülbahtiyar; Kaya, Nurdan; Evcili, FundaAim: This descriptive study aimed to determine the effects of the number of pregnant women in the labor room on mothers’ perception of support and control during labor and their postnatal fear and satisfaction levels. Material and method: This study is a descriptive research study. The study was carried out at the postnatal care clinics of two public hospital in Turkey. The sample consisted of a total of 686 women. The data were analyzed using the SPSS 23.0 program. The level of spread was accepted to be 0.05. Results: The postnatal women who had stayed at single labor rooms, had spontaneous delivery, had delivery standing up, did not have intervention during delivery had higher perceptions of support/control at labor and care satisfaction levels and lower fear of childbirth levels. It was found that high perceptions of support and control at labor reduced fear of childbirth, while increasing satisfaction with the care in normal delivery (p<0.05). Conclusion: It was determined that pregnant women staying in single rooms and having their deliveries in the same rooms had high levels of support/control perceptions at labor and care-related satisfaction, as well as low levels of fear of childbirth.Öğe Türk Toplumunda Doğum Korkusunu Belirlemeye Yönelik Kullanılan Ölçekler(2021) Kaya, Nurdan; Güler, HandanDoğum korkusu, nullipar, primipar ve multipar kadınlarda ortaya çıkan, kadını ve ailesini gebelik, doğum ve doğum sonu dönemlerde etkileyen ve bu dönemlerde birçok sağlık sorunlarına neden olan, son yıllarda oldukça yaygın olarak görülen bir problemdir. Başta ebeler olmak üzere kadın hastalıklar ve doğum alanında çalışan sağlık profesyonellerinin (hemşire, hekim, psikolog), kadınların ve hatta erkeklerin doğuma karşı korku gibi tutumlarını, prekonsepsiyonel dönem başta olmak üzere, doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası dönemde saptayarak, yaşanan sorunları önlemek amacıyla uygun girişimleri planlaması ve uygulaması oldukça önemli ve önceliklidir. Doğum korkusunun nedenleri çok boyutludur. Bu nedenle doğum korkusunun çeşitli dönemlere özgü değerlendirilmesine yönelik bir gereksinim ortaya çıkmaktadır. Literatürde Türkiye’de geçerlik ve güvenirliği olan sekiz tane ölçek yer almaktadır. Bu çalışmada doğum korkusunu belirlemeye yönelik kullanılan ölçekler; gebelik öncesi, gebelik, doğum ve doğum sonrası olmak üzere dört grupta incelenmiştir. Bu derleme ile Türk toplumunda doğum korkusunu belirlemeye yönelik geçerlik ve güvenirliği yapılan çalışma sonuçlarının paylaşılması ve gelecekte yapılacak çalışmalar için rehber olması amaçlanmaktadır.Öğe Türk Toplumunda Doğum Korkusunu Belirlemeye Yönelik Kullanılan Ölçekler(TURKISH MEDICAL ASSOCIATION, 2021) Kaya, Nurdan; Güler, HandanDoğum korkusu, nullipar, primipar ve multipar kadınlarda ortaya çıkan, kadını ve ailesini gebelik, doğum ve doğum sonu dönemlerde etkileyen ve bu dönemlerde birçok sağlık sorunlarına neden olan, son yıllarda oldukça yaygın olarak görülen bir problemdir. Başta ebeler olmak üzere kadın hastalıklar ve doğum alanında çalışan sağlık profesyonellerinin (hemşire, hekim, psikolog), kadınların ve hatta erkeklerin doğuma karşı korku gibi tutumlarını, prekonsepsiyonel dönem başta olmak üzere, doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası dönemde saptayarak, yaşanan sorunları önlemek amacıyla uygun girişimleri planlaması ve uygulaması oldukça önemli ve önceliklidir. Doğum korkusunun nedenleri çok boyutludur. Bu nedenle doğum korkusunun çeşitli dönemlere özgü değerlendirilmesine yönelik bir gereksinim ortaya çıkmaktadır. Literatürde Türkiye’de geçerlik ve güvenirliği olan sekiz tane ölçek yer almaktadır. Bu çalışmada doğum korkusunu belirlemeye yönelik kullanılan ölçekler; gebelik öncesi, gebelik, doğum ve doğum sonrası olmak üzere dört grupta incelenmiştir. Bu derleme ile Türk toplumunda doğum korkusunu belirlemeye yönelik geçerlik ve güvenirliği yapılan çalışma sonuçlarının paylaşılması ve gelecekte yapılacak çalışmalar için rehber olması amaçlanmaktadır.Öğe Üniversite Öğrencilerinin Kadına İlişkin Namusa, Şiddete ve Cinsiyetçiliğe Yönelik Tutumları(2019) Demirel, Gülbahtiyar; Kaya, Nurdan; Pınar, Şükran Ertekin; Değerli, Büşra; Gökmen, EsraÖZAmaç: Bu çalışma üniversite gençlerinin kadına ilişkin namusa, şiddete ve cinsiyetçiliğe yönelik tutumlarını ve bunların birbiriyle olan ilişkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı olarak gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini bir üniversitede öğrenim gören ve araştırmaya katılmayı kabul eden 1518 öğrenci oluşturmuştur. Veriler “Kadına İlişkin Namus Anlayışı Tutum Ölçeği (KİNATÖ)”, “Namus Adına Kadına Uygulanan Şiddete Yönelik Tutumlar Ölçeği (NKUŞTÖ)” ve “Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği (ÇDCÖ)” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik dağılım, pearson korelasyon analizi, anova, bağımsız iki örnek t testi kullanılmıştır.Bulgular: Geniş ve parçalanmış ailede yaşayan, evli, erkek, annesi meslek sahibi olan öğrencilerin namus adına kadına uygulanan şiddete ilişkin daha olumlu bir tutum içerisinde oldukları ve korumacı, düşmanca cinsiyetçiliğin daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Kadına ilişkin namus anlayışı ile ilgili olarak; sınıf (4. sınıf), cinsiyet (kadın), aile tipi (çekirdek), kardeş sayısı (1 veya 2 kardeş), yaşanılan yer (ilçe), öğrenim alanı (sağlık, sosyal), annenin mesleği (nitelikli meslek), ebeveyn tutumu (baskıcı olmayan, rahat) ve ilişki durumu (flört) yönlerinden öğrencilerin eşitlikçi tutuma daha yakın oldukları bulunmuştur (p<0,05). KİNATÖ ileNKUŞTÖ arasında ve KİNATÖ ile ÇDCÖ arasında negatif, NKUŞTÖ ile ÇDCÖ arasında pozitif korelasyon mevcuttur.Sonuç: Öğrencilerin kadına ilişkin namus anlayışları eşitlikçi tutuma yaklaştıkça namus adına kadına uygulanan şiddete yönelik olumsuz tutum ve daha düşük oranda korumacı ve düşmanca cinsiyetçilik sergilemektedirler. Şiddete yönelik olumlu tutum varlığında korumacı ve düşmanca cinsiyetçilik yükselmektedir.