İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Bildiri / Sunu / Poster Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 3 / 3
  • Öğe
    Nüsah-ı Farsi-i Kitabhane-i Belediye ve Asar-ı Musikayi-i An (İstanbul Belediye Kütüphanesinde Bulunan Farsça El Yazmaları ve Musiki Eserleri)
    (Mejma Zakhair İslami - İstanbul Büyük Şehir Belediyesi,, 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    stanbul Belediye Kütüphanesinde Bulunan Farsça El Yazmaları ve Musiki Eserleri
  • Öğe
    FİRDEVSÎ’NİN ŞÂHNÂME’SİNDE VE MİNYATÜRLÜ NÜSHALARINDA İŞLENEN ÇALGILAR
    (FSM Üniversitesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    Her bir toplumun oluşturduğu kültürün önemli temellerinden biri de musiki sanatıdır. Toplumun tarih boyunca yaşantıları ve geçirdiği süreci, kültüründe yansıtıldığı gibi musikisinde de yansıtılmıştır. Tarih boyunca toplumda gerçekleşen insanî ve doğal etkenlerden dolayı musiki sanatı da etkilenerek musikinin “toplumdaki yeri ve işlevi”, “melodi ve ezgileri”, “nazariyatı” ve “felsefesi” gibi birçok hususta değişikliklere maruz kalmıştır. Bu hususlardan biri de çalgılardır. Çalgılar ile ilgili araştırmalar üç temel kaynak üzerinde yapılarak şu şekilde sıralanabilir: çalgının kendisi, çalgılar hakkında aktarılan yazılar ve çalgıların görselleri. Çalgılar, yapı itibarı ile daha çok doğal maddelerden üretildiği için zamanla çürümeye maruz kalarak yok olmuştur. Dolayısıyla eski zamanlara ait birçok çalgı günümüze ulaşamamıştır. Yazılı kaynaklarda ise bazen çalgıların yapısıyla ilgili bilgiler verilmiştir. Görsel kaynaklar da en önemlisi elimize ulaşan minyatürlerdir. İslâmiyet’ten sonra İran’ın çeşitli tarihî dönemlerinde kullanılan birçok çalgının ismini de Firdevsî’nin Şâhnâmesi gibi dönem kaynaklarından öğrenmekteyiz. Bu konuda elimize ulaşan en önemlilerinden biri Abdülkâdir-i Merâgî’nin (ö. 838/1435) Câmiu’l-elhân adlı eseridir. Merâgî, çalgıları yapı ve seslendirmeleri bakımından sınıflandırarak çalgıların yapısı ve ölçülerine ilişkin kısa bilgiler vermiştir. Çalgıların görsel kaynağı olan minyatürler konusunda ise, Şâhnâme’nin özellikle 15. yy’da yapılmış minyatürlü nüshalarından bahsedilebilir. Bu çalışmamızda, Merâgî’nin Câmiu’l-elhân’ında çalgılarla ilgili aktardığı bilgilerin ışığında Şâhnâme’nin minyatürlü nüshalarında resmedilen çalgıların isimleri, yapıları ve ölçüleri tesbit edilecektir
  • Öğe
    İDRİS BİTLİSİ’NİN GÖZÜYLE AYASOFYA’NIN TARİHİ VE MİMARİSİ
    (Bitlis Eren Üniversitesi, 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    Medeniyet tarihinde kurulan iki büyük imparatorluğun asırlarca başkentliğini yapan İstanbul, siyasi ve kültürel birçok yönden önem arz etmektedir. Ayasofya’nın inşasıyla Hıristiyanların siyasi ve dini merkezine dönüşen İstanbul, Fatih Sultan Mehmet Han zamanında fethedilmesi ile camiye çevrilerek Müslümanların batıya karşı siyasi ve dini merkezine dönüştü. Fatih Sultan Mehmet, babası Sultan Murat sayesinde aldığı eğitiminden, karşılaştığı konulara bilinçli yaklaşımlarda bulunmak istediğinden dolayı İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Rumca, Latince ve Süryanice gibi batı dillerini bilen rahipler, keşişler ve patriklerden bir heyete oluşturarak İstanbul’un ve Ayasofya’nın tarihini Rumca olarak yazdırdı. Yazılan eser, Fatih’in emri ile Derviş Şems tarafından 885’te (1480) Farsçaya tercüme edildi. Bu şekilde İslam âleminde İstanbul ve Ayasofya ile ilgili ilk eser kaleme alınmış oldu. Yine aynı yıllarda müellifi bilinmeyen ikinci eser de Farsça olarak kaleme alındı. II. Bayezid zamanında da Ahmed b. Ahmed el-Münşî el-Cilânî tarafından 905 (1499) yılında Ayasofya ile ilgili üçüncü bir eser yine Farsça olarak kaleme alındı. Bu telifler Osmanlı’nın son dönemine kadar devam ettiğine dair elimize geçen kayıtlardan ve kaynaklardan anlaşılmaktadır. İstanbul ve Ayasofya tarihi ile ilgili bir diğer eser de İdris-i Bitlisî’ye (ö. 926/1520) aittir. Bitlisî, Farsça olarak kaleme aldığı Heşt Bihişt adlı eserinin Fatih’e ait yedinci bölümünde, İstanbul’un tarihi ve Ayasofya’nın yapısıyla ilgili bilgiler aktarmıştır. Bu bilgilerden, Ayasofya’nın malzemeleri, yeri ve inşa süreci, çalışanları ve ustaları, mimari tasarımı ve süslemeleri, tamamlanması, büyük kubbesinin çöküp tekrardan inşa edilmesi anlatılmaktadır. Bu makalede, İstanbul ve Ayasofya ile ilgili 15. yy’da kaleme alınan eserlere değinerek İdris-i Bitlisî’nin İstanbul ve Ayasofya hakkında yazdığı eseri incelenecek, Ayasofya’nın tarihi, mimarisi, yapısı ve rivayet edilen hikâyeler hakkında bilgi verilecektir.