İslam Felsefesi Tarihi
dc.contributor.author | Özalp, Hasan | |
dc.date.accessioned | 2025-05-29T08:08:20Z | |
dc.date.available | 2025-05-29T08:08:20Z | |
dc.date.issued | 2014 | |
dc.department | Fakülteler, İlahiyat Fakültesi, Felsefe Ve Din Bilimleri Bölümü | |
dc.description.abstract | DüĢünce insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Çünkü insanın olduğu yerde düĢünce bir eylemdir. Ancak tutarlı ve sistematik düĢünceye felsefe denir. Filozof, insanların ve toplumların sorunlarına çözüm üretir ve ufuk açar. Condercet‟nin “Filozofların aydınlatmadığı bir toplumu Ģarlatanlar aldatır” sözü yerinde bir ifadedir. Bu sebeple tarih boyunca toplumlar ilme, âlimlere ve ilim müesseselerine her zaman önem vermiĢler ve sahip çıkmıĢlardır. Felsefe ise bu ilim geleneğinin en rasyonel kanadıdır. Ġslâm felsefesi de Ġslâm entelektüel kültürünün akılcı ve zengin kollarından biridir. Ancak malesef geçen yüzyılın sonlarına kadar özellikle oryantalist bakıĢ açısının bir sonucu olarak bu birikim sürekli görmezden gelinmiĢtir. Ġslâm‟da aklın ve felsefenin olmayacağını ifade eden bu yaklaĢımın sadece ideolojik bir okuma olduğu artık âĢikardır. Bugün Doğulu ve Batılı birçok düĢünür Ġslâm Felsefesi gerçeğini kabul etmektedir. Öyle ki düĢüncenin kümülatif yapısını da dikkate alırsak Batı düĢüncesinin yeniden uyanıĢında Ġslâm felsefesi ve bilimin olduğu herkesin malumudur. Hiç bir felsefe tarihçisi Farabî, Ġbn Sînâ, Gazzâlî ve Ġbn RüĢd‟ü görmemezlikten gelemez. Zaten bu filozoflar olmaksızın da felsefe tarihi yazmak eksik ve kısır bir yaklaĢım olacaktır. Günümüzde nerdeyse hiç bir felsefe tarihçisinin artık böyle bir kaygısı yoktur. Bugün Batı‟da da birçok üniversitede Ġslâm Felsefesi kürsüsü bulunmaktadır. Batılı yüzlerce araĢtırmacı Ġslâm filozoflarının düĢüncelerini araĢtırmaktadır. Asıl sorun ise, Müslümanların bu ilmi mirasa ne ölçüde ilgi duyduğu ve sahip çıktığıdır. Açıkçası Ġslâm coğrafyası son birkç asırdır aklî bilimlere ve felsefeye karĢı mesafeli hatta ilgisiz davranmıĢtır. Ancak bugün Ġslâm entelektüel mirasına karĢı yeni bir ilginin olduğu dikkat çekmektedir. ĠĢte bu süreçte Ġslâm Felsefesi ayrı bir önem kazanmaktadır. Çünkü Müslümanlar yaĢadıkları toplumsal, siyasî ve ekonomik problemlere ancak kendi iç dinamikleri vasıtasıyla özgün çözümler üretebileceklerini fark etmiĢlerdir. Bu dinamikler ise kendini daha çok Ġslâm Felsefesi geleneğinde kendini göstermektedir. Bu aĢamada Ġslâm Felsefesi ve filozoflarının doğru Ģekilde anlaĢılması ve yorumlanması ayrı bir önem kazanmaktadır. Ġslâm felsefesiyle ilgili Doğu‟da ve Batı‟da onlarca veya yüzlerce eser basılmaktadır. Ülkemizde de Ġslâm felsefesi tarihiyle ilgili çevirilerle birlikte özgün eserlerde bulunmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Batı dillerinden yapılan çeviri eserler ile ilgili iki sorun bulunmaktadır. Birincisi, bu eserlerin bir kısmının ideolojik bir tarzda; oryantalist okumayla yazılmıĢ olmalarıdır. Ġkincisi ise, bu eserlerin bir kısmında çeviriden kaynaklanan ve anlamayı zorlaĢtıran dil sorunu bulunmaktadır. Ülkemizde özgün olarak yazılan eserler ise ya kronolojik ya da problematik olarak ele alınmıĢtır. Kronolojik olarak ele alınan eserlerde problemlerin çoğunlukla ihmal edildiğini ve bir kısım Ġslâm filozoflarına yer verilmediği görmekteyiz. Problematik olarak ele alınan eserlerde ise yine bir kısım filozoflara değinilmemekle birlikte bazı filozoflar ön plana çıkarılmakta ve bazıları ise yüzeysel olarak geçilerek ihmal edilmektedir. Sonuçta Ġslâm Felsefesi ile ilk defa tanıĢacak kimselerin zihninde eksiklikler ve soru iĢaretleri oluĢmaktadır. Biz bu eserlerden fazlaca istifade ettik. Müellif ve çevirmenlerine Ģükran borçluyuz. Bu çalıĢma ile Ġslâm Felsefesini ilgi duyan ve ilk defa okuyacak öğrencilere ve meraklılarına hitap etmeyi amaçlamaktayız. Bu eserin en temel özelliği basit, sade ve anlaĢılabilir bir üslup ile kaleme alınmıĢ olmasıdır. Ancak gerek felsefenin doğası gerekde dilin yetersizliği ve bizim ifade eksikliğimizden dolayı yer yer bu amacımıza ulaĢamadık. Bu sebeple okuyucu bazı baĢlıkları ilk okumada hemen anlamayabilir. Bu çalıĢmanın diğer bir özelliği ise hem kronolojik hem de problematik olarak ele alınmıĢ olmasıdır. Bunu gerçekleĢtirmenin elbette bir kısım sorunlarının olduğu muakkaktır. Çünkü felsefi bir ekol farklı asırlarda taraftar bulmaktadır. Bu sebeple kronolojik olarak farklı çağlarda yaĢamıĢ olsalar da problem olarak sorunlara benzer çözümler üretmiĢlerdir. Bu bağlamda 1155-1191 yılları arasında yaĢamıĢ olan Sühreverdî ile aralarında farklı düĢünürler bulunmasına rağmen 1106- 1186 yılları arasında yaĢamıĢ Ġbn Tufeyl‟i ĠĢrâkîlik baĢlığı altında ele almak zorunda kaldık. Ayrıca Ġslâm Felsefesinde ekoller sorunundan kaynaklanan bir kısım problemlerle de karĢılaĢtık. Örneğin Ġhvân-ı Safâ‟yı bizden öncekilerin tasniflerine sadık kalarak tabiat felsefesi kapsamında ele aldık. Bizce bu yeterli bir tasnif değildir. Bu eserde Ġslâm Felsefesi kitaplarının üzerinde hem fikir olduğu Ġslâm filozoflarına yer verilmiĢtir. Ġslâm felsefesi kavramının doğuĢu ile birlikte kavramın doğurduğu sorunlara dikkat çekilmiĢtir. Ġslâm coğrafyasında felsefenin geliĢmesini sağlayan iç ve dıĢ etkenler incelenmiĢtir. Ġslâm filozofları ele alınırken ise hepsinin kısa bir hayat hikayesi anlatılmıĢtır. Akabinde düĢünce sistemine göre, varlık, bilgi, metafizik ve siyaset gibi düĢüncelerinden bahsedilmiĢtir. Bazı eserlerde ele alınmasına rağmen burada kelamcı ve mutasavvıf düĢünürler bu çalıĢmaya dahil edilmemiĢtir. Sadece Osmanlı‟da felsefî düĢünceye dikkat çekmek için Mola Fenarî, Davud-i Kayserî ve Hocazâde gibi felsefî kimliği olan kelamcı ve mutasavvıf düĢünürlerden bahsedilmiĢtir. Ayrıca „Ġslâm Ahlak Felsefesi‟ filozoflarına da yer verilmemiĢtir. Çünkü Ġslâm Ahlak Felsefesi adında müstakil bir disiplin bulunmaktadır. Akademik çalıĢmalarımın hiçbir aĢamasında yardım ve desteklerini esirgemeyen ve bu eserede fazlaca katkıları olan değerli hocalarım Prof. Dr. B. Ali ÇETĠNKAYA ve Doç. Dr. Nuri ADIGÜZEL‟e teĢekkür ederim. Eğer bu çalıĢma ithaf edilecekse haddimizi aĢarak Ġslâm kültür ve medeniyetine ve Ġslâm entelektüel geleneğine akılları, kalemleri ve gayretleriyle hayat veren aziz insanlara ithaf etmek isteriz. Nezaket ölçüleri çerçevesinde yapılacak olan ilmi eleĢtiri ve tavsiyelerin bizi ve bu çalıĢmayı daha da yetkinleĢtireceği kanaatindeyiz. Dr. Hasan ÖZALP Temmuz -2014 Eğriköprü-SĠVAS | |
dc.identifier.isbn | 978-605-4561-34-6 | |
dc.identifier.issue | Yayın No : 155 | |
dc.identifier.other | 302 sayfa | |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/20.500.12418/35879 | |
dc.language.iso | tr | |
dc.publisher | Sivas Cumhuriyet Üniversitesi | |
dc.relation.ispartof | İslam Felsefesi Tarihi | |
dc.relation.publicationcategory | Kitap - Uluslararası | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.title | İslam Felsefesi Tarihi | |
dc.type | Book |