dc.description.abstract | Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur Salat ve selam, O’nun
sevgili Resulüne, pak ehli beytine ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlerin
üzerine olsun.
Allah’ın izniyle Ramazan ayı içerisinde Sivas Müftülüğümüzün öncülüğünde gerçekleştirme imkânı bulduğumuz “Hz. Hasan (ra) Sempozyumu”
katılımcı hocalarımızın da tebliğleriyle Hz. Hasan (ra) ile ilgili yeni bir kaynak
olacaktır.
Hz. Hasan (ra)’ın hayatı, dünya görüşü, siyasi hayatı hakkında değerli
hocalarımızın tebliğ ve görüşlerinde çok geniş yer bulacaksınız. Ancak önsöz
sadedinde bendeniz de Hz. Hasan (ra)’ın hayatına kısaca değinmek istiyorum.
Bugün Ortadoğu’da veya bir başka yerde Müslümanları ırkçılık, mezhepçilik, meşrepçilik gibi şeylerle bir birine düşürüp fitne ateşine kıvılcım
gönderenler aynı oyunu Hz. Hasan (ra) zamanında da oynadılar ama Hz. Hasan’ın üstün feraseti sayesinde bir fitne ateşi alevlenmeden söndürüldü. Bugün dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu durum bize gösteriyor ki, Hz.
Hasan’ın dünyaya bakış açısına ve gönül dünyasına ihtiyacımız var.
Hz. Hasan hicretin 3. yılından Ramazan ayının ortalarında doğdu. Hz.
Hasan anne-babasının en büyük çocuklarından idi. Hz. Ali yeni doğan çocuğuna “Harb” ismini koymuş, fakat Hz. Peygamber (s.a.v) onu değiştirerek
“Hasan” ismini vermiştir. Hz. Hasan’ın künyesi Ebu Muhammed’dir.
Hz. Peygamberin (s.a.) soyu kızı Hz. Fatıma’dan devam ettiği için,
onun çocukları Müslümanların nazarında büyük saygı görmüştür. Bu saygı ve
sevginin göstergesi de Hz. Hasan ve Hüseyin’in isimleri Müslümanların arasında yaygınlık göstermiştir. Hz. Hasan’ın Şia’nın ikinci imamı sayılması da
onun şahsiyetini önemli kılmaktadır.
Hz. Hasan’m çocukluğu Hz. Peygamber (s.a.v)’in yanında geçirmiş ve
O’ndan (s.a.v) etkilenmiştir. Şahsiyet olarak Hz. Hasan huyu, karakteri, ahlakı
ve aynı zamanda siması da Hz. Peygamber (s.a.v)’e benzediği söylenir.
Ehli Beyt mensuplarının Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefatından sonra hilafetle ilgili bazı görüşleri vardı. Hz. Ebubekir’e (ra) biat edildiğinde, Hz. Ali’ye danışılmaması Hz. Ali kendilerine kırgınlığını bildirmiştir. Ancak Hz. Ali’nin (ra) hilafete gelişi Hz. Ömer (ra) ve Hz. Osman’dan (ra) sonra mümkün olmuştur. Ancak asilerin zorlamasıyla iktidara gelen Hz. Ali'ye devleti idare
etme imkânını veremediler. Siyasi gelişmeler sonucunda Hz. Ali (ra) şehit
edildi.
Ehli Beyt mensupları iktidar ile ilgili görüşleri bu vesile ile sona ermedi.
Bilindiği gibi Hz. Ali şehit edildikten sonra, Kufe’liler tarafından Hz. Hasan
halife seçildi. Böylece Hz. Hasan Ehli Beyt’ten hilafete gelen ikinci şahıs oldu.
Bazı âlimlerimizce beşinci raşid halife olarak kabul edilmiştir.
Hz. Hasan’ın birkaç aylık hilafet dönemi de siyasi ve çalkantılarla devam etti. Nitekim Hz. Hasan (ra) ve Muaviye fikir ayrılığına düşerek karşı
karşıya gelmiştir. Hz. Hasan (ra), Hz. Peygamberin (s.a.v) torununa yakışacak
bir davranış sergileyerek çok önemli bir adım atarak Muaviye lehine hilafet
haklarından vazgeçmiştir. Hz. Hasan Sıffin Savaşına katıldığı halde harekâta
katılmaması, onun savaş yanlısı bir insan olmadığının göstergesidir.
Hz. Hasan’ın barışa ön ayak olmakla Resulullah (s.a.v)’in “Bu benim
oğlumdur; şeref sahibi bir efendidir. Umarım ki; Allah, oğlum sebebiyle yakında Müslümanlardan iki büyük fırkanın arasını ıslah eder”
Hz. Hasan’a seni antlaşmaya zorlayan sebepler nelerdir? diye sorulduğunda cevaben; “Dünya hayatını terk etmeyi tercih ettim.” Hz. Hasan makam,
mevki, dünya hayatını bir kenara bırakarak İslam toplumunun selameti, huzuru ve devamlılığını önemsemiştir. Bu vesileyle ümmetin içinde süre gelen
ihtilafa son vermek için Kufe halkına güvenmediği ve ordunun zayıflığını göz
önünde bulundurarak, ümmetin birliğini ve ıslahını istediği için bu uzlaşmaya
taraftar olmuştur.
Hz. Hasan’ın halifelik döneminde verdiği kararlar İslam âleminin içinde bulunduğu fitne ve anarşinin ortadan kalkmasına katkıda bulunduğu için
çok önem arz etmektedir.
Bu nedenle Hz. Hasan için barış kahramanı ve Müslümanların selameti
için gücü ve iktidarı elinin tersiyle yiten bir insan diyebiliriz. Ben sözlerime burada son verirken uzaktan yakından sempozyumumuza teşrif eden değerli katılımcı hocalarımıza, bizlerden emeklerini esirgemeyen Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanımız başta olmak üzere İlahiyat Fakültesi hocalarımıza
ve özellikle sempozyumun hazırlanması ve kitap haline getirilmesinde büyük
emeği olan değerli hocam Prof. Dr. Alim Yıldız'a teşekkür ediyorum. | tr |