dc.description.abstract | Yoksulluk, kelime olarak yaşamın gerektirdiği olanaklara sahip olamama
durumunu ifade etmektedir (Aktan ve Vural, 2002). Yoksulluk temel
ihtiyaçların karşılanamama durumu olarak özetlense de zamana ve
mekâna göre farklı şekillerde tanımlanmakta tam bir tanımı yapılamamaktadır.
İktisadi olarak en basit tanımı ile yoksulluk, belirlenen yoksulluk
sınırının altında mevcut gelir düzeyine sahip olunmasıdır.
Yoksulluk tanımı toplumların gelişme düzeyleri ve tüketim ölçeklerine
göre değişebildiği için ortak bir tanıma varmak oldukça güçtür. Bu
nedenle farklı yoksulluk türleri ortaya çıkmaktadır. Yoksulluk türü sınıflamalarından
biri de objektif ve sübjektif yoksulluk başlıkları altında incelenmektedir.
Objektif yoksulluk yaklaşımı, gelir, tüketim harcamaları, kalori miktarı,
okur-yazarlık oranı, sağlık hizmetlerine erişim, temiz içme suyuna
erişim gibi somut ve ölçülebilir kıstaslar üzerinde yoğunlaşmakta ve söz
konusu kriter için asgari gereksinim düzeyinin belirlenmesine dayanmaktadır.
Yoksulluğun objektif olarak tanımlanmasında kullanılan en temel
iki yöntem; mutlak ve göreli yoksulluktur. Mutlak yoksulluk (gelir yoksulluğu),
belli bir gelir seviyesinin altında yaşayan, temel mal ve hizmetleri
satın almaya gücü yetmeyen birey ya da hanehalklarını kapsayan bir kavramdır.
Mutlak yoksulluk ise birey veya hanehalkının sadece gıda harcamalarını
dikkate alarak dar anlamda tanımlanırken gıda harcamalarına ek
olarak gıda dışı temel harcamalarını da dikkate alınarak geniş anlamda tanımlanabilmektedir.
Objektif yaklaşımlardan bir diğeri göreli yoksullukta
belirlen kriter ise bireyin gereksinmelerini karşılama derecesi bakımından
toplumun diğer bireylerine göre durumudur (Danışman Işık, 2018).
Sübjektiflik yoksulluk tanımında ise kişilerin tercihleri ön plana çıkmaktadır
(Aktan ve Vural, 2002). Başka bir ifade ile sübjektif yoksulluk,
asgari temel ihtiyaçların karşılanıp karşılanamadığı konusunda yoksulların
kendi algılarının ön plana çıkması gerektiğini ortaya koyma amacıyla
geliştirilen bir yaklaşımdır (Tutar ve Demiral, 2007). Sübjektif yoksulluk
bireylerin hayatlarını yaşayabilmeleri için gerekli standartları kendi algı
ve düşüncelerine göre belirledikleri bir yaklaşımdır. Bu özelliği ile üçüncü
bir taraf tarafından belirlenen mutlak yoksulluktan farklıdır (Blaylock &
Smallwood, 1986).
Yoksulluk, toplumlarda gelişmişlik düzeylerine bakılmaksızın ortaya
çıkan genel bir sorun olmaktadır. Toplumların birbirlerinden farklılık
göstermesi nedeniyle yoksulluk sorunun çözümünde öncelikle yoksulluğun
nedenlerinin belirlenmesi gerekmektedir. Yoksulluk ile ilgili yapılan
çalışmalar sayesinde yoksulluğu etkileyen etmenler tespit edilip politika
yapıcılarının bu faktörlere göre mücadele yöntemleri geliştirmeleri yoksulluğun önlenmesi açısından büyük önem teşkil etmektedir (Şentürk ve
Çelik, 2021).
Yoksulluk yetersiz gelir düzeyi sonucunda ortaya çıkan bir durum
gibi görünse de kişilerin yaşadığı çevre, cinsiyet, eğitim düzeyleri, istihdam
durumları, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim imkânları gibi birçok
sosyo-ekonomik ve demografik değişken temel bir gösterge olan gelirin
oluşumunda etkilidir (Tatlıdil ve Demirağ, 2014). Bu neden ile bu çalışmada
TÜİK Yaşam ve Gelir Araştırması Anketi verilerinden yararlanarak,
Türkiye’de subjektif yoksulluğa neden olan faktörler belirlenmiştir. Bireylerin
kendi görüşlerini ifade eden hanenin bir ay boyunca geçinebilme
durumu, bağımlı değişken olarak alınmış ve bu durumun sosyoekonomik
ve demografik belirleyicileri incelenmiştir. | tr |