Yazar "Evcili, Funda" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 42
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    A Scale Development Study: Gynecologic Cancer Prevention Information Scale
    (Marmara Univ, Inst Health Sciences, 2021) Bekar, Mine; Demirel, Gulbahtiyar; Evcili, Funda; Doganer, Adem
    Objective: The aim of this study is to develop a valid and reliable measurement tool to determine the knowledge level of women about gynecologic cancer prevention. Methods: This study is of the methodological research type. The number of draft scale items in this study is 50. Women were taken to sample 10 times for each item (500 women) and pre-test was applied to 125 women which was 25% of the sample. The scale was re-applied to the first pre-test group after 3 weeks by test-retest method. The data were collected by using the Personal Information Form and Gynecologic Cancer Prevention Information Scale. The suitability of the data for factor analysis was investigated by the Kaiser-Meyer-Olkin coefficient and by Barlett's test of sphericity. In order to test the construct validity of the scale, exploratory and confirmatory factor analyses were performed. Results: Content validity index of the draft scale was 94%. Kaiser Meyer Olkin test value was 0.902 and the sample was found to be adequate and appropriate. On the other hand, the Bartlett test was obtained as chi(2)=9542.07 p<0.001 and it was accepted that the scale fulfilled the requirements for exploratory factor analysis. The scale took its final form and consisted of 35 items and 5 sub-dimensions as a result of the exploratory factor analysis and confirmatory factor analysis. Total percentage of variance explained of 5 factors was 66.53%. That the cronbach alpha coefficients of the scale have high coefficients of 0.82-0.95 and that the test-retest values have coefficients of 0.566-0.881 and the Cronbach's alpha coefficient of the scale was 0.951. Conclusion: The data obtained from this study reveal that scale is a valid and reliable measurement tool to determine the knowledge level of women about gynecologic cancer prevention.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Akran eğitimi modelinin üniversite öğrencilerinin cinsel mitlerine etkisi
    (Cumhuriyet Üniversitesi, 2016) Evcili, Funda; Gölbaşı, Zehra
    Araştırma, akran eğitimi modelinin üniversite öğrencilerinin cinsel mitlerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Araştırmada, eğitim müfredatları içerisinde cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularını içerecek herhangi bir ders bulunmayan iki fakülte seçildi. Seçilen bu iki fakülteden Edebiyat Fakültesi'nin 3. sınıfında okuyan öğrenciler randomizasyon yolu ile müdahale grubunu, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin 3. sınıfında okuyan öğrenciler kontrol grubunu oluşturdu. Müdahale grubundan gönüllü 23 öğrenciye 35 saat "Cinsel Mitlere İlişkin Akran Eğitici Eğitimi" verildi. Akran eğiticilerden müdahale grubuna yönelik eğitim etkinlikleri oluşturmaları istendi. Akran eğitimi etkinlikleri haftalık değerlendirildi. Veriler akran eğitimi etkinlikleri öncesinde ve sonrasında Kişisel Bilgi Formu, Cinsel Mitler Ölçeği (CMÖ) ve Cinsel Sağlık Bilgi Testi (CSBT) ile toplandı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler, Pearson Ki-kare testi, Pearson Çarpım Moment Korelasyon analizi, t testi kullanıldı. Akran eğitimi etkinliklerine katılan müdahale grubunun program öncesi CMÖ puan ortalaması 81,56 ± 16,98, program sonrası 74,80 ± 16,75; kontrol grubunun program öncesi CMÖ puan ortalaması 86,00 ± 16,53, program sonrası 84,40 ± 16,95 bulundu. Grupların CMÖ toplam fark ortalamaları arasında önemli fark olduğu saptandı (p<0,05). Müdahale grubunun program öncesi CSBT puan ortalaması 19,30 ± 6,15, program sonrası 25,57 ± 8,06; kontrol grubunun program öncesi CSBT puan ortalaması 19,85 ± 5,93, program sonrası 21,70 ± 6,36 bulundu. Grupların CSBT toplam fark ortalamaları arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olduğu belirlendi (p<0,05). Sonuç olarak, Cinsel Mitlere İlişkin Akran Eğitimi Programı'nın üniversite öğrencilerinin cinsel mitlerinin azaltılmasında ve cinsel sağlık bilgi düzeyinin artırılmasında etkili olduğu söylenebilir. Akran eğitimi modelinin gençlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığını geliştirmek amacıyla örgün eğitim programlarına entegre edilerek kullanılması önerilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    An Analysis of the Relationship Between Premenstrual Syndrome and Aggression Tendencies Among Turkish Adolescent Girls
    (Bentham Science Publ, 2022) Evcili, Funda; Guclu, Gulsen
    Background Premenstrual syndrome affects women's physical, psychological, and social health negatively. Moreover, it causes behavioral disorders such as anger, crime, and aggression tendencies. However, there is a limited number of studies in the literature which examined the relationship between premenstrual syndrome and crime, aggression, or violence. Objective The objective of this study was to identify the relationship between premenstrual syndrome and aggression tendencies. Methods This is a descriptive study. The 774 voluntary adolescent girls studying at a state university in Turkey constituted the sample of the research. Results The mean age of adolescent girls was 19.05 +/- 1.64. The mean age of first menstruation for the participants was 13.35 +/- 1.23. It was determined that 58.3% of the participants had a premenstrual syndrome. Premenstrual syndrome intensity levels were higher among adolescent girls whose menstruation interval was < 28 days, those who had irregular menstrual cycles, those who found their menstruation-related knowledge inadequate, those diagnosed with anemia and those who thought their anger/aggression tendencies increased in their premenstrual period (p<0.05). Moreover, aggression tendencies increased among adolescent girls as the intensity of premenstrual syndrome increased (p<0.05). Conclusion Health professional's premenstural symptoms were carefully evaluated and individualized care and treatment plans were created.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Cancer Related Knowledge and Cancer Prevention Behaviors of Female Students of a Boarding High School
    (Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020) Bekar, Mine; Evcili, Funda; Bilgin, İlknur
    Objective: The simplest and most effective way to prevent cancer is to have the necessary knowledge and behaviors about healthy life. The best time to gain knowledge and behavior changes is the youth period. The aim of this study is to determine the effect of “training to increase cancer knowledge and cancer prevention behaviors” on female students of a boarding high school.Methods: This pre-posttest intervention research has a sample consisted of 410 female students. After the pre-test, students were given training for 3 weeks 12 hours . After a month of training, the post-test was applied to the students.Results: The mean age of the students was found to be 15.4±0.62. 19.5% of the students have a relative who has a cancer diagnosis in the family. It was determined that 12% of the students didn’t receive knowledge of protection/prevention from cancer and cancer symptoms. 58% of the students find their knowledge to be “insufficient”. After the training program, students’ knowledge score mean and healthy lifestyle behaviors increased p
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    CAROL POSTPARTUM CİNSEL FONKSİYON VE DİSPARONİ DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ’NİN TÜRKÇE VERSİYONU: GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI
    (2019) Evcili, Funda
    Amaç: Araştırma, López-Lapeyrere ve arkadaşları tarafından geliştirilen Carol Postpartum CinselFonksiyon ve Disparoni Değerlendirme Ölçeği’nin (Carol Ölçeği) Türkçe geçerlik ve güvenirliğinin belirlenmesiamacıyla yapılmıştır.Yöntem: Dil ve içerik geçerliliği sağlanan ölçek formu, postpartum ilk üç ay vajinal ilişki yoluyla cinselaktiviteye yeniden başlayan 112 kadına uygulanmıştır. Veriler, LİSREL 8.54 ve SPSS 22.0 paket programlarıaracılığı analiz edilmiştir. Ölçeğin güvenirliği, Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı, test-tekrar test yöntemi vemadde analizi ile geçerliliği ise açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi kullanılarak değerlendirilmiştir.Bulgular: Ölçeğin toplam Cronbach alfa katsayısı 0.84'dür. Her üç alt boyutta test - tekrar testortalamaları arasında istatistiksel olarak fark yoktur (p>0.05). Açıklayıcı faktör analizi ile eigen değeri 1’iaşan, toplam değişkenliğin %63.479'unu açıklayan, faktör yükü 0.34-0.65 arasında değişen 3 faktörlü bir yapıelde edilmiştir. Doğrulayıcı faktör analizi ile ölçeğin kuramsal ve istatistiksel olarak mükemmel uyum gösterdiğibulunmuştur.Sonuç: Yapılan analizler, Carol Ölçeği'nin vajinal doğum yapan Türk kadınlar arasında cinselfonksiyon ve postpartum disparoni değerlendirmesinde kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracıolduğunu göstermektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Cinsel Sağlık Eğitimi Dersinin Üniversite Öğrencilerinin Cinsel Mitleri ve Cinsel Sağlık Bilgisi Üzerine Etkisi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Evcili, Funda
    Araştırma, cinsel sağlık eğitimi dersinin üniversite öğrencilerinin cinsel mitlerine ve cinsel sağlık bilgi düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Ön test-son test kontrol gruplu deneysel tasarım tipindeki araştırmanın müdahale grubunu müfredatları içerisinde cinsel sağlık eğitimi dersi olan 149 üniversite öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmanın kontrol grubunu ise müfredatları içerisinde cinsel sağlık eğitimi dersi olmayan 156 katılımcı oluşturdu. Müdahale grubunu oluşturan katılımcılara cinsel sağlık eğitimi dersi kapsamında 15 hafta boyunca haftada 2 saat eğitim verildi. Kontrol grubuna herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Müdahale ve kontrol grubuna eşzamanlı olarak ön test ve son test uygulandı. Veri toplama araçları olarak Kişisel Bilgi Formu, Cinsel Mitler Ölçeği (SMS) ve Cinsel Sağlık Bilgi Testi (SHKT) kullanıldı. Çalışma verileri, SPSS 24.0 programında analiz edildi. Araştırmanın verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin yanı sıra, gruplar arası farklılığı test etmek için Pearson Ki-kare testi, Pearson Çarpım Moment Korelasyon analizi, bağımlı ve bağımsız gruplara iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Covid-19 Pandemisi’nin Kadın Sağlığına Etkileri ve Öneriler Üzerine Bir Değerlendirme…
    (Ümit Muhammet KOÇYİĞİT, 2020) Evcili, Funda; Demirel, Gülbahtiyar
    Çalışma türü, "Editöre mektup" olduğu için özet içermemektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Determining the Knowledge of Women and Their Attitudes Regarding Gynecological Cancer Prevention
    (ASIAN PACIFIC ORGANIZATION CANCER PREVENTION, 2013) Bekar, Mine; Guler, Handan; Evcili, Funda; Demirel, Gulbahtiyar; Duran, Ozlem
    The current study determines the knowledge of female course attendees of the "Municipality Cultural Center for Women", located in the city center of Sivas, Turkey, and their attitudes regarding gynecological cancer prevention. The participants of the study include 497 women attending one of the two Municipality Cultural Centers situated in the city center of Sivas. In this study, the sample was not selected; all participants were encompassed within the scope of our research. A total of 418 female course attendees who volunteered to participate in the research were identified as the sample. The data were collected during the months March-June 2011, by a questionnaire developed by the researchers. To compare the distribution of the collected data "Anova", "two independent t test examples" and "chi square test" were used. The research indicates that 45.1% of the women had had gynecological examination as a consequence of a physical disorder. The reason for 54.9% of the women to have gynecological examination is to have been scanned to check for gynecological cancer, 51.2% had a pap smear test. Some 34.9% of them had obtained information about cervical cancer, 39.7% via radio, television or internet and 36.3% from a doctor. Age, education level and marital status of the women participating in this study demonstrated statistically significant correlations (p<0.05) with gynecological examination and undergoing a pap smear test.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Doğum Sonu Dönemdeki Kadınların Annelik Rolüne Hazıroluşluk Durumlarının ve Özgüvenlerinin Değerlendirilmesi
    (2018) Evcili, Funda; Bekar, Mine; Yurtsal, Zeliha Burcu; Abak, Gülçin; Tali, Berrin; Temel, Sultan
    Giriş: Doğum sonu dönem, kadınlar için annelikrolüne uygun davranma çabalarının arttığı, yeni rolüilişkin korku/ kaygıların yaşandığı ve özgüvenproblemlerinin ortaya çıktığı bir zaman dilimidir. Budönemde kadınların, ebeleri/ hemşirelerinrehberliğine ve danışmanlığına gereksinimi vardır. Amaç: Bu çalışma, primipar kadınların annelikrollerine hazıroluşluk durumlarını ve özgüvendüzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.Yöntem: Araştırmanın evrenini, Kasım 2013-Mart2014 tarihleri arasında bir devlet hastanesininpostpartum kliniklerinde yatan kadınlaroluşturmuştur. Örnekleme, araştırmaya katılmayıkabul eden 184 primipar kadın alınmıştır. Veriler,Annelik Rolüne Hazıroluşluk Değerlendirme Formuve Pharis Özgüven Ölçeği ile toplanmıştır. Verilerinanalizinde, tanımlayıcı ve karşılaştırmalı istatistikselanalizler kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmamıza katılan kadınların yaşortalamaları 26,8+5,4'dür. Kadınların kendileriniannelik rolüne hazır hissetmeleri ile gebeliğin planlıolması, sosyal desteklerin yeterli olması ve pozitif eşilişkisi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkibulunmuştur (p<0.05). Doğum şekli, gebeliğin planlıolma durumu, eş ilişkisi, sosyal desteklerini yeterlibulma durumu ile Pharis Özgüven Ölçeği puanortalamaları arasındaki ilişki bulunamamıştır(p>0,05). Bununla birlikte kendisini annelik rolünehazır hissettiğini ifade eden kadınların PharisÖzgüven Ölçeği puan ortalamalarının kendisiniannelik rolüne hazır hissetmediğini ifade eden vekararsız olan kadınlara göre anlamlı derecede yüksekolduğu belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç: Kadınların annelik rolüne hazırlanmasında vebebek bakımına dair özgüvenlerinin artırılmasındagereksinimleri doğrultusunda hazırlananbireyselleştirilmiş ebelik / hemşirelik bakımınagereksinimleri bulunmaktadır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Effect of episiotomy training with beef tongue and sponge simulators on the self-confidence building of midwifery students
    (ELSEVIER SCI LTD, 2018) Guler, Handan; Cetin, Perihan; Yurtsal, Zeliha Burcu; Cesur, Busra; Bekar, Mine; Ucar, Tuba; Evcili, Funda; Cetin, Ali
    This study assesses the efficacy of simulation-based episiotomy training (SBET) with beef tongue and sponge models in terms of the self confidence of midwifery students while performing episiotomy. Third-year midwifery students from Cumhuriyet University in the fall semesters of 2011 and 2012 were enrolled in the sponge and beef tongue model groups (n = 36 and n = 37, respectively). A checklist was prepared on the required skills for performing episiotomy which can be broken into three main parts, namely preparation, cutting and repairing and completion. According to the checklist, a Liken type questionnaire was developed including 5 items for preparation, 11 items for cutting and repairing, and 6 items for completion. After SBET with the sponge and beef tongue models in our laboratories of Midwifery Department, the students performed episiotomy steps in laboring women in Sivas State Hospital and then they filled in the questionnaire to indicate whether they gained self-confidence in performing episiotomy or not. Although, participants of both groups have successfully completed all the steps of episiotomy, overall, beef tongue model was found to be more successful regarding their self-confidence (p < 0.05), including the skills in performing local anesthesia; choosing needle holder, suture material and scissor for cutting; identifying apex, hymen and skin; using needle holder properly while penetrating into the skin, suturing vaginal mucosa until hymen, knotting, and suturing perineal muscles and skin. Our results suggest that while SBET with both models are applicable for episiotomy training of midwifery students in the laboratory setting, SBET with beef tongue model provides an additional increase in their self-confidence in the clinical settings.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of peer education model on sexual myths of Turkish university students: An interventional study
    (WILEY, 2019) Evcili, Funda; Golbasi, Zehra
    Purpose The research was conducted to determine the effects of peer education model on sexual myths of Turkish university students. Design and Methods This is an interventional study. Peer educators were asked to perform educational activities for the intervention group. The participants in the control group were not subjected to any interventions. Data collection tools were simultaneously administered to all students in the intervention (n = 646) and control groups (n = 532). Findings The Peer Education Program Pertaining to Sexual Myths applied to the interventon group by peer educators is effective in reducing sexual myths and increasing sexual knowledge level. Practice Implications Peer education model should be integrated into the health education programs by nurses to improve the sexual health and reproductive health of young people.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Effectiveness of postpartum sexual health education programme structured according to Levine's conservation model: An interventional study
    (Wiley, 2020) Evcili, Funda; Demirel, Gulbahtiyar; Bekar, Mine; Guler, Handan
    Aim This study aimed to determine the effects of a postpartum sexual health education programme structured according to Levine's conservation model on postpartum women. Methods The interventional study was completed with 67 postpartum women. The intervention group was given the postpartum sexual health education programme structured according to Levine's conservation model. The control group received routine discharge training. The data were collected using a personal information form, The Index of Female Sexual Function, Arizona Sexual Experience Scale and Golombok-Rust Inventory of Sexual Satisfaction. Results It has been determined that the decrease in sexual arousal and desire is the first among postpartum sexual problems experienced by women. This study demonstrated that sexual function, sexual satisfaction and sexual response were higher in nonbreastfeeding women, women who had sexual intercourse one to three times a week and women who could talk to health care professionals on sexual matters. After the programme, the intervention group had more adequate sexual function, and they developed a strong, easy and satisfactory sexual response than the control group (p < 0.05). Conclusion This programme was effective in increasing the sexual functions and satisfaction of the postpartum women. Models provide guidance to nurses for provision of care in a systematic manner.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Genç Bireylerin Anne Sütü ve Emzirme Algısının Değerlendirilmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Kaya, Didem; Evcili, Funda
    Gençler, “anne sütü / emzirme” konulu sağlık eğitimi programlarının kilit paydaşlarıdır. Bu çalışma, genç bireylerin anne sütü ve emzirme algısını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı araştırma türünde olan bu çalışma iki şehirde ve bu şehirlerdeki iki farklı üniversitede yürütülmüştür. Belirlenen üniversitelerden ilkinde müfredatları içerisinde “Anne Sütü ve Emzirme” ile ilişkili bir ders bulunan bir bölüm; diğer üniversitede müfredatları içerisinde aynı kapsamda herhangi bir ders bulunmayan bir bölüm randomizasyonla belirlenmiştir. Araştırmanın örneklemini, bu iki bölümde öğrenim gören gönüllü 381 katılımcı oluşturmuştur. Veriler, Kişisel Bilgi Formu ve Anne Sütü Algı Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 20,95±1,60’dur, %50,9’u “Anne Sütü ve Emzirme” ile ilişkili ders / eğitim almış, %49,1’i herhangi bir ders / eğitim almamıştır. Katılımcıların ölçek toplam puanı ortalaması 61,82±15,86(min:30, max:150)’dir. Çalışmamızda müfredatları kapsamında anne sütü ve emzirme ile ilişkili ders / eğitim alan Katılımcıların anne sütü algı puanları yüksek bulunmuştur. Kadın katılımcıların erkek öğrencilere göre, anne eğitim düzeyi ortaokul ve üzerinde olan katılımcıların anne eğitim düzeyi ilkokul ve altında olanlara göre, gelir durumunu “yüksek düzey” olarak tanımlayan katılımcıların gelir durumunu “düşük / orta düzey” olarak tanımlayanlara göre anne sütü algı puanları yüksek bulunmuştur (p0,05). Anne sütü ve emzirme ile ilişkili sağlık eğitimleri ve danışmanlık hizmeti yalnızca kadınlar için değil toplumun her kesiminden ve her yaştan bireyleri içine alacak şekilde genişletilmelidir. Geleceğin ebeveynleri olarak kabul edilen gençlerin konuya ilişkin farkındalıklarının ve bilgi düzeylerinin artırılması için sağlık profesyonelleri çaba göstermelidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Gençlerin Sosyal Medya Kullanımının Beden Beğenisi ve Beslenme Tutumu Üzerine Etkisi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Evcili, Funda; Eroğlu, Muhammed Osman Taha
    Bu çalışmanın amacı, sosyal medya kullanımının gençlerde beden beğenisi ve yeme tutumları üzerindeki etkisini belirlemektir. Araştırma tanımlayıcı niteliktedir. Çalışmanın örneklemini üniversiteye devam eden 684 genç katılımcı oluşturmaktadır. Veri toplama araçları olarak Kişisel Bilgi Formu, Sosyal Medya Kullanım Ölçeği (SMKÖ), Sağlıklı Beslenme Tutum Ölçeği (SBTÖ) ve Bedeni Beğenme Ölçeği (BBÖ) kullanılmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistiksel analizler ile birlikte, belirli niceliksel özelliklerin karşılaştırılması için Student’s t testi, tek yönlü ANOVA ve Pearson korelasyon analizi kullanılarak analiz edilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 18.56 ± 4.40 olup, %61.7’si kadındır. Katılımcıların SMKÖ, SBTÖ ve BBÖ toplam puan ortalamaları sırasıyla 48.52±10.64; 76.42±10.40; ve 28.46±6.28’dir. Sosyal medya kullanımı ile sağlıklı beslenme tutumları arasında güçlü bir pozitif korelasyon, sosyal medya kullanımı ile beden beğenme arasında ise güçlü bir negatif korelasyon bulunmuştur. Kadın katılımcıların bedenlerinden erkeklere göre daha az memnun oldukları, gelirini ‘yüksek’ olarak tanımlayanların sosyal medyayı daha az kullandığı ve ‘düşük’ olarak tanımlayanlara göre daha yüksek sağlıklı beslenme tutumlarına sahip oldukları belirlenmiştir. Günde 7 saat veya daha fazla sosyal medya kullanan katılımcıların sağlıklı beslenme tutumlarının daha düşük ve bedenlerinden daha az memnun oldukları bulunmuştur. Katılımcıların yaşları ile SMKÖ toplam puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif bir korelasyon, SBTÖ ve BBÖ puan ortalamaları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı pozitif bir korelasyon bulunmuştur. Elde edilen veriler doğrultusunda, katılımcıların sosyal medya kullanım seviyelerinin ortalamanın üzerinde, sağlıklı beslenme tutumlarının yüksek ve beden beğenme seviyelerinin ise ortalamanın altında olduğu belirlenmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hemşirelerin Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutumlarının Belirlenmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Evcili, Funda; Kaya, Didem
    Kanıta dayalı uygulamanın hemşirelik bakımının iyileştirilmesinde önemi kabul edilmektedir. Bu çalışma, hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı araştırma türünde olan bu çalışmanın evrenini, bir devlet hastanesinde görev yapan 708 hemşire; örneklemi araştırmaya katılmayı kabul eden 496 hemşire oluşturmuştur. Veriler, Kişisel Bilgi Formu ve Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği (KDHYTÖ) kullanılarak toplanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 32,18 ± 6,48’dir, %64,9’u mesleğini isteyerek seçtiğini, %94,8’i kanıta dayalı bakım verdiğini, %40,3’ü bilimsel faaliyetlerde bulunduğunu ifade etmiştir. Hemşirelerin KDHYTÖ toplam puan ortalaması 55,12 8,50 (min:15, max:75)’dir. Lisansüstü eğitim düzeyine sahip, çalışma süresi 5 yıldan az olan ve mesleğini isteyerek seçen hemşirelerin KDHYTÖ toplam ve alt boyut puan ortalamaları yüksek bulunmuştur (p
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hemşirelik ve Çocuk Gelişimi Bölümü Öğrencilerinin Çocuğa Yönelik Şiddete Karşı Duyarlılıklarının Değerlendirilmesi
    (2020) Yıldız, İlknur; Evcili, Funda
    Amaç: Toplumsal bir sorun olan şiddetin önlemesinde, çocuklar ile yakın etkileşimde olan meslek gruplarının önemli rol ve sorumlulukları bulunmaktadır. Mesleki eğitim sırasında, şiddete ilişkinfarkındalığın belirlenmesi ve kazandırılması önem taşımaktadır. Buaraştırma, hemşirelik ve çocuk gelişimi bölümünde okuyan öğrencilerin, çocuğa yönelik şiddete karşı duyarlılık düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Araştırma, tanımlayıcıaraştırma türündedir. Örneklemi, hemşirelik ve çocuk gelişimi bölümlerinde okuyan, araştırmaya katılmayı kabul eden, veri toplama araçlarını eksiksiz dolduran 814 öğrenci oluşturmuştur. Veriler, tanıtıcı bilgiformu ve çocuğa yönelik şiddete duyarlılık ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı istatistiksel analizler, independent t-test ve Pearson korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Bulgular:Öğrencilerin yaş ortalaması 19,9±1,3 olup; %41,9’u çocuğa yönelikşiddete tanıklık etmiş, %19,7’si ise ebeveynlerinden şiddet görmüştür.Öğrencilerin %29,2’si mesleki eğitimi sırasında çocuğa yönelik şiddeteilişkin eğitim almış, %84,5’i eğitim almanın gerekli olduğunu düşünmektedir. Öğrencilerin ölçek toplam puanı ortalaması 50,4±4,4 (min:19,maks:57)’dür. Geniş bir aileye sahip, anne eğitim düzeyi ortaokul vealtında olan, ebeveynlerinden şiddet gördüğünü ifade eden erkek öğrencilerin çocuğa yönelik şiddet duyarlılığı düşük bulunmuştur. Sonuç:Öğrencilerin, çocuğa yönelik şiddete duyarlılık düzeylerinin yüksek olması sevindirici bir bulgudur. Mesleki eğitim müfredatlarının, geleceğin profesyonellerine, şiddetle mücadele konusunda hem teorik hem dedavranışsal yeterlilik kazandıracak şekilde yapılandırılması önerilmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    How do personality characteristics of risky pregnant women affect their prenatal distress levels?
    (Coll Public Health Sciences, Chulalongkorn Univ, 2020) Evcili, Funda; Daglar, Gulseren
    Purpose - The prenatal distress level of the pregnant woman is influenced by many variables. Personality characteristics are one of the most important of these variables. Knowing personality characteristics of pregnant women contributes to the personalization of care. The purpose of this paper is to identify the effect of personality characteristics of pregnant women at risk on the prenatal distress level. Design/methodology/approach - A total of 438 women who were hospitalized based on a medical diagnosis associated with pregnancy were included in the study. The participants were administered the Personal Information Form, Cervantes Personality Scale and Revised Prenatal Distress Questionnaire. Data were evaluated using the SPSS 22.0 software program. Findings - Of the pregnant women, 27.4 percent found their ability to cope with stress insufficient, and one-fifth of them found their social support insufficient. The pregnant women at risk with introverted, neurotic and inconsistent personality were found to have high levels of prenatal distress. Research limitations/implications - This study was conducted on a group of Turkish pregnant women and cannot be generalized to other cultures. The data obtained from the research cannot be used to evaluate the psychological and physical disorders of the pregnant woman. Practical implications - All health care professionals should evaluate women not only physically but also mentally and emotionally, beginning with the preconceptional period. They should determine the conditions that create distress and identify the personality characteristics that prevent from coping with stress. By using cognitive and behavioral techniques, pregnant women should be trained to gain skills on subjects such as risk perception and stress management, personality characteristics and coping, problem solving, psychological endurance and optimism. Caring initiatives should be personalized in line with personality characteristics of pregnant women. The care offered within this framework will contribute to the strengthening and development of the health of not only the women but also the family and society, and to the reduction of health care costs. Social implications - Researchers have determined that pregnant women at risk with introverted, neurotic and inconsistent personality characteristics have higher distress levels. They have determined that these pregnant women find their ability to cope with stress more inadequate. It is vital to cope with stress during pregnancy due to its adverse effects on maternal/fetal/neonatal health. Originality/value - The prenatal distress level of the pregnant woman is influenced by many demographic (age, marital status and socioeconomic level), social (marital dissatisfaction, and lack of social support), personal (self-esteem, neuroticism and negative life experiences) and pregnancy-related (experiencing risky pregnancy, and previous pregnancy experiences) variables. Personality characteristics are one of the most important of these variables. This research is original because there are limited number of studies examining the effect of personality characteristics on prenatal distress level in the literature. And knowing the relationship between personality characteristics and distress by health professionals enables individualization of care. The care offered within this framework will contribute to the strengthening and development of the health of not only the women, but also the family and society, and to the decrease of health care costs.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Illness Perception in Breast Cancer Patients: A Mixed-Method Research
    (2024) Yıldız, Fatma Tok; Evcili, Funda; Gürler, Hesna
    Background: Breast cancer is perceived as a fatal disease causing physical, psychological, and sexual problems. The perception of the individuals regarding their disease affects the treatment process and physical/mental/social health. Therefore, identifying the perception of patients regarding breast cancer may help to reduce anxiety and improve quality of life. Aim: This study was conducted to investigate the perceptions of patients with breast cancer regarding illness. Methods: This mixed-method study was carried out between June and September 2019 at the oncology clinic of a university hospital. The study sample consisted of 17 patients. The data were collected face to face using a semi-structured interview form and the illness perception questionnaire. The qualitative data were analyzed using thematic analysis, and the main themes were determined. Results: The mean age of the patients was 55.47±15.23, the disease stage of four of the patients was stage I, nine received chemotherapy, and six had metastasis The patients obtained the highest mean score from personal management (20.52±2.03) and the lowest mean score (10.64±3.87) from the duration (cyclical) perception. It was found that the patients saw psychological attributions as the cause of their illness. The content analysis determined six main themes and eight sub-themes. The themes were body image, spirituality, social/professional support, fear/sadness, awareness of early diagnosis, and role change. Conclusion: It was concluded that the patients perceived breast cancer as a chronic disease with negative consequences. It was also determined that the patients believed in the cyclical nature of the disease, and their negative emotions provoked by the illness were high.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Investigation of Critical Thinking Qualifications and Submissive Behavior Tendency of Health Services Vocational School Students'
    (Ümit Muhammet KOÇYİĞİT, 2021) Güçlü, Gülşen; Evcili, Funda
    Purpose: The aim of this study was to investigation the Health Services Vocational School students' critical thinking qualifıcations and submissive behavior tendency. Material and Methods: This study was a descriptive research and was conducted at a state university between April and May 2019. The sample consisted of 691 students who agreed to participate in the study and filled the data collection tools completely. The data were collected via the Personal Information Form, the Submissive Behavior Scale (SBS) and the The California Critical Thinking Disposition Inventory (CCTDI). Number, percentage, independent group t test, pearson correlation test, ANOVA test were used to evaluate the data. The results were evaluated at 95% reliability and p
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    JİNEKOLOJİK KANSER TANISI ALMANIN PSİKOSOSYAL BOYUTU VE HEMŞİRELİK YAKLAŞIMLARI
    (Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği, 2013) Evcili, Funda; Bekar, Mine
    Jinekolojik kanserler, tüm dünya kadınlarında mortalite ve morbidite açısından önemli bir halk sağlığı problemi olarak kabul edilmektedir. Hastalık yalnızca yaşamı tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda kadını, partnerini ve aileyi fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden olumsuz olarak etkilemektedir. Tanı ve tedavi süreciyle beraber hastalar ve aileleri hastalıkla ve onun etkileriyle baş etmek zorundadırlar. Hastaların ve ailelerinin jinekolojik kanser tanısına ve tedavi sürecine psikososyal uyumlarının sağlanması ise profesyonel hemiirelik rolünün ve holistik bakımının önemli bir parçasıdır. Bu derlemede, hemşirelerin jinekolojik kanser tanısı alan bireylerin psikososyal etkilenme durumlarını değerlendirmelerine yardımcı olabilecek bilgileri verme çabası içerisine girilmiştir.