Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Makale Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Mahallîleşme ve Şeyhülislam Yahya(2009) Yekbaş, HakanKlasik edebiyatımızın dil ve muhteva bakımından önemli kaynaklarından olan mahallî unsurlar, bazı klasik şairlerimiz tarafından daha belirgin bir şekilde kullanılmıştır.. Bu şâirlerden biri olan Şeyhülislam Yahya, bir din adamı kimliğine sahip olmasına rağmen hayatın zevk ve eğlencelerini sade İstanbul Türkçesini kullanarak şiirlerinde işlemiştir. Özellikle gazellerinde kullandığı sade Türkçesi, deyimleri, atasözleri ve halk deyişleri vasıtasıyla günlük hayatın içinden seçtiği canlı sahneleri anlatmada çok başarılıdır. Bu sanat anlayışı, onun mahallîleşmenin XVII. yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olmasına neden olmuştur.Öğe Divan Şiirinde Yunanî Şahsiyetler(2010) Yekbaş, HakanDivan iirinin ahıslar dünyası hem nicelik hem nitelik bakımından zenginlik arz etmektedir. Acem ve Arap kökenli ahısların aırlıklı olarak kullanıldıı divan iirinde Yunan kökenli ahısların da önemli bir yeri vardır. Özellikle felsefe, astronomi, tıp gibi alanlarda slam dünyasını etkilemi olan ahıslar, klasik edebiyatımızda sıklıkla karımıza çıkmaktadır. Yunan kökenli ahısların divan iirindeki yansımalarını tespit etmek, klasik edebiyatımızın kültürel zenginliini göstermesi bakımından önemlidir.Öğe Divan Şairinin Penceresinden Acem Şairleri(2009)Divan şairleri, değişik sebeplerle beyitlerinde dinî, tarihî, edebî, kültürel ve mitolojik çağrışımlar yaratacak şekilde farklı milletlerden şahısların ismini kullanmıştır. Bu şahıs kadrosu içinde ağırlıklı olarak Arap ve Acem olanlara yer verilmiştir. Özellikle Acem kökenli şahıs kadrosundan bahsettiğimizde Şehnâme kahramanları ve Acem şairleri aklımıza gelmektedir. Şairlerimiz, Acem şairlerinden bahsederken onlarla kendilerini ve şiirlerini kıyaslamışlardır. Bu sayede şairliklerini ve şiirlerini övme yoluna gitmişlerdir. Zamanla bu yaklaşım, Acem şairlerinin divan şiirinde bir figür, bir sembol olarak kullanımına dönüşmüştür. Bu çerçevede Acem şairlerinin divan şiirinde en çok hangi özellikleriyle anıldıklarını, onlara hangi açılardan yaklaşıldığını göstermek suretiyle divan şairinin gözündeki Acem şairi portresi daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.Öğe Zâti Divanında Halk İnanışları(2009) Yekbaş, HakanHalk ve divan edebiyatı aynı kültür ve inanç dünyasını paylaşırlar. Özellikle halk inanışları, divan edebiyatının önemli kaynaklarından biridir. Bu bağlamda Zâtî, yaşadığı devrin halk inanışlarını şiirine başarıyla aktarmış olan bir divan şairidir.Öğe Recep Vahyî ve “Leyle-Regâ'b” Adlı Regâibiyyesi(2011) Yekbaş, HakanTürklerin slam’ı kabulüyle birlikte hayatın her alanına nüfûz eden din, aynı zamanda edebiyatımızın da önemli kaynaklarından biridir. Bu çerçevede divan edebiyatı, özellikle Hz. Muhammed’i konu edinen dinî-edebî türler bakımından zengindir. Bata na’t olmak üzere mevlit, esmâ-yı nebî, sîret, Miraciyye, hilye, hicretü’n-nebi, mûcizât, efâat-nâme, kırk hadis, gazavât-ı Resûlullâh gibi eserler, merkezine Hz. Muhammed’i alan dinî-edebî türlerdir. Bu türler içinde örneine az rastlanan manzum eserler de bulunmaktadır. Hz. Muhammed’in ana rahmine dütüü gece olarak kabul edilen recep ayının ilk cumasını konu edinen Regâibiyyeler, dinî manzum eserler arasında örneine az rastlanan türlerdendir. Divan edebiyatında bizim tespitlerimize göre; Salâhî, Abdî, Mehmed Fevzi, Üsküdarlı Sâfî, Receb Vahyî ve emsî’ye ait Regâibiyyeler mevcuttur. Kaynaklarda ara dönem airi olarak nitelendirilen Receb Vahyî, gerek Rusça ve Fransızcadan yaptıı manzum tercümelerle gerekse divan iiri geleneine uygun iirleriyle dikkat çekmektedir. airin; tevhid, münâcât, na’t, mevlit, Miraciye ve Regâibiyye gibi dinî türlerde iirleri de bulunmaktadır. Özellikle “Leyle-i Regâib” balıklı manzumesi, ekil ve muhteva bakımından benzerlerinden farklı özellikler arz etmektedir.Öğe Tırnakçı-zâde Mehmed Sa‘îd Zîver Bey ve Mensur Şitâiyyesi(2009) Yekbaş, HakanKlasik edebiyatımızda kış mevsimi dolayısıyla kaleme alınan ve kışı tasvir eden şitâiyyelerin şimdiye kadar yapılan çalışmalarda genelde manzum olarak yazıldığı tespit edilmiştir. Fakat incelememize konu olan Tırnakçı-zâde Zîver Bey’e ait şitâiyye, mensur olarak yazılmıştır. Mensur şitâiyyede 19. asırda Bolu vilayetinde oldukça soğuk geçtiği anlaşılan kış mevsimi süslü nesir diyebileceğimiz bir üslupla anlatılmıştır. Edebî bir dille yazılan bu eser, bugünkü bilgilerimize göre türünün ilk ve tek örneğidir.Öğe Sivaslı bir Divan Şairi : Rûhî(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2015) Yekbaş, HakanOsmanlı kültürünü ve özellikle divan edebiyatını besleyen asıl merkez İstanbul’dur. İstanbul dışındaki şehir vasfı kazanmış diğer mekânlar genellikle taşra olarak nitelendirilmiştir. Doğal olarak taşrada yetişen divan şairleri, İstanbuldakiler kadar itibar görmemiştir. Bu yüzden olsa gerek söz konusu şairlerden bazıları tezkire ve bibliyografya kitaplarında kendilerine yer bulamamıştır. Bu şairlerden biri de Rûhî’dir. Sivaslı olan Rûhî; XIX. yüzyılda yaşamış, esnaflık yaparak geçimini sağlamış bir şairdir. Bilinen tek eseri Divan ’ıdır. Rûhî, özellikle kaside ve tarihlerinde Sivas’ın sosyal hayatına dair önemli bilgiler vermiştir. Birçok gazelinde Nâbî ekolünün tesirinde olduğu görülmektedir. Ayrıca divan şiiri geleneğine uygun bir şekilde devamlı olarak bahtından ve felekten şikâyet eden şair, sevgiliye kavuşamayan bir âşığın terennümlerini de dile getirmiştir.Öğe Ömer Fuâdî'nin “Kasîde-i Pendiyye-i Pendiyye"si bağlamında Yaşadığı devre dair eleştiriler(Kastamonu Üniversitesi, 2012) Yekbaş, HakanMutasavvıf müellifler, eserlerinde her şeyden önce öğretici ve yol gösterici olmayı amaçlamışlardır. Bu vesileyle te’lif ettikleri eserlerde, nasihat içerikli muhtevanın ağırlıklı olduğu görülmektedir. Birçoğu manzum olarak yazılan bu eserlerde; yazıldıkları dönemin ihtiyaçları ve sorunları doğrultusunda her türlü konuya yer vermişlerdir. Bir anlamda ahlakî tavsiyelerde bulunan bu tür eserler, aynı zamanda Türk toplumunun belli bir dönemdeki sosyal yaşantısına dair belge niteliği taşımaktadır. Bu bağlamda âlim kimliğinin yanı sıra güçlü bir edip olan Şa‘bâniyye Tekkesi’nin önemli şeyhlerinden Ömer Fuâdi; manzum ve mensur eserlerinde sanatının öğretici unsurlarını ön plana çıkarırken birey ve toplum temelinde birçok nasihatta da bulunmuştur. “Kasîde-i Pendiyye” isimli manzumesi, şairin bu türden nasihatlarını içermesi bakımından önemlidir. Ömer Fuâdî, manzumesinde; yaşadığı devrin sosyal ve ekonomik aksaklıklarından bahsetmiş, bu sorunların çözümüne ilişkin bazı öğütlerde bulunmuştur.Öğe Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risalesi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2010) Yekbaş, Hakan19. asrın en velûd ve tanınmış ulemâsından olan Mehmed Fevzî Efendi, özellikle dinî-manzum eserleriyle klasik edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Mehmed Fevzî Efendi’nin dinî-manzum eserlerine baktığımızda Hz. Peygamber’i merkeze alan bir yaklaşım sergilediği açıkça görülmektedir. Bu bağlamda Mehmed Fevzî; mevlit, miraciye, regâibiyye gibi eserler yazmıştır. Bu çerçevede iki mevlit yazan şair, yaşadığı dönemde mevlidin okunmasını ve dinlenmesini bid’at olarak nitelendiren çevrelere karşı da bir risale yazmıştır. Mehmed Fevzî’nin bir mevlit şairi olmasının yanı sıra mevlit okumanın ve dinlemenin caiz olduğuna dair bir risale yazması onu diğer mevlit şairlerinden ayıran en önemli özelliğidir. Çalışmamızda Mehmed Fevzî’nin mevlit okumanın neden caiz olduğunu anlattığı “ İ sbâtü’lMuhassenât li-tilâvet-i Mevlid-i Seyyidü’s-Sâdât” adlı risalesinin metni verilmek suretiyle mevlit geleneğindeki bu farklı yaklaşım gözler önüne serilmiştir.Öğe Ramazanı Divan Şiiri Metinlerinden Okumak(2012) Yekbaş, HakanRamazan ayının inanç, kültür ve gelenek anlamındaki zengin birikiminin, özellikle dil ve edebiyatımıza önemli yansımaları olmuştur. Öyle ki kültür ve edebiyatımızda Ramazan ayıyla ilgili olarak atasözleri, deyimler, maniler, ilahiler ve hatta fıkralar ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti döneminde bu zengin birikim, kendine mahsus bir Ramazan kültürü ve medeniyeti oluşturmuştur. Bu kültürün edebiyatımıza yansımalarından biri de divan şiirinde “Ramazaniye” olarak bilinen nazım türü olmuştur. Genellikle manzum olarak ve kaside biçiminde yazılan Ramazaniyelerde; Ramazanın gelişi, fazileti, oruç, camiler, Ramazan sofuları, tiryakiler, mahyalar, kandiller, iftar ve sahur sofraları, kadir gecesi gibi birçok konu işlenmiştir. Bir anlamda Osmanlı toplumunun Ramazan ayındaki her türlü faaliyeti ve bu aya ait uygulamaları beyitler vasıtasıyla dile getirilmiştir. Bu bakımdan Ramazan, oruç ve bu çerçeve içinde ele alınacak her konu ve temayı işleyen Ramazaniyelerdeki bu unsurların tespiti, divan şairinin gözüyle Osmanlı toplumundaki Ramazan algısını göstermesi bakımından önemlidir.Öğe Klasik Türk Şiirinde Bazı Halk İnanışları(Fırat Üniversitesi, 2010) Yekbaş, HakanHalk kültürü ve yaşamı, klasik Türk edebiyatının önemli kaynaklarındandır. Bu bakımdan divan şâirleri de temsilcisi oldukları toplumun kültürel değerlerini şiirlerinde başarıyla kullanmıştır. Özellikle halk kültürünün önemli unsurlarından biri olan halk inanışlarından, klasik Türk şiirinde yararlanılmıştır. 16. yüzyıl klasik Türk şiiri de bu bakımdan zengin bir edebî geleneğe sahiptir.Öğe 16. Yüzyılda Müezzin bir şâir : Hüdâyî-i Kadîm(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2007) Yekbaş, HakanBu çalışmanın amacı 16. yüzyılda yaşamış, ancak ismini duyuramamış bir şâir olan Hüdâyî’nin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi vermektir. Mustafa Hüdâyî Efendi, 16. asırda yaşamış bir Osmanlı şâiridir. Kanûnî Sultan Süleymân, II. Selîm ve III. Murad’ın saltanat dönemlerini idrâk eden şâirin mesleği müezzinliktir. Kaynaklara göre ömrü boyunca Hâsekî Sultan Câmî’nde müezzinlik yapan şâirin doğum yeri İstanbul’dur. Doğum tarihi kaynaklarda yazılı değildir. Tezkîrelerde ölüm tarihi hicrî 991, milâdi 1583 olarak belirtilmektedir. Şiirde, Türk şâirlerden ziyâde İranlı şâirleri örnek almıştır. Özellikle gazel alanında başarılı olmuş bir şâirdir. Şâir şiirlerini mürettep bir dîvânda toplamıştır. Şâirin bilinen tek eseri Dîvânı’dır. Kaynaklara göre özellikle gazelleriyle beğenilen Hüdâyî’nin, sesinin güzelliğinden ve müzik yeteneğinden de bahsedilmektedir.Öğe Divan Şiirinde Kur'ân(Necmettin Erbakan Üniversitesi, 2010) Yekbaş, HakanDin ve kutsal kitaplar, birçok araştırmacı tarafından sanatın en önemli kaynağı olarak görülmektedir. Söz konusu İslâm dini ve Kur’ân olunca bu görüşün doğruluk payı daha da artmaktadır. Özellikle Türklerin İslâm’ı kabulüyle birlikte Kur’ân; Türk milletinin kültüründe, sanatında ve edebiyatında önemli değişimlere sebep olmuştur. Kur’ân, bu bakımdan bir anlamda divan şiirine hayat vermiştir. Bu Yüce Kitap, gerek söyleyişindeki mükemmellik gerek i’câzı gerekse muhtevası ile divan şairlerini derinden etkilemiştir. Divan şairlerinin tamamı, şiirlerinde bir vesileyle Kur’ân’a atıfta bulunmayı gelenek hâline getirmişlerdir. Bu etkileşim bazen o kadar derin olmuştur ki doğrudan ilhamını Kur’ân’dan alan edebî türler bile ortaya çıkmıştır.Öğe HZ. ALI MAWLIDS AT TURKISH LITERATURE(GAZI UNIV, TURK KULTURU VE HACI BEKTAS VELI, 2013) Yekbas, HakanHz. All is a name, especially in the Turkish Islamic culture and literature was deeply influenced and his name was mentioned so many times on the Islamic history. Hz. All who had an important role in our culture due to his so many virtues such as valor, generosity, knowledge and wisdom was an inspiration to almost all poets in the Ottoman poetry with its outstanding qualities. On this wise, so many books were written about his qualities. At the beginning of all works, mawlid that mentions about the birthday of Hz. All came first. As known mawlid is one of the religious-verses which develops around the Hz. Prophet's birth and life. But, on the contrary, in the Ottoman poetry mawlid has also been written for the people other than Hz. Prophet. According to our research, in the Ottoman poetry mawlids texts which were written for Hz. Ali exists. Especially no research was done extensively about Hz. All's mawlids which have an important place in Turk-Islam culture. In our writing, the information was given about mawlids which were compiled by Yemini, Caferi Necmi Ali, Suleyman Celaleddin, Mehmed Semseddin, Tahiru'l-Mevlevi and Semsettin Kubat. Besides, an intensive study of a subject was made about mawlid's shape and content feautures and common motifs in mawlids.Öğe 16. Yüzyılda Müezzin Bir Şâir: Hüdâyî-İ Kadîm(2007) Yekbaş, HakanBu çalışmanın amacı 16. yüzyılda yaşamış, ancak ismini duyuramamış bir şâir olan Hüdâyî’nin hayatı, edebî kişiliği ve eserleri hakkında bilgi vermektir. Mustafa Hüdâyî Efendi, 16. asırda yaşamış bir Osmanlı şâiridir. Kanûnî Sultan Süleymân, II. Selîm ve III. Murad’ın saltanat dönemlerini idrâk eden şâirin mesleği müezzinliktir. Kaynaklara göre ömrü boyunca Hâsekî Sultan Câmî’nde müezzinlik yapan şâirin doğum yeri İstanbul’dur. Doğum tarihi kaynaklarda yazılı değildir. Tezkîrelerde ölüm tarihi hicrî 991, milâdi 1583 olarak belirtilmektedir. Şiirde, Türk şâirlerden ziyâde İranlı şâirleri örnek almıştır. Özellikle gazel alanında başarılı olmuş bir şâirdir. Şâir şiirlerini mürettep bir dîvânda toplamıştır. Şâirin bilinen tek eseri Dîvânı’dır. Kaynaklara göre özellikle gazelleriyle beğenilen Hüdâyî’nin, sesinin güzelliğinden ve müzik yeteneğinden de bahsedilmektedir.Öğe Divan Şairinin sessiz ve gizli anlatımı: Muvaşşah(2012) Yekbaş, HakanDivan şiiri incelemelerinde, o şiirin yüzey ve derin yapısını oluşturan unsurların ve bu unsurların şiire kazandırdığı yeni anlamların tespiti çok önemlidir. Birçok divan şairi, şiirlerinde, sesler ve harfler yoluyla gizli bir dil oluşturmak amacıyla değişik yollara başvurmuşlardır. Bu bakımdan harflerin şekil yönünden olduğu kadar muhteva bakımından da pek çok hususiyet kazandığını ve bu yolla çeşitli edebî sanatların oluşturulduğunu görmekteyiz. Bazen harflerin simgesel değerlerinden faydalanma bazen de harflerin yardımıyla kelime ve kavramlar oluşturma gayesi güden bu farklı denemeler, çizgi dışı olarak nitelendirebileceğimiz uygulamalardır. Bu yüzden diğer edebî sanatlara göre edebiyatımızda örneklerine az rastlanan bu tür uygulamalar, belagata dahil edilen hünerler arasında gösterilmiştir. Edebiyatımızda; harflerin cinslerine, birleşme veya okunuş şekillerine dayalı bu tarz hünerlerden biri de muvaşşah olarak adlandırılan ve daha çok görselliğe dayalı olan yöntemdir. Muvaşşahın günümüzde akrostiş şeklinde ifade edilmesinden dolayı sadece mısra başlarındaki harflerden isim çıkarma sanatı olarak algılandığı malumdur. Halbuki divan şiirindeki muvaşşah örneklerinde sadece mısraların ilk harflerinden değil mısranın ortasında ve sonunda yer alan harflerden de faydalanılmıştır. Şairlerimizin, muvaşşah yoluyla unvan, duâ ifadesi hatta bazen bir mısra veya beyit meydana getirdikleri gibi bu hüneri tarih düşürmede de kullandıkları görülmektedir. Bu bakımdan muvaşşahların farklı muhtevalara sahip olduğunu ifade etmeliyiz. Çalışmamızda bilinen örneklerin dışındaki muvaşşahlardan hareketle bu sanatın farklı hususiyetlerine yer verilmiştir. Kaside, gazel, müseddes, kıt‘a, mesnevî, müstezad gibi değişik nazım şekilleriyle söylenmiş olan muvaşşahlar, bizlere divan şairinin kullandığı gizli dili ve sessiz anlatımı gösterecektir.Öğe Klasik Türk şiirinde Regaibiyye ve Mehmed Fevzi Efendi'nin Regaibiyyesi(2010) Yekbaş, HakanKlasik Türk edebiyatında mi’râciyye, hilye, na’t ve mevlid türünde yazılan eserler, edebiyatımızın dinî karakterini yansıtması bakımından önemlidir. Özellikle Hz. Muhammet çevresinde gelişen bu türler, halk tarafından çok sevilmiş ve yüzyıllarca değişik mekânlarda okunmuştur. Bu bakımdan dinî manzum eserler arasında Regâibiyyelerin de önemi büyüktür. Müslümanların kutsal gecelerinden biri olan Regâib gecesi hakkında yazılan bu eserlerin Klasik edebiyatımızdaki diğer dinî manzum eserlere göre sayısı çok azdır. Edirne Müftüsü Mehmed Fevzî Efendi tarafından yazılan Regâibiyye bu açıdan önem arz etmektedir. Klasik bir mesnevi tarzında yazılan eser, 112 beyitten ibarettir.Öğe Malatyalı Necâtî ve Şehir Methiyeleri(2015) Yekbaş, HakanOsmanlı döneminde edebî muhitlerin başta payitaht İstanbul ile şehzade sancakları etrafında toplandığı bilin-the capital city Istanbul and in sehzade sancak cities. As a mektedir. Bunun doğal sonucu olarak Tanzimattan gününatural result of this, it is seen that examinations of divan müze kadar divan edebiyatıyla ilgili tetkiklerin İstanbul literature focused mostly on Istanbul and first class poets. merkezli ve birinci sınıf şairler etrafında yoğunlaştığı However, in recent years studies on divan literature, görülmektedir. Ancak son yıllarda ikinci sınıf ya da taşra second class or country poets have also become widespşairi diye tabir edilen divan şairlerine yönelik çalışmalar da read. Thus, poets, whose names do not even appear in yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Böylece tezkire ve collection of biographies, have started to come to light. biyografi kitaplarında adı bile geçmeyen şairler gün ışığına çıkarılmaya başlanmıştır. Bunlardan birisi de Malatyalı Muhammed Necâtî'dir. written in syllabic meter in the Divan, the only known work by the poet. He used pen name Fehmi, besides his Şairin bilinen tek eseri Divan'ında, aruz kalıbıyla söylenmiş 76 manzume ve hece ölçüsüyle kaleme alınmış 7 şiir pen name Necâtî and composed majority of his poems bulunmaktadır. Necâtî mahlasının yanı sıra Fehmî mahwith sufistic joy. Influence of Nâbî is seen in his Hikemî lasını da kullanan şair, şiirlerinin önemli bir bölümünü style verses. tasavvufî neşve ile kaleme almıştır. Hikemî tarzdaki manzumelerinde ise Nâbî etkisi hissedilmektedir. Şairin Divan'ında şehir methiyesi tarzında söylediği gives information about natural beauties, important places and peoples of the cities in quadrates in which he manzumeler, türünün dikkat çekici örneklerindendir. Necâtî, Aspozi (Malatya) ve İstanbul'u methettiği murabba?-extols Aspozi (Malatya) and Istanbul. larında söz konusu şehirlerin doğal güzellikleri, önemli mekânları ve ahalisi hakkında bilgiler vermektedirÖğe Metin Şerhi Geleneği Çerçevesinde Şarihlerin Divan Şiirine Yaklaşımları(2008) Yekbaş, HakanMetin şerhi geleneğinin ortaya çıkmasında; divan şiirinde kullanılan ortak malzeme, kendine has imaj ve hayaller, dil, biçimsel özellikler önemli bir yere sahiptir. Şârihler; zaman içinde divan şiirine farklı açılardan yaklaşmış, açıklamalarında amaçlarına uygun yöntemler seçmişlerdir. Bu yöntemler, şârihlerin divan şiirine yükledikleri anlamı göstermesi bakımından önemlidir. Şârih; dünya görüşüne, bilgisine ve yaşadığı devrin şartlarına göre şiiri incelemiş ve buna göre şerh etmiştir. Bu yaklaşımların ortaya çıkmasında şârihin, şiire bakış açısının önemli bir payı vardır. Yazımızın amacı; şârihlerin, klasik dönemden başlayarak günümüze kadar yapılan şerh çalışmalarında, divan şiirine yaklaşım tarzlarını ortaya koymaktır.Öğe Türk edebiyatında Hz. Ali mevlidleri(2013) Yekbaş, HakanHz. Ali, İslam tarihinde adı en çok geçen şahsiyetlerden birisi olmanın yanı sıra özellikle Türk İslam kültürü ve edebiyatını derinden etkilemiş bir isimdir. Faziletleri, yiğitliği, cömertliği, ilim ve irfanı gibi birçok üstün meziyeti sebebiyle kültürümüzde önemli bir yere sahip olan Hz. Ali, divan şiirinde bu seçkin nitelikleriyle hemen hemen bütün şairlerin ilham kaynağı olmuştur. Bu vesileyle onun vasıflarından bahseden birçok eser yazılmıştır. Bu tür eserlerin başında ise Hz. Ali’nin doğum hadisesinden bahseden mevlidler gelmektedir. Bilindiği gibi mevlid türü, Hz. Peygamber’in doğumu ve hayatı çevresinde gelişen dinî-edebî türlerden birisidir. Fakat mevlid, özellikle divan edebiyatında Hz. Peygamber dışındaki şahıslar için de yazılmıştır. Tespitlerimize göre edebiyatımızda Ehl-i Beyt’ten Hz. Ali için yazılmış mevlid metinleri de bulunmaktadır. Türk-İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Hz. Ali mevlidleri hakkında bugüne kadar kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Yazımızda; Yemînî, Caferî, Necmî Ali, Süleyman Celaleddin, Mehmed Şemseddin, Tâhirü’l-Mevlevî ve Şemsettin Kubat’ın telif etmiş oldukları mevlidler hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca mevlidlerin şekil ve muhteva özellikleri ile mevlidlerdeki ortak motifler hakkında da kapsamlı bir inceleme yapılmıştır.