Tarih Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 43
  • Öğe
    Mustafa Kemal’in Gözünden Cumhuriyet Cumhuriyet’in Gözünden Atatürk
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Yüksel, Ahmet; Çifçi, Taner
    1919 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkıp Sivas’ta hukuki bir zemin kazanmasına vesile olduğu Millî Mücadele, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun en temel safhasıdır. O aşamanın hazırlık safhası olan Çanakkale Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Türk halkı bedellerin en büyüğünü ödeyerek bağımsızlığına doğru yürümüştür. Özgürlüğün kazanımı 1923 yılının temmuz ayında imzalanan Lozan anlaşması ve peşi sıra Cumhuriyet’in kurulmasıyla meşruiyet kazanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bütün bu süreçte yadsınamaz rolünü bir kenara iterek başarının tamamını milletine adamıştır. O mütevazı deha, silah arkadaşlarıyla birlikte bu milletin geleceğini ve kaderini yine onun omuzlarına yükleyerek yükseltmesini bilmiştir. Cumhuriyet’in içerisinde barındırdığı anlamsa sadece Atatürk değildir; bütün silah arkadaşları, bağımsızlık uğruna şehit düşenler ve Cumhuriyet’i yüceltmesi için varis gösterilmiş bir gençliktir. Millî Mücadele’nin kazanılmasında ve Cumhuriyet’in kuruluşunda emeği geçen başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimiz için ödenemeyecek bir borcun olduğu aşikârdır. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Millî Mücadele içerisinde inkâr edilemez bir öneme sahip olan Sivas şehrinde miras aldığı isme 44 yıldır sahip çıkmaktadır. Bu süreç içerisinde eğitim alanında meydana getirdiği farklarla, geçmiş yıllardaki ve bugünkü akademik kadrosuyla millî ve tarihî değerlere dair farkındalığını her fırsatta ortaya koymaya çalışmıştır. Elinizdeki bu kitap da bahsedilen emek ve farkındalığın bir mahsulü olarak ortaya çıkmıştır. Fikrî temel ve onun hayata geçirilmesi konusunda bir ilk olan bu yayının emsallerine ve gelecekte yeni nesillerce benzer özgün fikirlerin ortaya çıkmasına öncülük etme noktasında faydalı olmasını temenni ediyor, projenin doğduğu ilk andan gelişimine ve sonuçlanmasına varana kadar başta bu yayının editörleri olan Doç. Dr. Ahmet Yüksel ve Doç. Dr. Taner Çifçi’ye, kitabın yayım ve yazıma hazırlanmasında fayda sağlayan Arş. Gör. Okan Güven’e ve son olarak fikrin sayfa sayfa geliştirilerek bu eserin oluşmasında pay sahibi bulunan Üniversitemizin tüm akademik personeline teşekkürlerimi sunuyorum. Prof. Dr. Alim YILDIZ Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü
  • Öğe
    1243 Kösedağ Savaşı
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Kaya, Abdullah
    ‚Kösedağ Savaşı‛, Anadolu’daki Selçuklu Türkleri ile Moğolların Zara- Suşehri arasında yer alan Kösedağın eteklerinde 3 Temmuz 1243 yılında yapmış oldukları savaşın adıdır. Bu savaşın neticesinde Türkiye Selçukluları Moğollara karşı tarihinde benzeri görülmemiş bir bozguna uğradı. Türk’ün Anadolu tarihinde bir dönüm noktası olan Kösedağ Savaşı, gerek cereyan ediş şekli gerekse sonuçları itibariyle Türk tarihi içerisinde özel bir yere sahiptir. Biraz önce belirttiğimiz gibi adını olayın zuhur ettiği yerden alan Kösedağ Bozgunu Türk tarihinin ders alınması gereken Anadolu’daki en büyük felaketlerindendir. Kolay bir zafer kazanarak hiçbir mukavemet görmeden Anadolu topraklarında ilerleyen Moğollar, kısa sürede bu coğrafyada Türklere yapmadıkları zorbalığı ve işkenceyi bırakmadılar. İşgal ettikleri şehirleri yakıp yıkıp yağmalayarak halkını; ihtiyar, hasta, kadın, çoluk- çocuk demeden katlettiler. El-Ömerî’nin ifadesiyle, Selçuklular idaresinde cennet gibi olan ve halkına saadet günlerini yaşatan Anadolu, yeryüzünü alt üst eden Cengizoğulları tarafından istila edilmişti. Moğolların bu zulmüne karşı direnemeyen Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev, onlara vergi vermeyi kabul etse de halk üzerindeki baskılarını sona erdiremedi. Türkiye Selçuklu Devleti’nde Kösedağ bozgunuyla başlayan süreç çok karmaşık, ama bir o kadar da önemli olayların başlangıcı oldu. Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz. Çocuk yaştaki üç şehzade hükümdar oldu. Sadettin Köpek gibi bazı devlet adamları yönetimde sultanlardan daha etkili oldu. Artık Türkiye Selçukluları Yakın-Doğu da gelişen siyasi olayların merkezinde yer almaya başladı. Devlet ekonomik sıkıntılarından dolayı dış borç almaya başladı. Ikta sisteminde bozulmalar başladı. Netice itibariyle Türkiye Selçukluları Moğol baskısı altına girerek dağılma sürecine girdi. Ancak bütün bu olumsuz etkilerine rağmen bu bozgunun Anadolu Türklüğüne olumlu tesirleri de olmuştur. Örneğin Moğolların önünden kaçan Türk kavimleri Anadolu’nun Türkleşmesini hatta batıya doğru göç edenler Osmanlı gibi bir cihan devletinin kurulmasını sağladılar. Kısacası Kösedağ bozgunu Selçuklunun yıkılma ve Osmanlı’nın da kurulma sürecini başlatan bir olaydır. Biz bu çalışmamızda Türk tarihinin en önemli bozgunlarından olan Kösedağ Savaşını ele almaya çalıştık. Amacımız ise; tarihinin sadece bir zaferler ve galibiyetler manzumesi olmadığını, mağlubiyetleriyle bir bütün olduğunu ifade etmektir. Şüphesiz tarih, yalnızca bir kahramanlar geçidi ve zaferler anıtı yahut geçmişe övgü düzme işi değildir. Tarih, ancak bir bütün olarak ele alındığında yol gösterici bir özelliğe sahip olur. Tarihteki hataların tekerrür etmemesi için yenilgi ve hezimetlerimizden ders almasını bilmeliyiz. O günkü olayların bugünkü şahitleri olarak bu yenilgilerin sebeplerini sonuçlarını inceleyip gerekli dersleri çıkararak geleceğimizi ona göre şekillendirmeliyiz. Özgüvenlerini kazanmış olan milletler ancak geçmişteki yenilgileriyle yüzleşebilirler. Bu millete Sarıkamış, Balkan ve Kösedağ gibi birçok yenilgisi yıllarca hatırlatılmadı. Yine bu millete geçmişte asırlarca bizim topraklarımızın şimdiki Sivas, İstanbul, Ankara gibi bir parçası olan Kudüs, Selanik, Musul ve Kerkük nasıl kaybedildi anlatılmadı. Ne zamanki bu millet tekrar özgüvenini kazandı geçmişteki hatalarıyla yüzleşmeye başladı. Oysaki yıllardır yapmamız gereken geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarmak adına bu felaketleri masaya yatırıp uzmanlarıyla enine boyuna tartışıp tekrar aynı hatalara düşmemizi engellemekti. Belki bunun şimdiye kadar yapılmaması da bu milleti tekrar aynı hatalarla karşı karşıya getirmek adına oynanan bir projenin senaryosuydu. Artık özgüvenini kazanan bu millet Kösedağ Bozgunu Niçin Oldu? Balkan Savaşlarını Neden Kaybettik? Sarıkamış Felaketinin Sebepleri Nelerdir? Kudüs, Selanik, Musul ve Kerkük elimizden nasıl çıktı? diyerek bu olayları sorgulamaya ve bu hatalarla yüzleşmeye başladı. Bunlardan dersler çıkararak bir daha aynı akıbete maruz kalmamak için bu olayları ilmi bir ciddiyetle irdelememiz bu ülke için hain planları olanların planlarını boşa çıkaracaktır. Bu minval üzere biz bu çalışmamızda Türk’ün Anadolu tarihinde bir dönüm noktası olan Kösedağ yenilgisini ele almaya çalıştık. İslam tarihinde Bedir zaferi kadar, Müslümanların ders çıkarması adına Uhud bozgunu ne kadar önemliyse, Türk’ün Anadolu tarihinde de Malazgirt Zaferi kadar, Kösedağ bozgunu da önemlidir. Şunu da unutmayalım ki bu coğrafyada yapılmış olan Kösedağ Savaşının galipleri bu gün buralarda yoksa bu zaferin nihai kazananı bu millet olmuştur. Gerek Türk gerekse Sivas tarihi için oldukça önemli olan Kösedağ bozgununun geniş çaplı ele alınıp bilinmeyen yönlerinin aydınlatılması için 10 Aralık 2017‘de Türk Tarih Kurumu ile Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ortak olarak uluslararası bir sempozyum gerçekleştirmiştir. Bu sempozyuma yurt içinden ve yurt dışından alanında uzman yaklaşık 70 bilim adamı ile dönemin Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Milli Eğitim Bakanı Dr. İsmet Yılmaz, Konya Milletvekili-Tarihçi Prof. Dr. Ahmet Özdemir, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Genel Başkanı-İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Sivas Valisi Davut Gül, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız gibi birçok devlet büyüğümüz katılmıştır. Biz tarih dersini evlatlarımıza aktarırken yaşadıkları ülke ve dünyanın bu günlere nasıl geldiğinin farkındalığını kazanarak günümüzde olup bitenleri yorumlamayı ve geleceğe yönelik bir projeksiyon oluşturabilmesine yönelik bir tarih bilinci geliştirmelerini hedefleriz. Ayrıca onların geçmişteki olayları güncel olay ve olgularla ilişkilendirmelerine imkân sağlamayı amaçlarız. Bugün millet olarak, geçmişten günümüze üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan yapan ve vatan kalmasını sağlayan tüm şehitlerimizi rahmetle gazilerimizi de minnetle anmaktayız. Bu eserin ortaya çıkmasında her türlü desteği veren başta rektörümüz sayın Prof. Dr. Alim Yıldız’a ve Anadolu Selçukluları Uygulama ve Araştırma Merkez müdürlüğümüzden sorumlu rektör yardımcımız sayın Prof. Dr. Ali Taşkın’a teşekkürlerimi iletmekten onur duyarım. Sivas-2018 Doç. Dr. Abdullah Kaya Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Anadolu Selçukluları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
  • Öğe
    Prof. Dr. Nejat GÖYÜNÇ Armağanı
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2016) Eken, Galip; Karademir, Zafer
    Merhum Prof. Dr. Aydın Taneri hocamızın sıklıkla kullandığı “hocalık hakkı, babalık hakkının önünde gelir” sözünün akademik miras olarak nesilden nesile aktarılan manevi bir değer olduğunu bugün daha iyi idrak etmiş bulunuyorum. Bu bilinç içerisinde Prof. Dr. Nejat Göyünç Hocamızı, akademik ve manevi mirasını mensup olduğumuz nesile aktaran değerli bir bilim insanı olarak saygı ve hürmetle anmak ve bir hatıra kitabı ile onore etmek istedik. Takipçisi olduğumuz makaleleri, Mardin tarihi üzerine kaleme aldığı kitabı ve editörlüğünü yaptığı; öğrencilik şartlarında kolayca temin edemeyip ancak Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi kanalıyla ulaşabildiğimiz Osmanlı Araştırmaları Dergisi, fakülte yıllarımızdan Nejat Hocaya dair yansıyanlar arasındadır. Kendisiyle ilk olarak üniversitemizin 10 Kasım 1997’ de düzenlediği Atatürk üzerine verdiği konferansta tanıştım ve daha sonra 1999 yılında Konya Selçuk Üniversitesince organize edilen Osmanlı İmparatorluğunun 700. Yılı sempozyumunda bir arada bulunma onuruna eriştim. Akademik olarak engin bilgisi yanında insani anlamda ne kadar zarif ve paylaşımcı olduğuna yakinen şahit oldum. Bu hatıra kitabı fikrinin ortaya çıkmasında en büyük pay rektörümüz Prof. Dr. Faruk Kocacık hocamızındır. Özellikle son iki yıldır bilvesile her görüşmemizde Nejat Göyünç anısına bir bilimsel faaliyet organize edebileceğimizi ya da bir hatıra kitabı çıkarabileceğimizi defalarca hatırlatmıştır. Aldığımız bu değerli destek ile bölümümüz tarafından organize edilen 23 Ekim 2015 tarihli “1. Dünya Savaşı ve Osmanlı Ermenileri”başlıklı ulusal bir sempozyum yapmayı başardık. Henüz yolun başındayken katılımcı hocalarımıza Nejat Göyünç için yayınlayacağımız hatıra kitabından bahisle sundukları bildiri metinlerini makale haline dönüştürerek bize iletmelerini rica ettik. Bu konuda bizden desteklerini esirgemeyerek esasen kitabın ortaya çıkmasına katkıda bulundular.
  • Öğe
    Gelenekten Geleceğe 50 Yılın Hikâyesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, 2024) Ömer DEMİREL...[ve diğerleri]; Yekbaş, Hakan; YÜKSEL, Ahmet
    İç Anadolu’nun kalbinde bulunan güzide şehrimiz Sivas, tarihi boyunca siyasî ve askerî öneminin yanı sıra bir ilim merkezi olmuştur. Kendisine verilen “Daru’l-ulemâ” ismine yakışır şekilde merkezinde bulunan dört medresesinde nice alimler yetiştirmiştir. Yüzyıllar boyunca medreseler şehri olmuş Sivas, Cumhuriyet döneminde de yeniden ilim insanları yetiştirecek bir üniversitenin özlemini duymaktaydı. Bu hayalini gerçeğe dönüştürme yolunda büyük gayretler gösterdi, canla başla çalıştı, çalabileceği bütün kapıları çaldı ve nihayetinde başarılı oldu. Sivas’ın Üniversitesi, Cumhuriyetimizin 50. yıl dönümünün simgesi olarak inkişaf etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet’in temelini burada attık” dediği bu kutlu kentin Üniversitesi de bu tarihi vasfına eşlik eder şekilde kurulmuş ve Cumhuriyet adını almıştır. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, kurulduğu günden bugüne adının hakkını verircesine gelişmeye ve büyümeye devam etmiştir. Üniversitemizin kuruluşunda büyük emeği geçen başta Rahmi Karahasanoğlu olmak üzere Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneğinin kıymetli üyelerine, kuruluş öncesi ve kuruluş aşamalarında çaba gösteren değerli hemşerilerimize, Üniversitemizin ilk akademik ve idari kadrolarına canı gönülden teşekkür ediyorum. Keza dünden bugüne Üniversitemize emeği geçen tüm personelimize ve bizi tercih eden bütün öğrencilerimize de teşekkürümüz bakidir. 50. yaşını kutlayan Sivas Cumhuriyet Üniversitesinin çok değerli anılarla, faaliyetlerle ve akademik başarılarla ilerleyen tarihi, birkaç kez girişimde bulunulmasına rağmen bugüne değin kaleme alınmamıştır. Artık bu tarihin yazılmasının vaktinin geldiği düşüncesiyle harekete geçildi ve bu eser ortaya çıktı. Hem bugünün hem de gelecek nesillerin istifadesine sunulan eser bir tarihi anlatmasının ötesinde yolu Cumhuriyet Üniversitesiyle kesişmiş herkesin içinde kendinden bir şeyler bulacağı bir anı kitabı olmuştur aynı zamanda... Bu eser, Üniversitemizin emektarlarıyla yapılan görüşmeler ve arşivlerde sürdürülen çalışmalarla, oldukça meşakkatli bir sürecin ürünü olarak ortaya çıktı. Bu noktada verdikleri bilgilerle yolumuzu aydınlatan kimi emekli kimi halen görevinin başında bulunan tüm akademik ve idari personelimize teşekkür ediyorum. Böylesi bir kitabın eksikliğine işaret ettiğimde onun bir ekip çalışmasıyla ortaya çıkarılabileceğini dile getirmekle kalmayıp hem oluşturdukları çalışma arkadaşlarıyla birlikte yürüttükleri koordineli çalışma hem de titizlikle icra ettikleri editörlük göreviyle fikirden pratiğe eserin oluşturulmasında verdikleri emeği yakinen müşahede ettiğim Prof. Dr. Hakan Yekbaş ve Prof. Dr. Ahmet Yüksel’e teşekkür ediyorum. Sadece bu kitap için birer bölüm kaleme almakla kalmayıp belge ve fotoğraf arşivleriyle ona zenginlik katan Prof. Dr. Yavuz Siliğ ve Doç. Dr. Güney Nair başta olmak üzere diğer yazarlarımız Prof. Dr. Ömer Demirel, Dr. Öğr. Üyesi Buket Çelik, Dr. Okan Güven, Öğr. Gör. Serap Bozpolat Ayan, Arş. Gör. Oğuz Şentürk ile Kütüphane Uzmanımız Nuri Karataş, Tarih Bölümü doktora öğrencilerimiz Canan Yıldırım ve Yusuf İslam Yılmaz’a da özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Bu kitabı Sivas Cumhuriyet Üniversitesinin 50. yılına bir armağan olarak sunmaktan gurur duyduğumuzu belirtmek isterim. Üniversitemiz hafızasının diri kalmasına katkı sağlamasını diliyorum.
  • Öğe
    Reading the Ottoman Mind Prelude
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, 2023) Gündoğdu, Birol; Yıldız, Alim
    This book is prepared within the framework of a new project pioneered by Sivas Republican University in 2022-2023. The project mainly aims to analyze Ottoman perceptions of decision-making process by examining the primary and secondary sources of the Ottoman Empire available to historian today. The skeletal framework of the series is to give insights about the analogy of Ottoman way of thinking and mindset regarding their approach to the most significant issues that matter most to them within the larger context of Ottoman historiography. In other words, as Ottoman academicians we would like to “reading the Ottoman mind” by first examining diverse historical subjects and events and then by measuring Ottoman reactions to them.
  • Öğe
    İradeyi Milliye Gazetesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2008) Keskin, Mevhibe Gül
    "İradeyi Milliye Gazetesi" adıyla yayımlanan bu kitap, Mevhibe Gül Keskin'in tamamlanmamış yüksek lisans tezinin taslaklarından oluşmaktadır. Yaklaşık on beş yıl önce, 1992 yılında Türkiye'de mevcut bütün iradeyi Milliye sayılarının günümüz harflerine çevrilmesi ve incelenmesi amacıyla başlanan çalışma, yürütücüsünün erken vefatı nedeniyle yarıda kalmıştır. Çalışma taslakları, M. G. Keskin'in ailesi tarafından bilgisayar ortamına aktarılmış ve 2003 yılında genelağa yerleştirilmiştir (http://mevhibegulkeskin.tripod.com/). Taslaklar, bilgisayar ortamına aktarılırken M. G. Keskin'in özgün yazı biçimine ve yazıları sınıflama dizgesine sadık kalınmış, günümüz Türkçesiyle birçok açıklama eklenmiştir. Bu kitap, genelağdaki metnin işlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Kitap metni, yarım kalmış bir çalışmanın olumsuz özelliklerini taşımaktadır. Birçok eksik ve yanlış içerdiği kuşkusuzdur; bu durum metnin işlenmesi ve İradeyi Milliyenin özgün metninin bu yayın çerçevesinde hazırlanması sırasında tarafımızdan saptanmıştır. Ancak, İradeyi Milliye üzerinde yapılan belki ilk ve en kapsamlı çalışmanın eksik ve kusurlarının düzeltilmesi veya metnin özgün gazete yazılarıyla karşılaştırılması yoluna gidilmemiştir; çalışmanın sahibinin adıyla, sahibinin geride bıraktığı şekilde yayımlanması yeğlenmiştir. Bu nedenle kitap, akademik çalışmalar için kaynak eser olma niteliğini taşımamaktadır.
  • Öğe
    IV. Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu Bildiri Özetleri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Dellal, Yeşim; Kılıç, Gönül; Tülek, Güzide; Güven, Okan
    Değerli Katılımcılar, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen “IV. Lisansüstü Öhrenci Sempozyumu” kapsamında sizleri ahırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Üniversitelerin temel misyonlarından biri ehitim-öhretim faaliyetlerini yürütmek, bir diheri ise bilimsel araştırmalarla bilgi üretimine katkı sahlamaktır. Bu dohrultuda, öhrencilerimizin akademik hayata hazırlanmaları, bilimsel süreçleri takip etme becerilerini artırmaları açısından bu tür etkinlikler büyük bir önem taşımaktadır. Bu sürecin onların akademik gelişimleri için önemli bir kazanım olduhunu düşünüyoruz. Bu sempozyum, farklı disiplinlere ait konuların ele alınarak güncel bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasına imkân tanımayı ve katılımcılara yeni bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu organizasyonda emehi geçen tüm hocalarımıza, öhrencilerimize ve siz deherli katılımcılarımıza teşekkür eder, etkinlihimizin hepimiz için hayırlı ve ilham verici olmasını temenni ederim. Saygılarımla… Prof. Dr. Vehbi ÜNAL SCÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı
  • Öğe
    Osmanlı polis komiseri Kayserili Ali Rıza Efendi’nin hayat ve hukuk mücadelesi (1868-1920
    (2022) Yüksel, Ahmet
    Ali Rıza Efendi, XIX. yüzyılın son demlerinde Osmanlı polis teşkilatına girmiş, sahip olduğu temiz sicili sayesinde kariyer basamaklarını sağlam adımlarla tırmanmış, ancak hakkında polislik mesleğini kötüye kullandığına ilişkin verilen bir ihbar üzerine kendisini birdenbire teşkilatın dışında bulmuş biridir. Meslekten ihraç edilmeyi asla hak etmediğini düşündüğünden yıllarca sürecek olan bir hukuk mücadelesine atılmıştır. Mücadelesi sona erdiğinde haklılığı gün yüzüne çıkmış, dolayısıyla o mücadeleyi kazanmıştır. İşte bu çalışma Ali Rıza Efendi’nin yaşam ve kariyer öyküsünün yanında işaret edilen hukuk mücadelesine yoğunlaşmıştır. Osmanlı ve Emniyet Genel Müdürlüğü arşivlerinde Ali Rıza Efendi’nin biyografisini eksiksize yakın tarzda aktarmaya müsait hayli zengin bir belge topluluğu mevcuttur. Bir Osmanlı memurunun yaşantısını ayrıntılı bir şekilde aktarabilmek için gerekli olan tercümeihâl varakası, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye Tezkiresi (nüfus kâğıdı) ve askerlik teskeresi gibi belgeler altmış kadar vesikadan oluşan Emniyet’teki sicil dosyası içerisinde mevcuttur. Osmanlı Arşivi’nde ise ona ve özellikle yukarıda işaret edilen hukuk mücadelesine ait vesikalara ulaşılmıştır. Bu tarz biyografik araştırmalarda o denli zengin bir belge koleksiyonu şahsın doğum, ölüm, evlilik, atama, terfi ve azil gibi olaylarla ilgili tarihlendirme hususunda çok defa birbiriyle çelişen bilgilerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Ancak Ali Rıza hakkında üretilen belgelerin zenginliğine karşın ihtilaf arz eden çok fazla bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu sayede araştırmaya konu olan şahsın hayli ilgi çekici olduğu düşünülen yaşam öyküsünün ve yürüttüğü hukuk mücadelesinin kesintisiz bir surette aktarılabilmesi mümkün olmuştur. O öykü sayesinde ayrıca Osmanlı polis teşkilatındaki bazı değişim ve dönüşümleri takip edebilmek de mümkün olmuştur
  • Öğe
    Osmanlı Tarihinin Temel Kaynaklarından İlk Anonim TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMAN (Edirne Nüshası)
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2021) Yüksel, Hasan; Delice, İbrahim; Karagülle, Dahiye
    Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş devri hâlâ bir muamma. Çözemediğimize hayıflanırız. İlk döneme dair belge kıtlığından yakınırız. Hâlbuki Osmanlı tarihine ait yazma metinler ve mevcut kaynaklar konusunda değil yurt dışındakilerin Türkiye’deki kütüphanelerin bile güvenli ve ciddi bir kataloğu henüz yok. Hâl böyle olunca ilk devir Osmanlı tarihini konu alan bir eser üzerinde ciddi bir çalışma yap-mak kolay olmuyor. Yapılan, mevcut bir yazmayı ele alıp yeni harfle-re aktarmak veya daha önce yeni harflere aktarılanı, yeniden aktar-maktan öteye gidilmiyor. Bu mesele böyle çözülmez. Bunun için acil olarak Türkiye’deki ve yurt dışındaki kütüphaneler taranıp Osmanlı -daha doğrusu, Türk- tarihine az veya çok yer veren bütün yazmaların kataloğunun çıkarılması gerekir. Mesela, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi -IRCICA İslam Tıp Yazmaları Kataloğu (Arapça, Türkçe ve Farsça)’nu üç kişiyle hazırladı. Aynı şekilde Türk tarih yazmalarına dair bir katalog niçin hazırlanmasın?Yurt dışında ve Türkiye’deki kütüphanelerde tespit edilen yazmaların dijital olarak Türk Tarih Kurumu gibi bir müessese bünyesinde araştırmacıların hizmetine açık erişim olarak sunulması, büyük bir masraf gerektirmez ve bunun yapılması elzemdir. Yoksa “Oğlum bina okur; döner, döner yineokur!” darb-ı meselinde olduğu gibi aynı fasit daireden çıkılmaz. Bu çalışmada, böylesi zorluklar ile karşılaşılmıştır. Meçhul yazarımız, “Benden önce hiç kimse muhtasar ve mufassal Osmanlı tarihi yazmamıştır.” demektedir. Bunun için bu İlk Anonim Tevârih-i Âl-i Osman’ı önemsiyor ve okuyucuya ulaşmasının gerektiğini düşünüyoruz. Mevcut koşullarda yayına hazırladığımız metnin başka nüshalarına ulaşamadık; ancak, Osmanlı’nın beylikten imparatorluğa gidişinin serüvenine ışık tutan temel bir kaynağın okuyucularını bu yolculukta aydınlanacağını umuyoruz. Evet, Avrupa kütüphanelerindeki On Üç Anonim Tevarih-i Âl-i Osman’ı bir araya getirip çalışmasını ortaya koyan F. Gıese’i örnek alarak Türkiye kütüphanelerinde mevcut Anonimleri karşılaştırmak için yola koyulduk. Daha yolun başında ortaya salgın çıktı. Kardeş kardeşten kaçar oldu. Okuyucuya sunulan bu metinde de böylesi me-şum salgın haberleri var: “yine Sultân Murâd Keşürlik Yaylası’na çıkup vebâ-yı ekber olaldan berü sekiz yüz otuz sekizinde” diye kısaca verilen haber, Oruç Beğ (Öztürk, s.56)de “Vebâ-yı ekber oldu. Rum-ili’nde halk şol kadar kırıldı ki, az kalup dükenüyazdı, âlem harâba vardı tamam, hicretün sene 838/1434” şeklinde ve daha ürkütücüdür. Otuzüç sene sonra, “Def’a, Arnavud’a sefer itdi. Yuvan İlleri’n alup vebâ-yı ekber olup gelüp Filibe’de karâr itdi, hicretün -sene 871(1466)- sekiz yüz yetmiş birinde.” yine veba salgını olduğunu görüyoruz. Otuz bir sene sonra bu kez İstanbul’da “Def’a, Sultân Bâyezîd Kostantin’de karâr idüp halk içinde dürlü dürlü haberler zâhir olup ve Kostantin’de vebâ olup ve dahı vezîri Davud Paşaazl olınup yerine Hersek oğlı Ahmet Paşavezîr oldı, şevvâl ayınun on tokuzında şenbe güninde sene 902(1496).” ibareleriyle üçüncü bir veba haberi daha geliyor. İşte, bu melun salgının dehşetinden bir yere çıkılmaz ve gidilmez oldu. Kütüphanelerde istediğimiz nüshaları temin edemedik; bu salgın ortamında çalışma arkadaşlarımızla mukayeseli metin çalışmasını göze alamadık. Geriye bir tek nüshaya dayalı bir metin neşri kaldı. Kitabın üniversitemizce basılmasına imkân sağlayan Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, rektör yardımcılarımız Prof. Dr. Ünal Kılıç ve Prof. Dr. Hakan Yekbaş ile Sivas Cumhuriyet Üniversitesi matbaasının tüm çalışanlarına ve ayrıca bu nüshanın temininde yardımcı olan Bursa Kütüphane Müdürü Ömer Kuzgun’a teşekkür ederiz. Dr. Hasan Yüksel Dr. İbrahim Delice Dahiye Karagülle 26 Ağustos 2021 / SİVAS
  • Öğe
    Üniversitelerimizin Tarih Bölümleri Ders Programı Çalıştayı (TADEP) Farklılıklar Problemler ve Çözüm Önerileri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2021) Yüksel, Ahmet
    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tarih Bölümü mensupları olarak bir süredir Fakülte ve Üniversitemizin başta kalite komisyonları olmak üzere eğitim ve öğretimin geliştirilmesini gözeten çeşitli faaliyetleri içerisinde aktif bir şekilde yer alıyoruz. Yaptığımız çalıştayın nüvesi de söz konusu faaliyetler kapsamında başlatılan akreditasyon çalışmaları sırasında oluştu. Bölümümüzün ders programı birçok türdeşi gibi yıllar önce oluşturulmuş, o nedenle hızla değişen koşullar karşısında öğrenci odaklı bir eğitim sunabilmek için gerekli olan kıstasların hayli uzağında kalmıştır. Değişimin gerekçesi böylelikle gün yüzüne çıkarken ne yönde olması gerektiği zihnimizi uzun zaman kurcaladı. Yapılmak istenen son derece ciddi bir işti ve öyle birkaç kişinin toplanıp iş bittiğinde “Yaptım, oldu” demesiyle geçiştirilemeyecek kadar da önemliydi. Kısacası müfredat üzerinde girişilecek değişimin daha geniş bir platformda tartışılması gerekiyordu. Sağlık alanına mensup çoğu akademik birim hep birlikte yürüttükleri çalışmalar neticesinde “ortak” veya “çekirdek” tabir olunur bir ders programı oluşturmuştur. Üstelik sadece bunu başarmakla kalmamış, çeşitli periyotlarla o programları geliştirmekten de geri durmamışlardır. “Öyleyse Tarih bölümleri de ders programlarında belli başlı ortak standartlar oluşturup bunu uygulayamazlar mı?” sorusu zihnimizde belirdi. Bu soruya cevap üretebilmek için ortaya koyduğumuz çaba aynı zamanda çalıştay yolculuğumuzun başladığının habercisi oldu. Sonraki aşama doğal olarak yol hazırlıklarını tamamlamakla geçti. O doğrultuda ilk olarak ismi adeta Türkiye‟de yapılan tarih çalıştaylarıyla özdeşlemiş olan Ahmet Şimşek hocamızın kapısını çaldık. Kapı; sonuna kadar aralandı ve değil çalıştayın tamamlanması, çalıştay kitabının yayına hazır hale geldiğini haber veren şu satırların karalanmasına değin uzanan süreci de içine alacak şekilde bir daha hiç kapanmadı. Hangi başlıklar üzerinde kimlerin söz alması gerektiğine, oturumlara kimlerin müzakereci olarak katkıda bulunabileceğine ilişkin birçok husus Ahmet Şimşek‟in eşsiz tavsiyeleri doğrultusunda şekillendi. Ayrıca kendisi çalıştayda tartışılacak belli başlı konular için güzergâh tayin eder tarzda muazzam bir açış konferansına imza attı. Her bir katkısı münasebetiyle kendisine müteşekkiriz. Hazırlıklar kapsamında bir sonraki aşama nasıl bir tepkiye maruz kalacağımızı kestirememenin oluşturduğu tedirginlik haliyle konuşmacı ve müzakereci olarak belirlenen isimlere yönelmek oldu. Her birinin kapısını yine tek tek çaldık. Bereket, hiçbir kapı yüzümüze kapanmadı, sağlık ve zamanın müsaade etmediği birkaç mecburiyet hali hariç. Aldığımız tepki endişelenmenin yersiz, çalıştayı gerçekleştirmek için öyle uzun uzadıya beklemeninse gereksiz olduğunu gösterdi. Gerçekten de çalıştay tamamıyla bir gönül- lülük esası üzerine inşa edilmişti ve Türkiye‟de tarihçilik eğitiminin geleceği hakkında kaygı taşıyan herkesin ortak bir etkinliğiydi. Dikkat çektiğim benzer gerekçeler bizi benzer kaygılarda buluşturdu kısacası. Hatta yola koyulurken hocalarımızın çalıştaya sahip çıkacakları yönünde beslediğimiz inanç tahminlerimizin çok ötesinde bir karşılık buldu ve etkinlik son derece samimi bir şekilde özümsendi. Çalıştay programının şekillendirilmesinden pratiğe aktarılmasına kadar hemen her bir aşamada aldığımız katkı bunun delilidir. Böylece iki gün boyunca kesintisiz olarak tarih bölümleri ders programlarının çeşitli cephelerden tartışılması mümkün oldu. Osmanlıca ve Metodoloji gibi iki temel dersin yanında diğer alan dersleri ile disiplinler arası derslerin müfredatta bulunmaları gereken yerden ne şekilde ve hangi ölçütlerle verilmeleri gerektiğine kadar birçok mesele “dünyadaki iyi örnekler” ve “ortak standartlar” üzerinden tartışıldı. Dahası Tarih bölümlerinde iş dünyasına yönelik hangi derslere müfredatta yer verilmesi gerektiği de ayrı bir oturumda ele alındı. Üstelik tartışma ve değerlendirmeler süresince sarf edilen tek bir kelime dahi çalıştaydan beklenen faydanın dışında değildi. Çalıştayın gereklilik ve verimliliğine ilişkin olarak almaya devam ettiğimiz geri dönüşler bunun apaçık göstergesidir. Bu münasebetle kıymetli mesailerini bölüp çalıştaya katılım ve katkı sağlayan tüm hocalarımıza teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum. Belirli standartlara sahip ve değişen koşullara uyumlu ders programları oluşturabilmek amacına hizmet eden çalıştayın gözettiği başlıca gaye elbette o program dahilinde eğitim alan öğrencilerimiz açısından faydayı en üst düzeye çıkarabilmektedir. Çalıştayda ele alınan konuları tek taraflı yahut üst bir bakış açısı yerine öğrenciler başta olmak üzere diğer bütün iç ve dış paydaşlarımızın görüş ve taleplerini de dikkate alarak daha bütüncül bir anlayışla işleyebilmek için bütün oturumlar Üniversitemizin kurumsal sosyal medya hesapları üzerinden canlı olarak yayımlandı. Çalıştayın duyuru metni ve programı EBYS üzerinden tüm üniversitelerimizin Tarih bölümlerinin dikkat ve ilgilerine sunuldu. Bu şekilde katılımın en üst seviyede olmasına çalışıldı ve dinleyicilerden gelen soruların oturumların sonunda ilgili hocalarımıza yönlendirilerek cevapsız bırakılmamasına özen gösterildi. Sorularının yanında iletmiş oldukları dilekleriyle çalıştaydan beklenen gayelerden birisinin daha gerçekleşmesini mümkün kılan ve çalıştaya zenginlik katan tüm dinleyicilere de teşekkür ediyorum. Hazır söz açılmışken ve çalıştay süresince de “ortak standart” kavramı üzerinden çokça tartışmaya konu olduğundan burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Elbette çalıştayın bizzat kendisi yahut onun tabedilmiş hali olan bu kitap, duyuru metninde sıralanan eksiklik yahut farklılıkları, diğer bir deyişle öğrencilerin birbiriyle uyum göstermeyen bir donanım ve yetkinlikle mezun olmalarını büsbütün ortadan kaldırabilmek gibi gerçek ötesi bir amaca hizmet etmek iddiasında değildir. Zaten her öğrencinin aynı donanımla mezun olabilmesi de olanaksızdır. Ama en azından bir tarihçi için gerekli olan temel donanımı edinmek arzusunda olup o yönde çaba göstermek isteyenler açısından kendi içerisinde belirli bir bütünlüğe sahip bir altyapı oluşturabilmek mümkün olabilir kanaatindeyiz. Sonrası elbette öğrencinin ortaya koyacağı iradeyle, çalışma ve öğrenme gayret ve iştahıyla yakından ilgilidir. Dolayısıyla çalıştay sadece dikkat çekilen olumsuzlukların ortadan kaldırılabilmesi yolunda küçük, ama önemli olduğunu düşündüğümüz bir adımı hep birlikte atabilme amacına hizmet etmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek aynı zamanda yatay geçiş yapacak veya bir üst program için farklı bir üniversiteye müracaat edecek öğrencilerin intibak sürecinde karşılaşacakları zorlukların aşılmasına da yardımcı olacaktır. Ayrıca çalıştay neticesinde varılan umumî uzlaşı doğrultusunda uygulama sahasına yansıtılacak her bir hususun sadece köklü ilimler listesinde kendisine daima en üst sıralarda yer bulmuş ve her zaman da bulacak olan tarih disiplininde değil, sosyal bilimlerin diğer alanlarında da örnek oluşturacağı inancındayız. Çalıştayın gerçekleşmesinde bizler için her türlü imkânı sağlayan Rektör hocamız Prof. Dr. Alim Yıldız‟a, düzenleme kurulunda sadece ismen değil, bu etkinliğin planlanmasından teknik alt yapısının hazırlanıp başarıyla uygulanmasına ve nihayet çalıştay kitabının basımına kadar her bir aşamada cismen yer alarak bizleri yalnız bırakmayan Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Hakan Yekbaş‟a müteşekkiriz. Öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere çalış- tayın bütün evrelerinde yer alarak “emek vermek” kavramının karşılık bulmasını sağlayan sevgili asistanlarımız Okan ve Oğuz ile doktora öğrencimiz Yusuf‟a canı gönülden teşekkür ediyorum. Ahmet Şimşek başta olmak üzere çalıştayın kusursuza yakın ve amacına uygun bir şekilde icra edilmesini sağlayan bütün hocalarımıza da bir kez daha saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Daha sağlıklı günlerde daha nice etkinliklerde, ama mutlaka aynı salonlarda bir araya gelebilmek ümidiyle. Prof. Dr. Ahmet Yüksel Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tarih Bölümü
  • Öğe
    Her Yönüyle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Sivas Uluslararası Sempozyumu 4 : Dil ve Edebiyat
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Yekbaş, Hakan; Yüksel, Ahmet
    Sivas şehri kurulduğu devirden itibaren Anadolu'da mayalanmış her bir medeniyetin kültürel ve ekonomik anlamda bir kesişme noktası olmuş, 1071 Malazgirt Zaferi'nden günümüze değinse Türk tarihinin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür. Katılımlarıyla bizleri onurlandıran tarih camiasının duayen isimlerinden Prof. Dr. Suraiya Faroqhi'nin deyimiyle “Sivas şehri Selçukluyla Osmanlı'yı, Osmanlı ile de Cumhuriyet'i bir kılmış, iç içe geçmiş kültürel ve tarihî bir bütünlüğün timsali olmuştur.” Türk-İslam mührünü taşıyan medreseleri, minareleri, camileri, kümbetleri, hanlar ve hamamları sadece şehrin değil, Anadolu'nun da ezeli ve ebedi meskenimiz olduğunun sarsılmaz anıt-vesikaları olmuşlardır...
  • Öğe
    Her Yönüyle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Sivas Uluslararası Sempozyumu 3 : Kültür - Sanat - Toplum
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Yekbaş, Hakan; Yüksel, Ahmet
    Sivas şehri kurulduğu devirden itibaren Anadolu'da mayalanmış her bir medeniyetin kültürel ve ekonomik anlamda bir kesişme noktası olmuş, 1071 Malazgirt Zaferi'nden günümüze değinse Türk tarihinin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür. Katılımlarıyla bizleri onurlandıran tarih camiasının duayen isimlerinden Prof. Dr. Suraiya Faroqhi'nin deyimiyle “Sivas şehri Selçukluyla Osmanlı'yı, Osmanlı ile de Cumhuriyet'i bir kılmış, iç içe geçmiş kültürel ve tarihî bir bütünlüğün timsali olmuştur.” Türk-İslam mührünü taşıyan medreseleri, minareleri, camileri, kümbetleri, hanlar ve hamamları sadece şehrin değil, Anadolu'nun da ezeli ve ebedi meskenimiz olduğunun sarsılmaz anıt-vesikaları olmuşlardır...
  • Öğe
    Her Yönüyle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Sivas Uluslararası Sempozyumu 2 : Tarih
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Yekbaş, Hakan; Yüksel, Ahmet
    Sivas şehri kurulduğu devirden itibaren Anadolu'da mayalanmış her bir medeniyetin kültürel ve ekonomik anlamda bir kesişme noktası olmuş, 1071 Malazgirt Zaferi'nden günümüze değinse Türk tarihinin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür. Katılımlarıyla bizleri onurlandıran tarih camiasının duayen isimlerinden Prof. Dr. Suraiya Faroqhi'nin deyimiyle “Sivas şehri Selçukluyla Osmanlı'yı, Osmanlı ile de Cumhuriyet'i bir kılmış, iç içe geçmiş kültürel ve tarihî bir bütünlüğün timsali olmuştur.” Türk-İslam mührünü taşıyan medreseleri, minareleri, camileri, kümbetleri, hanlar ve hamamları sadece şehrin değil, Anadolu'nun da ezeli ve ebedi meskenimiz olduğunun sarsılmaz anıt-vesikaları olmuşlardır...
  • Öğe
    Her Yönüyle Sivas Kongresi'nin 100. Yılında Sivas Uluslararası Sempozyumu 1 : Tarih
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Yekbaş, Hakan; Yüksel, Ahmet
    Sivas şehri kurulduğu devirden itibaren Anadolu'da mayalanmış her bir medeniyetin kültürel ve ekonomik anlamda bir kesişme noktası olmuş, 1071 Malazgirt Zaferi'nden günümüze değinse Türk tarihinin ayrılmaz bir parçasına dönüşmüştür. Katılımlarıyla bizleri onurlandıran tarih camiasının duayen isimlerinden Prof. Dr. Suraiya Faroqhi'nin deyimiyle “Sivas şehri Selçukluyla Osmanlı'yı, Osmanlı ile de Cumhuriyet'i bir kılmış, iç içe geçmiş kültürel ve tarihî bir bütünlüğün timsali olmuştur.” Türk-İslam mührünü taşıyan medreseleri, minareleri, camileri, kümbetleri, hanlar ve hamamları sadece şehrin değil, Anadolu'nun da ezeli ve ebedi meskenimiz olduğunun sarsılmaz anıt-vesikaları olmuşlardır...
  • Öğe
    Lymphocytopenia is associated with poor NYHA functional class in chronic heart failure patients with reduced ejection fraction
    (TURKISH SOC CARDIOLOGY, 2015) Yucel, Hasan; Ege, Meltem Refiker; Zorlu, Ali; Kaya, Hakki; Beton, Osman; Gungor, Hasan; Acar, Gurkan; Temizhan, Ahmet; Cavusoglu, Yuksel; Zoghi, Mehdi; Eren, Mehmet; Ural, Dilek; Yilmaz, Mehmet Birhan
    Objective: In heart failure (HF) patients, functional capacity has been demonstrated to be a marker of poor prognosis, independent of left ventricular ejection fraction (EF). Lymphocyte count is currently recognized in certain risk stratification scores for chronic HF, and severe HF is associated with lymphocytopenia. However, no data exists on the association between lymphocyte count and functional capacity in patients with stable HF. This study aimed to assess the relationship between lymphocyte count and New York Heart Association (NYHA) functional capacity in systolic HF outpatients. Methods: The Turkish Research Team-HF (TREAT-HF) is a network which undertakes multi-center observational studies in HF. Data on 392 HF reduced ejection fraction (HFREF) patients from 8 HF centers are presented here. The patients were divided into two groups and compared: Group 1 comprised stable HFREF patients with mild symptoms NYHA Class (I-II), while Group 2 consisted of patients with NYHA Class III-IV symptoms. Results: Patient mean age was 60 +/- 14 years. Lymphocyte count was lower in patients with NYHA functional classes III and IV than in patients with NYHA functional classes I and II, 0.9 [0.6-1.5] x1000 versus 1.5 [0.7-2.2] x1000, p<0.001). In multivariate logistic regression analysis, lymphocyte count OR: 0.602, 95% CI: 0.375-0.967, p=0.036), advanced age, male gender, presence of hypertension, EF, left atrium size, systolic pulmonary artery pressure, neutrophil and basophil counts, creatinine level, and diuretic usage were associated with poor NYHA functional class in systolic HF outpatients. Conclusion: The present study demonstrated that in stable HFREF outpatients, lymphocytopenia was strongly associated with poor NYHA function, independent of coronary heart disease risk factors.
  • Öğe
    Neutrophil to Lymphocyte Ratio is Predictor of Atrial Fibrillation Recurrence After Cardioversion With Amiodarone
    (SAGE PUBLICATIONS INC, 2015) Karavelioglu, Yusuf; Karapinar, Hekim; Yuksel, Murat; Memic, Kadriye; Sarak, Taner; Kurt, Recep; Yilmaz, Ahmet
    Background: In this study, our aim is to examine the role of the neutrophil to lymphocyte ratio (NLR) in the predictions of recurrence under long-term follow-up in patients whose sinus rhythms (SRs) were restored with amiodarone in acute atrial fibrillation (AF). Methods: Retrospectively, patients with acute AF, which successfully converted to the SR with amiodarone treatment, were recruited into the study. Patients experiencing the first AF attack were enrolled to the study and followed up for 5 years (median 23 months, 25-75 percentiles 12-24 months). Neutrophil to lymphocyte ratio was computed as absolute neutrophil count divided by lymphocyte count. Results: A total of 218 patients were recruited into the study and followed up for 21.6 13.9 months; 87 (40%) patients had 1 recurrent AF attack within this period. The follow-up of 131 (60%) patients resulted in persisted SR without any other AF attack. Groups were similar in terms of age and gender. Left atrium (LA) diameter and NLR were increased, and platelet count and lymphocyte count were decreased in patients with AF recurrence in univariate analysis (P < .05 for all). Only LA diameter (for per mm, 1.077 [1.021-1.136], P = .006) and NLR (1.584 [1.197-2.095], P = .001) were independent predictors of AF recurrence in the multivariate analysis. Conclusion: Increased NLR is a marker of increased inflammation and may serve as simple, cheap, and readily available predictors of recurrence in the long-term follow-up of patients admitted with acute AF and successfully converted to SR with amiodarone.
  • Öğe
    Autopsy in the Era of Ottomans
    (TURK TARIH KURUMU, 2013) Yuksel, Ahmet
    This study completed by the light of the documents those were taken from the Prime Ministery's Ottoman Archive inspired from the strive and aim to present some interesting and important details about the autopsy surgery made in the last eras of the Ottoman Empire. In this main frame some problems like in which situations it was needed to make surgery, which medical and legal process was followed in the experience and what kind of strives made by the central government for the process of the otopsy practices were tryed to be explained. In doing so some information was given about the today's otopsy practices when it was needed, with the help of that, the differences and resemblances with the practices used in the Ottoman era were explained. So from this study, it was tryed to find some answers for some questions like from which aspects and at which level the otopsy practices of the Ottoman era contributed the progress of today's modern forensic medicine and law scope.
  • Öğe
    Diagnosis and management of acute heart failure
    (TURKISH SOC CARDIOLOGY, 2015) Ural, Dilek; Cavusoglu, Yuksel; Eren, Mehmet; Karauzum, Kurtulus; Temizhan, Ahmet; Yilmaz, Mehmet Birhan; Zoghi, Mehdi; Ramassubu, Kumudha; Bozkurt, Biykem
    Acute heart failure (AHF) is a life threatening clinical syndrome with a progressively increasing incidence in general population. Turkey is a country with a high cardiovascular mortality and recent national statistics show that the population structure has turned to an 'aged' population. As a consequence, AHF has become one of the main reasons of admission to cardiology clinics. This consensus report summarizes clinical and prognostic classification of AHF, its worldwide and national epidemiology, diagnostic work-up, principles of approach in emergency department, intensive care unit and ward, treatment in different clinical scenarios and approach in special conditions and how to plan hospital discharge.
  • Öğe
    Cytotoxic Effect of Turkish Propolis on Liver, Colon, Breast, Cervix and Prostate Cancer Cell Lines
    (PHARMACOTHERAPY GROUP, 2015) Turan, Ibrahim; Demir, Selim; Misir, Sema; Kilinc, Kagan; Mentese, Ahmet; Aliyazicioglu, Yuksel; Deger, Orhan
    Purpose: To investigate the total polyphenolic and flavonoid contents, antioxidant power and cytotoxic activity of ethanol extracts of Turkish propolis (EEP). Methods: The total polyphenolic and flavonoid contents of EEP were determined by spectrometric methods. Antioxidant power and cytotoxic activity of EEP were evaluated using ferric reducing antioxidant power (FRAP) and MTT assays, respectively. Results: The total polyphenolic and flavonoid contents, and FRAP value of EEP were 124.6 +/- 1.5 mg gallic acid/g sample dry weight, 42.0 +/- 0.8 mg quercetin/g sample dry weight and 311.0 +/- 2.5 mg trolox/g sample dry weight, respectively. EEP exhibited powerful cytotoxic effects against the five human cancer cell lines. The highest cytotoxic activity of Turkish EEP was demonstrated on PC-3 cell line (IC50 = 20.7 +/- 3.4 mu g/mL). Conclusion: The results demonstrate that EEP is a good source of antioxidant and a natural antitumor agent capable of reducing cancer cell proliferation.
  • Öğe
    Vaccination of adults with heart failure and chronic heart conditions: Expert opinion
    (TURKISH SOC CARDIOLOGY, 2018) Celik, Ahmet; Altay, Hakan; Azap, Alpay; Cavusoglu, Yuksel; Nalbantgil, Sanem; Senol, Esin; Temizhan, Ahmet; Yilmaz, Mehmet Birhan