Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Bildiri / Sunu / Poster Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Rose Tremain’in romanında Mekân ve Yer: Edward Relph’in kuramı ışığında The Road Home(ASERC, 2024) Baştan, AjdaBu çalışma, Rose Tremain’in The Road Home adlı romanında mekân ve yer arasındaki ilişkiyi, Edward Relph’in mekân-yer kuramı çerçevesinde incelemektedir. Romanın ana karakteri Lev, otobüs, bodrum katı, kiralık oda, çalıştığı restoran gibi mekân veya yerlerde bulunur. Relph ise mekânı fiziksel olarak var olan bir alan olarak tanımlar ve yerin, bireylerin bu mekânla kurduğu anlamlı ve duygusal bağları temsil ettiğini ifade eder. Tremain’in romanı, bir göçmenin yeni bir şehirdeki kimlik arayışını, aidiyet sorunlarını ve mekân ile yer arasındaki dönüşümü derinlemesine işler. Doğu Avrupa’dan Londra’ya göç eden Lev, başlangıçta Londra’yı kendisi için herhangi bir anlam taşımayan, soyut bir fiziksel alan olarak deneyimler. Ancak zamanla Lev, yaşadığı deneyimler, kurduğu ilişkiler ve anılar sayesinde bu mekânı anlamlı bir “yer” haline getirmeye başlar. Lydia ve Sophie ile kurduğu arkadaşlık ve duygusal bağlar, Lev’in Londra’ya aidiyet duygusu geliştirmesinde önemli bir rol oynar. Özellikle Sophie ile olan ilişkisi, ona Londra’da bir aidiyet duygusu kazandırmaya çalıştığı bir dönemdir. Fakat ilişkilerin bitmesi ve Sophie’nin Lev’i terk etmesi, Lev’in aidiyet hissini yeniden sarsar ve onu “yersizlik” duygusuyla yüzleştirir. Relph’in mekân-yer kuramı, özellikle göçmenlerin yabancı bir şehirdeki aidiyet arayışını anlamada önemli bir perspektif sunar. Lev’in yaşadığı kimlik arayışı ve mekânla kurduğu duygusal bağlar, onun fiziksel bir mekânda var olmasından öteye geçmesine ve bu mekânda kendine bir yer inşa etmesine yol açar. Lev’in memleketine dönmesi ve burada kendi restoranını açarak kökleriyle bağ kurması, kaybettiği “yer” duygusunu yeniden kazandığı önemli bir dönüm noktasıdır. Sonuç olarak, The Road Home romanı, mekân ve yer arasındaki farkları derinlemesine ele alarak, göçmenlerin aidiyet arayışlarını ve bu süreçteki duygusal bağlarını irdeler. Lev’in Londra’daki deneyimleri ve memleketine dönüşü, yerin anlamını ve kimlik kazandırma sürecini vurgular. Tremain’in eseri, göçmenlerin mekânla kurdukları bağlar üzerinden, bireysel ve toplumsal aidiyetin ne denli karmaşık bir süreç olduğunu gözler önüne serer. Anahtar Kelimeler: Edward Relph, Göçmenlik, Mekân, Rose Tremain, The Road Home, YerÖğe Rachel De-lahay’ın Routes adlı tiyatro oyununda Göçmenlik Sorunu: Deport ve Irkçılık İlişkisi(ASERC, 2024) Baştan, AjdaÇağdaş İngiliz yazar Rachel De-lahay’ın ilk kez 2013 yılında sahnelen Routes (Rotalar) adlı tiyatro oyunu, göçmenlik ve deport (sınır dışı edilme) meselelerini irdeleyerek, bu süreçte ırkçılığın oynadığı rolü çarpıcı bir şekilde gözler önüne serer. Nijerya ve İngiltere’de geçen sahneler aracılığıyla izleyiciyi iki farklı kıtaya taşır ve karakterlerin yaşadığı kültürel çatışmaları sahneye yansıtır. Farklı coğrafyalarda geçen bu hikâye, göçmenlik ve aidiyet sorunlarını derinlemesine işler. Oyunun ana karakterlerinden Femi, 40’lı yaşlarında Nijeryalı bir adamdır. İngiltere’den deport edilmiş ve şimdi İngiltere’deki ailesine yeniden kavuşma çabası içindedir. Femi, herhangi bir suça karışmadığını savunmakta ve yalnızca siyahi olduğu için deport edildiğini düşünmektedir. Öte yandan Bashir, 18 yaşında, aslen Somalili bir gençtir. İngiltere’de büyümesine rağmen, sınır dışı edilme tehdidi ile karşı karşıyadır. Anne ve babasını kaybetmiş olan Bashir, Somali’de tanıdığı hiç kimse olmaması nedeniyle büyük bir belirsizliğin eşiğindedir. O da Femi gibi suçsuz olduğunu ileri sürer ve yalnızca ten renginin onu deport sürecine sürüklediğine inanır. De-lahay, bu iki karakter üzerinden göçmenlik, kimlik ve aidiyet kavramlarını sorgulatırken, siyahilerin adaletsiz bir şekilde deport edilmesine neden olan sistematik ırkçılığa dair keskin bir eleştiri sunar. Routes, deport süreçlerinin yalnızca yasal bir prosedür olmadığını, aynı zamanda bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen toplumsal bir travma olduğunu vurgular. Femi’nin ailesine dönme arzusu ile Bashir’in yalnızlığı arasındaki tezat, göçmenlik deneyiminin zorluklarını ve insanın köklerine duyduğu özlemi gözler önüne serer. De-lahay’ın kalemi, izleyicilere göçmenlik ve toplumsal adalet hakkında düşündürücü sorular yöneltir, bireysel hikâyeler üzerinden toplumsal sorunlara ayna tutar. Bu bağlamda Routes, göçmenlik meselesini hem kişisel hem de toplumsal boyutlarıyla ele alarak izleyiciye derinlemesine bir eleştiri sunar. Anahtar Kelimeler: Deport, Göçmenlik, Irkçılık, Rachel De-lahay, RoutesÖğe İstiklâl Marşını İngilizce'ye çevirirken dikkat edilmesi gereken unsurlar(2023) Bastan, AjdaBu çalışmada, İstiklal Marşı'nın İngilizceye edebi ve kurallı bir şekilde nasıl çevrilmesi gerektiği anlatılmıştır. Ayrıca, örnek olarak İstiklal Marşı'nın ilk iki kıtası, edebi çeviri kurallarına uygun bir şekilde İngilizceye çevrilmiştir. Edebi çeviri yapmak, özellikle şiir çevirisi yapmak zorlu bir iştir, çünkü edebi eserler sadece kelimelerin bir araya gelmesinden ibaret değildir. Bu nedenle, çeviri yaparken, yazarın duygusal içeriği ve anlatımı gibi edebi unsurların korunması çok önemlidir. Çevirmen, kaynak ve hedef dildeki edebi unsurları anlayarak, doğru kelime ve cümle yapıları seçerek şiirin anlamını ve yapısını korumalıdır. İstiklal Marşı gibi muhteşem bir şiirin İngilizceye çevrilmesi zorlu bir görevdir, çünkü şiir, Türkçe dilinin belirli bir ritmi, uyumu, kafiyesi, söz sanatı, kelimelerin vurgusu ve anlamına dayanan özel bir yapıya sahiptir. Ayrıca, Mehmet Akif Ersoy'un sıklıkla kullandığı kelime oyunları, mecazlar ve semboller de çeviri sürecinde bir zorluk oluşturur. Bu özellikler, kelime kelime çeviriyle karşılanamayacak kadar karmaşıktır. Şiirin anlamını ve duygusunu korumak için, İngilizce çeviride Türkçe'nin dil yapısına benzer bir ritim ve uyum yakalanmalıdır. İngilizce çeviride, satır uzunlukları, zamanlar, isimler ve fiiller de aslına uygun olarak kullanılmalıdır. Ayrıca, şiirin kültürel, tarihi ve toplumsal referansları da doğru bir şekilde İngilizceye çevrilmelidir. Sonuçta, İstiklal Marşı gibi milli bir şiirin İngilizceye edebi ve kurallı olarak çevrilmesi, İngilizce konuşanlar için marşın anlamını daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır.