Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 3120
  • Öğe
    Proje efor tahmini için makine öğrenmesi modellerinin geliştirilmesi ve SHAP yöntemi kullanılarak açıklanması
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Kaya, Esma Nur; Görmez, Yasin
    Günümüzde işletmeler, dijital dönüşüm sürecine uyum sağlayabilmek ve rekabet avantajı elde edebilmek adına etkin bir proje yönetim sürecine ihtiyaç duymaktadır. Özellikle yazılım projelerinin giderek artan bir ivmeyle yaygınlaşması, yazılım projelerinde doğru ve güvenilir efor tahmini yapmayı kritik bir gereklilik hâline getirmiştir. Efor tahmini, bir projenin tamamlanması için ihtiyaç duyulan iş gücü ve zamanın öngörülmesini sağlayarak kaynak planlamasının optimize edilmesine ve maliyetlerin etkin bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunmaktadır. Ancak, yazılım projelerinin dinamik ve karmaşık yapısı, geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilen efor tahminlerinin doğruluğunu sınırlayabilmektedir. Bu nedenle, son yıllarda veri odaklı yaklaşımlar ve makine öğrenmesi teknikleri, efor tahmini sürecinde önemli bir araştırma alanı hâline gelmiştir. Bu çalışmada, yazılım projelerinde efor tahmininin doğruluğunu artırmaya yönelik olarak rastgele orman, karar ağacı, doğrusal regresyon, yapay sinir ağı, GradientBoost ve AdaBoost gibi yaygın kullanılan makine öğrenmesi yöntemleri uygulanmıştır. Çalışmanın deneysel aşamasında, china_original, cocomonasa_v1, humans2, nasa93, usp05 ve usp05-ft olmak üzere altı farklı veri seti üzerinde model performansları değerlendirilmiştir. Model sonuçlarının güvenilirliğini artırmak amacıyla 50 tekrarlayan sınama yaklaşımı kullanılmış ve modellerin performansları ortalama mutlak hata, ortalama logaritmik kare hatası, belirleme katsayısı ve ortalama göreli büyüklük hatası gibi yaygın metrikler aracılığıyla karşılaştırılmıştır. Deneysel analizler sonucunda, yapay sinir ağı, rastgele orman, karar ağaçları ve GradientBoost modellerinin belirli veri setlerinde yüksek başarı gösterdiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte, genel değerlendirmeler doğrultusunda karar ağacı modelinin proje efor tahmini açısından en başarılı yöntem olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışmanın bir diğer önemli aşaması olarak, geliştirilen modellerin karar verme süreçlerini anlamlandırmak ve model şeffaflığını artırmak amacıyla SHAP yöntemi kullanılmıştır. SHAP analizi sonuçları, her bir veri setinde bazı özniteliklerin model karar alma süreçlerinde diğer özniteliklere kıyasla daha etkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular, proje yöneticilerinin ve yazılım geliştiricilerinin karar süreçlerini daha bilinçli bir şekilde yönlendirmelerine olanak tanıyacak önemli içgörüler sunmaktadır. Elde edilen sonuçlar, makine öğrenmesi tabanlı modellerin yazılım projelerinde efor tahmini süreçlerinde başarılı bir şekilde uygulanabileceğini ve açıklamalı yapay zekâ teknikleri ile bu modellerin yorumlanabilirliğinin artırılabileceğini göstermektedir. Bu bağlamda, çalışmanın yazılım mühendisliği ve proje yönetimi alanlarında ileriye dönük araştırmalar için değerli bir kaynak teşkil etmesi beklenmektedir.
  • Öğe
    Gebelik dönemindeki kadınlarda kaygı ve dinsel yönelim ilişkisinin incelenmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Şahin, Saadet; Yılmaz, Sema
    Kadınların hayatlarında önemli değişimlerin yaşandığı gebelik döneminde birtakım zorlukların ve güzelliklerin olduğu bilinmektedir. Stresin ve belirsizliğin yüksek olduğu gebelik dönemindeki kadınlarda zıt duyguların yaşandığı görülebilmektedir. Bu sebeple; gebelik ile kaygı arasında pozitif yönlü bir ilişki var mıdır? Dinsel yönelim ile kaygı arasında negatif yönlü bir ilişki var mıdır? Sorularının cevabını bulmak çalışmamızın amaçlarındandır. Ancak araştırmamızın temel amacını, gebelik dönemindeki kadınlarda kaygı ve dinsel yönelim ilişkinin incelenmesi oluşturmaktadır. Bu önem ve amaç doğrultusunda hazırlanan araştırmada veri toplama aracı olarak anket formları kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Sivas ilinde gebelik dönemindeki kadınlar oluştururken, kolayda örnekleme yöntemini kullandığımız çalışmamızda araştırma takvimi esas alınarak belirlenen tarihlerde ulaşılabilirliği gerekçesiyle Sivas Devlet Hastanesine gelen ve araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden gebelik dönemindeki 167 kadın ise araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Çalışmada veri toplama aracı olarak kullanılan anket formlarının ilk bölümünde katılımcıların tanıtıcı özelliklerini belirlemeye yönelik sorular yer almaktadır. İkinci bölümünde ise katılımcıların kaygılarını ve dinsel yönelimlerini belirlemeye yönelik geliştirilmiş olan 'durumluk ve sürekli kaygı envanteri' ile 'dinsel yönelim ölçeği' kullanılmıştır. 4'lü likert formunda hazırlanan ölçeklerin analizi SPSS paket programında yapılmıştır. Anket formlarındaki ifadelerin seçilmesi sıklığı ve yüzdesinin verilmesinin ardından, bağımsız iki grup ortalamasının karşılaştırılmasında bağımsız örneklem Mann-Whitney U testi, ikiden fazla grup ortalamalarının karşılaştırmasında ise Kruskal Wallis H testi sonuçlarına bakılmıştır. Ölçekler arasındaki ilişkinin yönünü ve kuvvetini belirlemek için de korelasyon analiz sonuçları incelenmiştir. Sonuç olarak çalışmamızda; gebelik dönemindeki kadınların kaygıları ile gelir durumları arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Gebelik dönemindeki kadınların kaygıları ile doktor ilgisinden memnun olmaları arasında pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Gebelik dönemindeki kadınların dinsel yönelimleri ile eğitim durumları arasında anlamlı bir ilişki vardır. Eğitim düzeyi üniversite olan katılıcılara nispeten eğitim düzeyi orta öğretim ve altında olan katılımcıların dinsel yönelim puanları daha yüksektir. Nihayetinde katılımcıların kaygılarının tahammül sınırları içinde olduğu, gebelik dönemindeki kadınlarda kaygı ve dinsel yönelim arasında anlamlı bir ilişkinin söz konusu olmadığı görülmüş ve temel hipotezimiz doğrulanmamıştır.
  • Öğe
    1952-1967 yılları arasında Makedonya'dan Manisa iline gelen göçmenlerin kent ekonomisine etkileri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Gülhan, Mustafa; Uzun, Ahmet
    Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kurulduğu yıllarda ve sonrasında Balkanlardan göç hareketi çeşitli şekillerde devam etmiştir. Makedonya Balkanlardan gelen göçe kaynaklık eden ülkelerden biri olurken; Manisa da ağırlıklı olarak Türkiye'nin batı kesimini tercih eden göçmenlerin bir yerleşkesi haline gelmiştir. Bu anlamda mevcut tez çalışması göç ve ekonomi kesişiminde Manisa ilini ele almaktadır. Tezin amacı Makedonya'dan Manisa'ya yerleşmiş göçmenlerin görüşlerine başvurarak 1952-1967 yılları arasında Manisa'ya gerçekleştirilen göçlerin kent ekonomisi üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmaktır. Dolayısıyla mevcut çalışma: "1952-1967 döneminde Makedonya'dan Manisa'ya yerleşen göçmenlerin kent ekonomisine etkileri nedir?" araştırma sorusuna yanıt aramaktadır. Buna bağlı olarak göçmenlerin Manisa'ya göç ve yerleşme süreçleri, göç öncesi ve sonrası değişen iş kolları ve güncel durumda göçmenlerin istihdam durumunu ortaya çıkarmak hedeflenmiştir.
  • Öğe
    2021 Manavgat yangınının toplumsal etkileri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Pervaz, Güler; Arslan, Fatih
    Bu çalışma, 2021 yılında gerçekleşen ve Türkiye tarihinin en büyük orman yangınlarından biri olarak kabul edilen Manavgat yangınının toplumsal dinamiklerini ve etkilerini konu almaktadır. Yangının ortaya çıkardığı psiko-sosyal travmalar, ekonomik kayıplar ve toplumsal dayanışma süreçleri araştırmanın ana eksenini oluşturmaktadır. Ayrıca, yangının çevresel ve ekonomik etkileri ile bu etkilerin yerel halk üzerindeki yansımaları da detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Manavgat yangını, Türkiye'nin orman varlığına ve yerel ekonomisine verdiği büyük zararların yanı sıra, toplum üzerinde derin izler bırakmıştır. Bu nedenle, yangının etkilerinin sosyolojik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi, afetlerin uzun vadeli sonuçlarını anlamak ve gelecekte benzer olaylara karşı daha dirençli toplumlar oluşturmak adına kritik bir öneme sahiptir. Çalışma, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın ve yerel halkın direncinin, afet sonrası toparlanma süreçlerindeki belirleyici rolünü vurgulamaktadır. Yangının ardından oluşan toplumsal dinamikler ve yeniden inşa süreçleri, bu çalışmanın odak noktalarından biridir. Bu araştırmada; Manavgat yangınının toplum üzerinde yarattığı çok yönlü etkiler, sosyolojik bağlamda incelenmektedir. Yangının psiko-sosyal ve ekonomik sonuçları ele alınarak, bunların afet sonrası toplumsal dayanışma ve yeniden inşa süreçlerine etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışma, yerel halkın yangın sonrası deneyimlerine ve bu deneyimlerin toplumsal yapıda nasıl kalıcı değişiklikler meydana getirdiğine de yer vermektedir. Araştırmada, Manavgat yangınından doğrudan etkilenen bireylerle yapılan anket çalışması yangının toplum üzerindeki yaygın etkilerini ölçmek için kullanılmıştır. Ayrıca, gözlemler de yangının bireyler üzerindeki psiko-sosyal etkilerini anlamak noktasında katkı sağlamıştır. Ek olarak, yangının ekonomik ve ekolojik boyutlarını değerlendirmek amacıyla, resmi raporlar ve istatistiksel verilerden yararlanılmıştır. Bu yöntemler sayesinde, yangının toplum üzerindeki geniş çaplı etkileri nicel ve toplumsal olarak değerlendirilebilmiştir. Çalışmada; 28 Temmuz-8 Ağustos tarihleri arasında Antalya'nın Manavgat ilçesinde yaşanan yangın afeti, süreç-etkiler-sonuçlar ekseninde ve toplumsal bağlamda incelenmiş, bu kapsamda; yöre halkından oluşan 194 kişiyle anket çalışması yapılmıştır. Ayrıca, konuyu analiz etmek için ilgili resmi kurumların verilerinden (OGM, Tarım Müdürlüğü, Belediye vb.) yararlanılmıştır. Araştırma kapsamında; afet olgusu, afetlerin türleri ve etkileri, bir afet olarak orman yangını ve sebepleri, Manavgat yangınının sosyal - ekonomik ve psiko-sosyal etkileri, toplumun afetlere yaklaşımı ve dayanışma olgusu ele alınmıştır. Araştırma bulguları, Manavgat yangınının yerel halk üzerinde derin psiko-sosyal travmalara ve ekonomik kayıplara yol açtığını ortaya koymuştur. Yangının ardından, toplumda oluşan dayanışma örnekleri ve yerel halkın dayanıklılığı, afet sonrası toparlanmanın ana unsurları olarak öne çıkmıştır. Yangın, sadece fiziksel yıkımlara neden olmamış, aynı zamanda toplumsal yapı üzerinde de kalıcı değişimlere yol açmıştır. Toplumsal dayanışma ve yerel halkın örgütlenme kapasitesi, afet sonrası dönemin en kritik unsurları arasında yer almış, bu süreçlerin toplumsal bütünleşme üzerindeki olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Bu bağlamda, Manavgat'ta 2021 yılında yaşanan büyük orman yangını örneği, toplumsal hazırlık, etkiler ve iyileştirme süreçleri üzerine önemli bir çalışma fırsatı sunmaktadır. Bu yangının toplumsal etkilerini ve afet sonrası süreçleri incelemek hem genel afet yönetimi stratejileri hem de spesifik durumlar için önemli dersler sağlayabilecek kapasitededir. Çalışmayla 'Manavgat Yangını' analiz edilerek, sakınım ve yeniden inşa süreçlerine katkı hedeflenmektedir.
  • Öğe
    Yahvist ve Elohist metinlerde Tanrı algısı
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Köseahmetoğlu, Rukiye; Dualı, Şir Muhammed
    Yahudiler, Kenan bölgesine yerleşmiş bir Sami kabilesinden geldiklerine inanmaktalar ve Kutsal Kitaplarında yer alan İbrahim'i de kabile atası olarak kabul etmekteler. İsrailoğullarının tarihi incelendiğinde ataları İbranilerin, Akdeniz'in doğu kıyısında bulunan halkların kültürü ve dini inançlarından etkilendikleri görülmektedir. Bunun yanı sıra Harran, Filistin, Suriye ve Mısır arasında yeni inançların taşıyıcısı olmuşlardır. Yahudi Kutsal metinlerine göre Yahudilerin ataları İbrahim, İshak, Yakub ve Yusuf'un tanrısı tek bir tanrı iken, sonraları çevre kültürlerin antropomorfik tanrılarının etkisi bu inanç içerisinde de kendine yer edinmiştir. Öyle ki Kenan tanrılarının baş tanrısı olan "El", Mısır kökenli "Adon" bu etkileşimin sonucu olarak Yahudiliğin tek tanrısının isimleri arasında yer almaktadır. Yahudilerin kutsal kitabı, İsrailoğullarının yaşamış oldukları zaferler, sürgünler, vaat edilen topraklara ulaşma çabaları ile ilgili bilgileri içermektedir. Bununla birlikte Yahve diye adlandırdıkları tanrı ile ahitlerini, yaşamış oldukları olayları da anlatmaktadır. Son dönemlerde yapılan araştırmalar göstermektedir ki Tora metinleri farklı kaynaklar içermektedir. Tanrı'yı Yahve olarak adlandıran metinler "J", Tanrı'yı Elohim olarak isimlendiren metinler ise "E" kaynağı olarak isimlendirilmiştir. Çalışmamızın amacı; Yahudi kutsal metinleri olan Tanah külliyatının ilk beş kitabındaki tanrı isimlerinin geçtiği yerlerin tesbit edilerek Yahvist ve Elohist gelenekte tanrıya atfedilen isimleri incelemek, Yahvist ve Elohist metinlerin nasıl ayrıldığını tespit etmek, Tanrı algısının değişmesindeki sebepleri araştırmak ve bu nedenlerin arka planda Tanrı anlayışını nasıl etkilediğini gösterebilmektir.
  • Öğe
    Evde hizmet sözleşmesi'nin iş hukuku kapsamında değerlendirilmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Argut Tuğutlu, Didem; Demir, Kübra
    Geçmişten günümüze işçilerin işveren karşısında dezavantajlı konumda olmaları işçileri korumayı gerektiren birçok yasal düzenlemeyi gerekli kılmıştır. Bu yasal düzenlemeler çalışma koşullarına ve şekillerine göre değişiklik göstermektedir. Çalışma hayatında esnekleşmenin bir sonucu olarak farklı çalışma modelleri ortaya çıkmıştır. Evde hizmet sözleşmesi kapsamında çalışmak, işyerinin eve taşınmasının günümüzdeki uzaktan çalışma modeline göre daha basit bir hali denilebilir. Teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının henüz kolay ulaşılabilir olmadığı dönemlerde evde hizmet sözleşmesi, eve iş verme yöntemi ile zanaat gerektiren işler için uygulanmaya başlamıştır. Uzaktan çalışma, telekomünikasyon araçlarının kullanılarak işin işyeri dışında evde ya da başka bir yerde görülebildiği bir çalışma modelidir. İşin işyeri dışında görülmesi nedeni ile bu iki çalışma şekli benzerlik göstermektedir. Fakat bu benzerliklerin yanı sıra her iki sözleşme türünün farklılıkları da bulunmaktadır. Evde hizmet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenirken, uzaktan çalışma sözleşmesi 4857 sayılı İş Kanunu'nda düzenlenmiştir. Çalışma kapsamında Türk Borçlar Kanunu'nda iş görme sözleşmeleri başlığı altında toplanan hizmet sözleşmelerinden hareketle evde hizmet sözleşmesi incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmanın devamında uzaktan çalışma kavramı açıklanmış ve bu sözleşme türü kısaca tanıtılmıştır. Son olarak araştırmamızın iki ana konusu olan bu sözleşme türleri karşılaştırılmıştır.
  • Öğe
    Türk bankacılık endüstrisinde faaliyet gösteren ticari bankaların finansal performansının çok kriterli karar verme (ÇKKV) teknikleri kullanarak analiz edilmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Yüzbaşıoğlu, Eslem; Koç, Selahattin
    Bankalar ülke ekonomilerinde tasarrufların en etkili biçimde kullanılması hususunda büyük rol oynamaktadır. Üstlendiği bu rol ile bankalar ülke ekonomilerinde finansal sistemlerin temel taşı konumundadır. Temel amaçları kâr etmek olan bankalar, üretim sürecinin temel aktörü olan reel sektörün fon ihtiyacını karşılayarak finansal piyasaların gelişmesini sağlayarak ülke ekonomilerinde istikrarın sağlanmasına, istihdama dolayısıyla ekonomik büyümeye önemli katkı sağlamaktadırlar. Ülkemiz finans sistemi içerisinde de bankacılık sektörü 2023 yılsonu itibarıyla 23,5 trilyon TL aktif büyüklüğü ile %91,8'lik bir paya sahiptir. Bankaların ülke ekonomileri içerisinde sahip olduğu bu önem bankların performanslarının dönemsel olarak ölçülmesi ve takip edilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Çalışma MEREC, LOPCOW ve CRADIS yöntemlerinden oluşan hibrit ÇKKV modeli ile Türkiye'de faaliyet gösteren ticari bankaların performansını ölçmeye odaklanmaktadır. Bu doğrultuda Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayınlanan aktif büyüklüğüne göre bankalar sıralamasında ilk 10'da yer alan bankalar analiz kapsamına dahil edilmiştir. Söz konusu bankaların 2019-2023 dönemi performansları 7 kriter özelinde değerlendirilecektir. Öncelikle MEREC ve LOPCOW yöntemleri ile bu 7 kriterin bankaların performansı üzerindeki önem ağırlıkları tespit edilecektir. Daha objektif ve optimal ağırlıkların elde edilmesi amacıyla bu iki yöntem ile elde edilen kriter önem ağırlıkları ortak ağırlıklandırma yöntemi ile birleştirilecektir. Ortak ağırlıklandırma yöntemi sonuçlarına göre mevduat bankalarının performansının belirlenmesinde 2019-2023 döneminde yıllar itibarıyla en çok etkiye sahip kriter ve en az etkiye kriter yıllar itibariyle belirlenecektir. Çalışmanın ele aldığı dönem aralığında Türkiye'de yaşanan COVID-19 pandemisi, enflasyonist ortam, 6 Şubat depremi ve döviz kurunda yaşanan yükselişler sebebiyle finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalar mevduat bankalarının performanlarını eklileyebileceği düşünülmektedir. Çalışmanın son aşamasında elde edilen kriter önem ağırlıkları CRADIS yöntemi ile entegre edilerek çalışma kapsamına dahil edilen mevduat bankalarının 2019-2023 dönemi performans sıralaması elde edilecektir.
  • Öğe
    KOAH hastalarının sağlık kurumuna yatış sıklığı ve bakım bağımlılıkları ilişkisi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Türk, Çiğdem; Yaltagil, Ebrar Ilıman
    KOAH, dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu olarak kabul edilmektedir ve hastaların sağlık hizmetlerine başvurma sıklığı üzerindeki etkileri çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Bu tez, KOAH hastalarının sağlık kurumuna yatış sıklığı ile bakım bağımlılıkları arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın amacı, KOAH hastalarının bakım bağımlılığının hastane yatış sıklığı üzerindeki etkilerini anlamak ve bu ilişkinin sağlık hizmetleri üzerindeki potansiyel etkilerini değerlendirmektir. Özellikle, bakım verenlerin yükü ve hastaların sağlık hizmetlerine erişim sıklığının, hastaların bakım bağımlılığı üzerindeki etkilerini inceleyerek, KOAH hastalarının bakım süreçlerinin iyileştirilmesine yönelik stratejiler geliştirmeye katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Bu bağlamda, hastaneye yatış sıklığı ve bakım gereksinimlerinin analiz edilmesi, sağlık sistemleri ve hasta bakım yaklaşımlarının geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Araştırma için gerekli izinler ve etik kurul onayı alınmıştır. Çalışma örneklemi, 1 Şubat 2023- 30 Nisan 2024 tarihleri arasında Sivas Numune Hastanesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'nde yatan, araştırmaya gönüllü olarak katılan, 18 yaş üstü, KOAH tanısı almış, bilinci açık, iletişim, görme ve işitme sorunu olmayan 380 hastadan oluşmaktadır. Araştırma, yüz yüze görüşme tekniği ile gerçekleştirilmiş ve SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) programı kullanılmıştır. Katılımcıların %64,7'si erkek, %67,9'u evli ve %56,6'sı ilkokul veya ortaokul mezunudur. Gelir durumu açısından, %56,8'i gelir-gider dengesini sağlamaktadır, %43,2'si ise gelir-giderden fazla bir gelire sahiptir. Sigara kullanımına bakıldığında, %39,2'si hiç sigara kullanmamış, %43,7'si bırakmış ve %17,1'i halen kullanmaktadır. Katılımcıların %90,3'ü bakım aldıkları bireylerle birlikte yaşamaktadır. Araştırma sonuçları, KOAH hastalarının bakım bağımlılığı ile sağlık kurumlarına olan bağımlılıklarının belirgin bir şekilde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bulgular, yüksek bakım bağımlılığına sahip KOAH hastalarının, düşük bakım bağımlılığına sahip hastalara kıyasla daha sık hastane yatışı gerektirdiğini göstermektedir. Ayrıca, evde bakım desteği alan hastaların, bakım bağımlılığı yüksek olmasına rağmen, hastane yatış sıklığının belirgin şekilde azaldığı gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, KOAH hastalarının bakım bağımlılığı ile sağlık kurumuna başvurma sıklığı arasında güçlü bir ilişki olduğu ve bu durumun sağlık sistemine ek bir yük getirdiği belirlenmiştir. Evde bakım hizmetlerinin güçlendirilmesi ve bakım bağımlılığı yüksek hastalar için özel stratejilerin geliştirilmesi, hastane başvurularını azaltabilir ve sağlık sisteminin üzerindeki yükü hafifletebilir. Bu çalışma, sağlık hizmetlerinin daha etkili bir şekilde yönetilmesi ve kaynakların daha verimli kullanımı için önemli bilgiler sunmaktadır.
  • Öğe
    Abdullah Bin Caşh'ın hayatı ve İslam tarihindeki yeri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Özaydın, Mehmet Akif; Yücel, Ebubekir Sıddık
    Hz. Peygamber'in (s.a.v.) 610 senesinde nübüvveti ile başlayan ve vefatına kadar süren asr-ı saâdet döneminde İslam tarihi adına birçok olay vuku bulmuştur. Bu olaylar aynı zamanda Müslümanların bir devlet kurması ve gücünü müşriklere ciddi şekilde hissettirmesi noktasında önemli rol oynamıştır. Medine'ye gerçekleştirilen hicret, "İslam Devleti" olma yolunda önemli adımlardan ilkiydi. İkincisi ise Hz. Peygamber'in düzenlediği seriyyelerdi. Bu seriyyelerden bir tanesi var ki o da araştırmamızın konusu olan Abdullah b. Cahş'ın komutanlığını yaptığı Batn-ı Nahle Seriyyesi'dir. Bu seriyye, sonuçları itibariyle hem birçok ilki içerisinde barındırması hem de Müşriklerin Müslümanların gücünü iyiden iyiye hissetmesine katkı sağladığından dolayı İslam tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Böylesine önemli bir hadise her ne kadar İslam tarihi kaynaklarında ön plana çıksa da baş aktörü olan Abdullah b. Cahş'ın (r.a.) hakkında özel bir çalışma yapılmamış olması bizi onun hayatını inceleme noktasında teşvik etmiştir.
  • Öğe
    Evde bakım hizmeti alan bireyler ve yakınlarında tanrı algısı ve umutsuzluk ilişkisinin incelenmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Erbil, Tahir; Yılmaz, Sema
    Çalışmada evde bakım hizmeti alan bireyler ve yakınlarında Tanrı algısı ve umutsuzluk ilişkisi incelenmiştir. Daha önce evde bakım hizmeti alan bireylerle ilgili yapılan çalışmalardan hiç birisi dini konulu çalışmalar değildir. Bu yapılan çalışma ise dini konulu olarak yapılmış ve aynı zamanda evde bakım hizmeti alan bireylerin yakınları da araştırmaya dâhil edilerek çalışmanın kapsamı genişletilmiştir. Araştırma, bu hususlarla beraber düşünüldüğünde bilimsel açıdan literatüre yenilik kazandıran bir önem arz etmektedir. Araştırmada nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Elazığ ilinde Evde Bakım Hizmeti Alan Birey ve Yakınları, Örneklemini ise araştırmaya katılan 250 kişi oluşturmuştur. Bu sayının 102 kişisi bizzat evde bakım hizmetini almakla beraber geriye kalan 148 kişi de evde bakım hizmeti alan bireylerin yakınlarıdır. Araştırmada bireylerin sosyo-demografik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla araştırmacının hazırlamış olduğu 14 soruyu içeren Kişisel Bilgi Formu, Beck (1974) tarafından geliştirilen Umutsuzluk Ölçeği ve Güler (2007) tarafından geliştirilen Tanrı Algısı Ölçeği kullanılmıştır. Kişisel Bilgi Formu ve Ölçekler yüz yüze görüşme yoluyla uygulanmıştır. Araştırma verilerinin analizinde nicel veri analiz yöntemleri kullanılmıştır. Araştırmada verilerinin değerlendirilmesinde SPSS 23 programı kullanılmıştır. Anket Formundan elde edilen veriler üzerinden tanımlayıcı istatistik testleri kullanılarak araştırmaya katılan evde bakım hizmeti alan bireyler/hastalar ile hasta yakınlarının sosyo-demografik özelliklerinin sayı, frekans dağılımı, ortalama, minimum ve maksimum değerler, standart sapma ile maksimum ve minimum değerler belirlenmiştir. Elde edilen veriler üzerinden ölçekler ve alt boyutlarının puan ortalaması, standart sapması, medyan, aralık, maksimum ve minimum değerleri belirlenmiştir. Güvenirlik analizi ile ölçekler ve alt boyutlarının Cronbach alpha katsayısı hesaplanmıştır. Araştırmada, evde bakım hizmeti alan bireyler/hastalar ile hasta yakınlarının Tanrı Algısı (TA) Ölçeği ve alt boyutları ile Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) ve alt boyutları puanının sosyodemogafik özelliklerine göre bağımsız gruplarda ortalamalar arasında farklılık olup olmadığının karşılaştırılmasında; normal dağılıma uyan verilerde iki grup için Bağımsız Gruplarda t testi, ikiden fazla grup için ANOVA Varyans analizi kullanılmıştır. Araştırmada değişkenler arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak için normal dağılıma uyan değişkenlerde Pearson Korelasyon Katsayısı analizi uygulanmıştır. Çalışmanın sonunda evde bakım hizmeti alan bireylerin dua etme durumu değişkenine göre Tanrı Algısı Ölçeği ve Olumsuz Tanrı Algısı alt boyutu puanlarının istatistiksel açıdan anlamlı farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Ayrıca evde bakım hizmeti alan bireylerin dindarlık bakımından kendini değerlendirme durumuna göre olumsuz Tanrı algısı alt boyutu puanının anlamlı farklılık gösterdiği; dine karşı ilgili olanların olumsuz Tanrı algısının, dine karşı ilgisiz olanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu tespit edilmiştir. Yine Evde bakım hizmeti alan bireylerin ve yakınlarının Tanrı Algısı (TA) Ölçeği toplam puanı ile Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) toplam puanı arasında düşük düzeyde negatif bir ilişki; duygular ve beklentiler alt boyutu ile orta düzeyde negatif bir ilişki; motivasyon kaybı alt boyutu ile orta düzeyde negatif bir ilişki ve umut alt boyutu ile düşük düzeyde negatif bir ilişki olduğu görülmüştür. Buna göre, evde bakım hizmeti alan bireylerin ve yakınlarının olumlu Tanrı algısı puanı arttıkça, umutsuzluk düzeyi azalmaktadır. Araştırmanın sonunda, elde edilen veriler yorumlanmış ve önerilerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    Destinasyon pazarlamada kalkınma ajanslarının iletişim stratejisi: Fırat Kalkınma Ajansı örneği
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Boşkut, Naim; Yılmaz Bilecen, Meltem
    Bu çalışma, teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte küreselleşen dünyada artan turizm faaliyetlerinin Türkiye'de geliştirilmesi noktasında önemli bir yere sahip kalkınma ajanslarından biri olan TRB1 Bölgesi olarak isimlendirilen Fırat Kalkınma Ajansı (FKA)'nın turizmi geliştirmeye yönelik gerçekleştirdikleri iletişim stratejilerini ve halkla ilişkiler faaliyetlerini betimlemek amacıyla hazırlanmıştır. FKA'nın seçilmesinin temel nedenleri kurulduğu iller itibariyle (Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli) ekonomik açıdan görece geri de kalmış, daha düşük yoğunluklu nüfusa sahip aynı zamanda yoğun göç veren ek olarak Tunceli ve Bingöl gibi terör ve çatışma ile birlikte anılan illerin bulunduğu, turizm konusunda sahip olduğu: Tarihi, coğrafi ve doğal zenginliği tanıtma fırsatını elde edememiş olan illeri içermesidir. Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde genel hatlarıyla kalkınma ajanslarının gelişimi ve işleyiş biçimi dünyadaki farklı örnekler üzerinden incelenmiş-ABD, İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya- ardından Türkiye'de Kalkınma Ajanslarının kurulması süreci, hedefleri, kuruluş amaçları ele alınarak Fırat Kalkınma Ajansı'nın (FKA) kuruluşu ve kurumsal yapısına ilişkin bilgilere yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde FKA'nın turizme yönelik halkla ilişkiler faaliyetlerini ortaya koymak amacıyla ilk olarak, bir halkla ilişkiler faaliyetinde yer alan temel: Analiz, planlama, uygulama ve denetleme basamakları da gözetilerek ajansın tanıtım ve markalaşma birimi tarafından üretilen ajanstan ve ajansın web sayfasından elde edilen bulgular incelenmiş gerçekleştirilen faaliyetler ve faaliyet bütçelerine yer verilmiştir. Ardından ajansın tanıtım ve markalaşma birimi tarafından yörenin tanıtımına yönelik olarak kullanılan sosyal ve dijital medya hesapları incelenmiştir. Ajans tarafından en etkin kullanılan araçlardan birinin influencer kullanımı olduğu tespit edilmiştir. Influencer ve sosyal medya kullanımı günümüzde hem geniş kitlelere hızlı bir şekilde ulaşılmasını sağlayan etkili bir araçken hem de izleyicilerin doğrudan dönütte bulunmasına fırsat verdiği için faaliyetlerin son basamağı olan denetleme aracı olarak kullanılabilmektedir. Bu nedenle yörede FKA ajansı tarafından getirilen influencerların yöreye dair paylaşımları ve bu paylaşımlara gelen izleyici/takipçi yorumları MAXQDA 2024 programı aracılığıyla tema ve kodlara ayrılmış içerik analizi uygulanmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise faaliyetlere ilişkin elde edilen bulguların sonuçları ve ileride gerçekleştirilebilecek faaliyetlere ilişkin öngörülere yer verilmiştir.
  • Öğe
    Kamu diplomasisi alanı olarak eğitim göçleri: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi örneği
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Sönmez, Bilgen; Arslan, Erkan
    Uluslararası göç hareketleri siyasi, ekonomik, doğal afet ve can güvenliği gibi nedenlerle gerçekleşmektedir. Göçü zorunlu hale getiren bu nedenlerin yanı sıra haberleşme ve ulaşım alanında yaşanan teknolojik gelişmelere ve yine küreselleşmeye bağlı olarak gönüllü olarak gerçekleşen göçler de günümüzde önemli bir ivme yakalamış durumdadır. Gönüllü göçlerin bir türü olarak kabul edilen eğitim göçleri de içinde bulunduğumuz yüzyılda varlığını giderek artırmaktadır. Böylece göç olgusu geçmişte olduğu gibi günümüzde de farklı formlarda dinamikliğini korumaktadır. Kamu diplomasisi, başka ülkelerin vatandaşlarıyla, özel kişi veya kurumlar aracılığıyla, mümkün olan tüm iletişim araçlarını kullanarak ve özellikle eğitim ve kültür yoluyla iletişim kuran çok çeşitli tanıtım ve bilgi paylaşma faaliyetlerini içerir. Kamu Diplomasinin bileşenlerinden olan eğitim diplomasisi alanı ise ülkelerin entelektüel sermayesinin alt yapısını oluşturan yükseköğretim kurumları yani üniversitelerdir. Uluslararası öğrencilerin rol model alınması ve yürütülecek olan kamu diplomasisi politikalarına dâhil edilmesi dünya devletleri içerisinde hızla önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda, nitel araştırma deseni alan araştırması olan çalışma, 2023-2024 eğitim-öğretim yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde öğrenim hakkı kazanan uluslararası öğrencilerin Türkiye "imajı" hakkında değerlendirmeleri amacında Türkiye'deki eğitim hayatları bittiğinde uluslararası ilişkiler arenasında Türk kamu diplomasisine istek ve katkı düzeylerini anlamaya çalışmıştır. Çalışmada ilk olarak göç olgusu hakkında bir literatür değerlendirmesi ile kamu diplomasisinin kavramsal çerçevesi ve göç olgusu ilişkisi sunulmuş sonrasında ise uygulanan metodoloji ile birlikte çalışmanın bulgularına yer verilmiştir. Bulgular sonucunda, Türkiye'nin dünya ülkeleri arasında eğitim kalitesi farkı ile uluslararası öğrencilerin öncelikli tercihi olma amacıyla yürüttüğü eğitim diplomasisi stratejisine dair öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    Dijital insan kaynakları uygulamalarının işten ayrılma niyeti üzerine etkisinde örgütsel bağlılığın aracılık rolü: Malatya İli bankacılık sektöründe bir araştırma
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Demir, Cennet; Filizöz, Berrin
    Bu tez çalışması dijital insan kaynakları yönetimi uygulamalarına ilişkin çalışan algılarının işten ayrılma niyeti ve örgütsel bağlılık üzerine etkisini araştırmaktadır. Temel amacı dijital insan kaynakları yönetimi uygulamalarının işten ayrılma niyeti üzerine etkisinde örgütsel bağlılığın aracı rolünün olup olmadığını belirlemektir. Araştırma yöntemi açısından nicel araştırma modeline göre desenlenmiş, genel tarama modellerinden ilişkisel tarama, betimsel tarama ve nedensel karşılaştırma modellerine göre yürütülen, tanımlayıcı kesitsel bir araştırmadır. Araştırma, Malatya ilinde faaliyet gösteren 12 ticari bankada görev yapan 262 gönüllü katılımcı üzerinden gerçekleştirilmiştir. Araştırma veriler anket tekniği kullanılarak basit tesadüfi örnekleme tekniğine göre toplanmıştır. Araştırmada veri toplamak amacıyla Irmak, Demirkaya ve Gündüz Çekmecelioğlu (2023) tarafından geliştirilen İKY uygulamalarında dönüşüm ve dijitalleşme ölçeği, Allen, Meyer ve Smith (1997) tarafından geliştirilen örgütsel bağlılık ölçeği, Rosin ve Korabik (1995) tarafından geliştirilen işten ayrılma niyeti ölçeklerinden yararlanılmıştır. Veriler SPSS V23 ve AMOS V24 yazılımları kullanılarak Yapısal Eşitlik Modeli ile analiz edilmiştir. Araştırma verilerinin analizinden elde edilen bulgulara göre bankacılık sektöründe dijital İKY uygulamalarına ilişkin çalışan algılarının işten ayrılma niyetini orta düzeyde, olumsuz yönde etkilediği; örgütsel bağlılığı ise orta düzeyde, olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir. Örgütsel bağlılığın işten ayrılma niyetini orta düzeyde, olumsuz yönde etkilediği ve bu etkilerin istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Dijital İKY uygulamaları ile işten ayrılma niyeti arasında örgütsel bağlılığın dolaylı olarak aracılık etkisi olduğuna yönelik bulgular elde edilmiştir. Ayrıca araştırma sonucuna göre bankacılık sektöründe dijital İKY uygulamalarına ilişkin çalışan algılarının cinsiyet, çalışma pozisyonu, görev süresi, aylık gelir ve bankanın sermaye yapısına göre farklılık gösterdiği; örgütsel bağlılığın, sadece aylık gelire göre farklılık gösterdiği; işten ayrılma niyetinin ise yaş, çalışma pozisyonu, görev süresi, bankanın sermaye yapısına göre farklılık gösterdiği ve bu farklılıkların istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. Bu araştırmanın bulguları, bankacılık sektöründe dijital İKY uygulamalarına ilişkin çalışan algılarının örgütsel bağlılık ve işten ayrılma niyetini etkilediği, bu etkide örgütsel bağlılığın dolaylı olarak aracılık ettiğinde daha da güçlendiğine ilişkin bulgular sunmakta ve örgütsel bağlılığın dijital İKY uygulamaları ve işten ayrılma niyeti ilişkisinde açıklayıcı bir faktör olduğunu göstermiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular, bankacılılık sektörü yönetici ve uygulayıcılarına çalışanların örgütsel bağlılığını arttırma ve işten ayrılma niyetini azaltmaya yönelik stratejik amaç belirleme ve eylem planları hazırlamalarında destek sağlayabilir.
  • Öğe
    Tarımsal kredi müşterilerinin bankacılık hizmetlerinden memnuniyet düzeylerinin incelenmesi: Sivas ili örneği
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Akpınar, Reyhan Ayşe; Günel, Yılmaz
    Tarımsal finansman, tarımda verimliliği artırmayı hedefleyen tüm tarımsal kalkınma operasyonları için kritik bir bileşendir. Çiftçiler arazi genişletme, tarımsal mekanizasyon, sulama vb. ihtiyaçlar için yeterli miktarda ve zamanında finansmana erişebilmelidir. Tarımsal finansmanda, finansal açıdan etkin aracılık yapabilecek, çiftçilere uygun koşullarda krediye erişim imkânı sağlayacak ve işlem maliyetlerini azaltacak uygulamaların geliştirilmesi, Türk tarım sektöründe sürdürülebilirlik açısından önemli görülmektedir. Ülkemizde, bankacılık sektörü ve bazı kuruluşların sunduğu tarımsal krediler ile gerekli finansman sağlanabilmektedir. Tarımsal kredilerin sağlanmasında müşterilerin memnuniyet düzeylerinin belirlenmesi hem sektör paydaşları hem de finansman ihtiyacı olan kişiler için önemli bir yere sahiptir. Bu çalışma ile çiftçilerin, Türkiye'de bankalar tarafından sunulan tarımsal kredi ile ilgili mevcut yapı ve hizmetlerden duydukları memnuniyet düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca tüketicilerin tarımsal kredi hizmetlerine ilişkin düşüncelerinin çeşitli bağımsız değişkenler açısından farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi araştırmanın ikinci amacını oluşturmaktadır. Araştırmanın evrenini Sivas ilinde çiftçilik yapan 18 yaş ve üzeri kişiler oluşturmaktadır. Çalışmanın örnekleminde ise 390 kişi yer almaktadır. Araştırmada anket tekniği kullanılmıştır. Tasarlanan anketler kolayda örnekleme yöntemi kullanılarak yüz yüze uygulanmıştır. Ankette, katılımcıların demografik özelliklerini yansıtan sorular ile birlikte ilgili literatür taranarak araştırmacı tarafından oluşturulan "Tarımsal Kredi Müşterilerinin Bankacılık Hizmetlerinden Memnuniyet Düzeylerinin Belirlenmesi Ölçeği" bulunmaktadır. Çalışmada Betimsel Araştırma Yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verilerinin analizi aşamasında Kolmogorov-Smirnov, Bonferroni Düzeltmeli Mann Whitney U ve Kruskal Wallis H Testleri kullanılmıştır. Çalışmanın açıklayıcı faktör analizi adımında beş faktör (bankacılık hizmeti, kişiye özel hizmet, banka çalışan davranışı, kredi hizmeti, güven) ve 28 maddeden oluşan bir ölçme yapısı elde edilmiştir. Araştırma sonucunda; katılımcıların bankacılık hizmeti, kişiye özel hizmet, banka çalışan davranışı ve güven faktörlerine ilişkin olarak genel anlamda memnun oldukları fakat kredi hizmeti faktörüne yönelik genel anlamda memnun olmadıkları belirlenmiştir. Araştırmada, cinsiyet, yaş, eğitim durumu, tarımsal tecrübe süresi ve tarımsal kredi kullanım sayısı değişkenlerine göre tarımsal kredi müşterilerinin bankacılık hizmetlerine ilişkin memnuniyet düzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılıkların olduğu, medeni durum ve faaliyet alanı değişkenlerine göre ise istatistiksel açıdan anlamlı farklılıkların olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    İslam hukukunda suyun kullanımı ve korunması
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Karakütük, Cabir; Demir, Halis
    İslâm hukuk ilmi, hayatın her alanını kapsayan uygulanabilir hükümlere sahiptir. Bu hükümlerin dünya işlerine taalluk eden yönü bulunduğu gibi ahiret hayatını ilgilendiren yönü de bulunmaktadır. Su hem dünya hem de ahiret yönü olan en değerli hazinemizdir. Hayatın her anında önemini hissettiğimiz, varlığının kıymeti bilinmeyen bu yaratılışın mayası ve yaşam sıvısının yokluğu, ölümle eşdeğer bir anlam ifade etmektedir. İslâm hukuk ilmi içerisinde suyun kullanımı ve korunması ile ilgili hükümlerin, büyük bir önemi bulunmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de üzerinde sıklıkla durulmuş, Allah Resûlü'nün (s.a.v.) sünneti içerisinde ise yüksek seviyede bir önem taşımaktadır. Günümüzde gelişen teknolojiyle beraber, suyun hayatımızdaki önemi daha da artmıştır. Suya olan talebin artması, beraberinde birçok yaşamsal ve hukukî meselenin de ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu problemlerin başında ise her geçen gün temiz ve kullanılabilir suya erişimin zorlaşması gelmektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinde; su kaynaklarının kısıtlı olması, kuraklık, küresel ısınma ve daha birçok sebepten dolayı 1,1 milyardan fazla insanın temiz içme suyuna ulaşamamaktadır. 2,6 milyardan fazla insan, temizlik için ihtiyaç duyulan suya erişememektedir. Her yıl, 2 milyondan fazla insan temiz suya erişememe ya da susuzluğa bağlı sebeplerden dolayı hayatını kaybetmektedir. İslâm; her şeyden önce insan hayatını öncelemekte, onu tehlikeye düşürecek yolları kapatmakta ve ona büyük değer vermektedir. Bu anlamda insan hayatı ile yakından ilgisi olan suların kullanımı, korunması ve paylaşımı ile ilgili evrensel ilkeler ortaya koyarak bunu gerçekleştirmeyi hedeflemekte ve bizlere sorumluluklar yüklemektedir.
  • Öğe
    Magical realism in Philip Pullman's Golden Compass
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2025) Çelik, Gül Miray; Bay, Sedat
    Philip Pullman'ın The Golden Compass adlı eseri, His Dark Materials üçlemesinin ilk kitabı olarak felsefi ve fantastik unsurları harmanlayarak türler arasındaki sınırları bulanıklaştıran devrim niteliğinde bir başyapıttır. Bu tez, Philip Pullman'ın The Golden Compass adlı eserini hem fantastik hem de büyülü gerçekçilik edebi gelenekleri bağlamında ele alarak bu iki tür arasındaki karmaşık ilişkileri incelemektedir. Çalışma, Pullman'ın hayatı ve edebi kariyerine dair bir genel bakışla başlamakta, onun edebi ve felsefi etkilerinin yaratıcı eserlerini nasıl şekillendirdiğini ortaya koymaktadır. Tezde, fantastik türünün ayırt edici özellikleri ele alınmakta ve Latin Amerika'da popüler hale gelen büyülü gerçekçilik ile karşılaştırılmaktadır. Fantastik tür genellikle farklı yasalara sahip alternatif evrenler yaratırken, büyülü gerçekçilik olağan yaşamın içine fantastik unsurları ustalıkla yerleştirerek gerçeklik algısını sorgular. Latin Amerika edebiyatında Gabriel García Márquez gibi yazarlarla öne çıkan büyülü gerçekçilik, olağan olaylara sıradışı unsurlar ekleyerek insan deneyimini benzersiz bir bakış açısıyla ele alır. Philip Pullman, eserlerini "sert gerçekçilik" (stark realism) olarak tanımlayarak, büyülü unsurlar barındıran hikâyelerinde bile insan deneyimlerini büyük bir açıklıkla tasvir etmeye olan bağlılığını vurgular. Hayal gücüyle şekillenen dünyasına rağmen Pullman, ahlaki karmaşıklık, varoluşsal sorgulama ve özerklik mücadelesi gibi temalarla zenginleştirilmiş bir hikâye yaratır. Bu tez, The Golden Compass'ı bu çerçeveye yerleştirerek Pullman'ın büyülü gerçekçi yaklaşımları özgür irade, bilgi ve maneviyat gibi derin konuları araştırmak için nasıl kullandığını inceler. Pullman'ın fantastik evreninde Toz (Dust), Cinler (Daemons) ve paralel evrenler gibi kavramlar, yalnızca hikâye unsurları değil, aynı zamanda derin bir felsefi analiz aracıdır. Romanın anlatısı, fantastik türün hayal gücüyle zenginleşen dünyası ile büyülü gerçekçiliğin yansımalı belirsizliği arasında köprü kurarak otoriteyi, örgütlü dini ve bilgi arayışını eleştiren çok katmanlı bir yapı oluşturur. Bu çalışma, The Golden Compass'ın yaratıcı türler arası yaklaşımına vurgu yaparak eseri büyülü gerçekçilik ve fantastik türlerinin daha geniş çerçevesine yerleştirir. Pullman, edebi, teolojik ve felsefi gelenekleri harmanlayarak geleneksel anlatıları sorgulamakta ve okuyucuları derin etik ve metafizik tartışmalara çekmektedir. Pullman, büyülü gerçekçiliğin kavramsal karmaşıklığı ve belirsizliğini, fantastik türün hayal gücüyle harmanlayarak okuyucuları bilgi, özgürlük ve insan deneyimi üzerine düşünmeye teşvik eden bir hikâye ortaya koymaktadır. Bu tez, modern edebiyatta türler arası geçişin önemine dikkat çekmekte ve Pullman'ın edebi başarılarının daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır. The Golden Compass yalnızca Pullman'ın anlatım ustalığını göstermekle kalmaz, aynı zamanda modern yazında mümkün olanı yeniden tanımlayarak büyülü gerçekçiliğin yansımalı inceliklerini fantastik türün yaratıcı derinliğiyle birleştirir.
  • Öğe
    Özel eğitim müzik ders kitaplarının değerler eğitimi açısından incelenmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Meyancı, Azize; Erol, Türker
    Eğitim materyallerinin değerleri şekillendirme konusundaki önemi günümüz eğitim yaklaşımlarında giderek daha fazla vurgulanmaktadır. Bu doğrultuda çalışmanın amacı, farklı eğitim kademelerindeki (İlkokul I. Kademe 1-4. sınıflar, Ortaokul II. Kademe 5-8. sınıflar, Lise III. Kademe 9-12. sınıflar) ve Özel Eğitim Meslek Okulunda okuyan hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrencilere yönelik müzik derslerinde uygulanan değerler eğitiminin etkinliğini değerlendirmektir. Çalışmada, müzik ders kitaplarında yer alan şarkı sözlerinin kök değerleri nasıl temsil edildiği analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, sevgi, vatanseverlik ve dostluk gibi belirli kök değerlerin sıkça işlendiği; buna karşın dürüstlük, saygı ve yardımseverlik gibi önemli değerlerin neredeyse hiç temsil edilmediğini ortaya koymuştur. Bu sonuçlar, müzik derslerinin, öğrencilerin ahlaki ve etik gelişimine daha kapsamlı bir katkı sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiğini göstermektedir. Eğitim politikası yapıcıları, eğitimciler, müzik öğretmenleri ve özel eğitim uzmanları, hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan öğrenciler için daha etkili ve kapsayıcı müzik eğitim programları geliştirmek üzere bu bulguları dikkate almasının fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Değerler, özel eğitim, müzik eğitimi.
  • Öğe
    Yetişkinlerde maneviyatın erteleme davranışı ve yetersizlik duygusuyla ilişkisi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Teke, Hilal Sena; Yılmaz, Sema
    Bu çalışma, yetişkin bireylerde erteleme davranışı ile yetersizlik duygusu arasındaki ilişkiyi ve maneviyatın bu ilişki üzerindeki rolünü araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma nicel desenli ve ilişkisel tarama yöntemi ile tasarlanmıştır. Araştırmanın örneklemi, yaşları 18 ile 60 arası değişen 600 gönüllü kadın ve erkek katılımcıdan oluşmaktadır. Veriler, katılımcıların demografik özelliklerine ilişkin kişisel bilgi formu, Maneviyat Ölçeği, Genel Erteleme Davranışı Ölçeği ve Yetersizlik Duygusu Ölçeği ile Google forms anket yöntemi vasıtasıyla 2023 Aralık-2024 Ocak ayları arasında online olarak toplanmıştır. Elde edilen verilerin analizlerini yapmak için SPSS v. 21 istatistik programı kullanılmıştır. Bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi, Kruskal Wallis Testi, Mann Whitney U testi, Pearson korelasyon analizi, aracı değişken analizi için basit ve çoklu regresyon analizi kullanılmıştır. Aracı değişken analizi Hayes'in process macro SPSS eklentisi ile yürütülmüştür. Araştırma sonucunda yetişkin bireylerde genel erteleme davranışı ile maneviyat arasında negatif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Katılımcıların maneviyat düzeyi arttıkça erteleme davranışı azalmaktadır. Benzer şekilde genel erteleme ile maneviyat alt boyutlarından manevi başa çıkma, manevi yaşantı, manevi hoşnutluk, aşkınlık, anlam arayışı ve bağlantı arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Yetersizlik duygusu ile maneviyat arasında negatif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Bununla birlikte maneviyat, erteleme davranışını anlamlı düzeyde yordamakta ve erteleme davranışını % 5.3 açıklamaktadır. Katılımcıların maneviyat düzeyi arttıkça yetersizlik duygusu azalmaktadır. Benzer şekilde yetersizlik duygusu ile maneviyat alt boyutlarından manevi başa çıkma, manevi yaşantı, manevi hoşnutluk, aşkınlık, anlam arayışı ve bağlantı arasında negatif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Bununla birlikte maneviyat, yetersizlik duygusunu anlamlı düzeyde yordamakta ve yetersizlik duygusunu % 6.1 açıklamaktadır. Yetersizlik duygusu ile genel erteleme davranışı arasında pozitif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Katılımcıların erteleme davranışı arttıkça yetersizlik duygusu da artmaktadır. Maneviyat ile erteleme davranışı arasındaki ilişkide yetersizliğin aracılık rolü anlamlı ancak kısmen aracılık ettiği bulunmuştur. Buna bağlı olarak maneviyat ve yetersizlik duygusunun birlikteliği, erteleme davranışını % 15.8 açıklamaktadır. Sosyodemografik özellikler ile Maneviyat Ölçeği ve alt ölçeklerinde, Genel Erteleme Davranışı Ölçeği ve Yetersizlik Duygusu Ölçeği arasında anlamlı düzeyde farklılıkların olduğu görülmekle birlikte bazı bağımsız değişkenler ile anlamlı düzeyde farklılıkların olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Seçilen örneklerden hareketle Azerbaycan ve Kazak lehçelerinin gramerlerine göre ek tasnifleri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Tünel, Şevval; Balci, Onur
    Bu çalışmada örnek olarak seçilen Azerbaycan ve Kazak Türkçesi gramerlerinde yapılan ek tasnifleri ile eklerin anlam ve görevleri karşılaştırmalı bir şekilde incelenmiştir. Tezde dört bölüm bulunmaktadır. Giriş bölümünde öncelikle çalışmanın yöntemi hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde "ek" terimi açıklanmış ve Türkiye'deki ek tasnifleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde seçilen Azerbaycan Türkçesi gramerlerindeki ek tasnifleri incelenmiştir. Değerlendirme kısmında bu gramerler birbiriyle ve Türkiye Türkçesiyle kıyaslanmıştır. Üçüncü bölümde incelenen Kazak Türkçesi gramerlerindeki ek tasniflerine yer verilmiştir. Bölümün sonundaki değerlendirme kısmında bu eserler birbiriyle ve Türkiye Türkçesiyle karşılaştırılmıştır. Dördüncü bölümde ise Azerbaycan ve Kazak Türkçelerinde kullanılan gramer terimleri karşılaştırmalı bir şekilde tablolaştırılmıştır. Sonuç bölümünde de Azerbaycan, Kazak ve Türkiye Türkçesindeki ekler ve ek tasnifleri karşılaştırılarak birbirleriyle benzer ve farklı yönleri ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinde Tanrı tasavvuru ve erken dönem uyumsuz şemalar arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Koç, Fatma; Yılmaz, Sema
    Bu araştırmada, Tanrı tasavvurları ile erken dönem uyumsuz şemalar arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Din psikolojisi alanında Tanrı tasavvurları üzerine birçok çalışma yapılmış olmakla birlikte, Tanrı tasavvurunun erken dönem uyumsuz şemalarla birlikte incelendiği çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu durum, alandaki önemli bir eksikliği işaret etmektedir. Yapılan araştırma, bu eksikliği gidermeye yönelik bir adım olarak görülmektedir ve gelecekte bu ilişkiyi daha ayrıntılı inceleyen araştırmalara öncülük etmesi beklenmektedir. Bu araştırmanın konusu üniversite öğrencilerinin Tanrı tasavvurları, erken dönem uyumsuz şemaları ve bunlar arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örneklemini Cumhuriyet Üniversitesi'nin Eğitim, İlahiyat ve Mühendislik ve Sağlık Bilimleri Fakültelerinde öğrenim görmekte olan 171'i erkek, 313 'ü kadın olmak üzere toplamda 484 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmış, veri toplama aşamasında, Google Forms kullanılarak tasarlanmış olan anket formu uygulanmıştır. Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerini belirlemek için "Kişisel Bilgi Formu", Tanrı tasavvurlarını incelemek için "Tanrı Algısı Ölçeği ", erken dönem uyumsuz şemalarını tespit etmek için, "Young Şema Ölçeği" kullanılmıştır. Veriler SPSS 22.0 paket programı ile analiz edilmiştir. Veriler, frekans, yüzde, ortalama ve standart sapma gibi istatistiksel ölçütlerle tanımlanmış, ayrıca verilerin güvenirlik ve normallik testleri yapılmıştır. Araştırmada iki bağımsız grup için t testi, üç bağımsız grup için anova testi farklı olan gruplar için post- hoc testi uygulanmıştır. Araştırma sonucu ulaşılan bulgulara göre, Tanrı tasavvurlarının cinsiyet, yaş, bölüm, dini eğitimin veriliş şekli ve öznel dindarlık algısı değişkenlerine göre anlamlı şekilde farklılaştığı, anne baba tutumuna göre değişmediği; erken dönem uyumsuz şemaların yaş, cinsiyet, bölüm, anne baba tutumu ve öznel dindarlık algısı değişkenine göre anlamlı şekilde farklılaştığı görülmektedir. Araştırmada ulaşılan diğer bir bulgu olumlu Tanrı tasavvurlarının zedelenmiş otonomi, kopukluk ve reddedilme, zedelenmiş sınırlar şema alanlarıyla pozitif yönde anlamlı ilişkilerinin olduğu; olumsuz Tanrı tasavvurlarının, zedelenmiş otonomi, kopukluk ve reddedilme, zedelenmiş sınırlar şema alanları ile tehditler ve hastalıklar karşısında dayanıksızlık, cezalandırılma şemalarıyla pozitif yönlü anlamlı ilişkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Araştırma bulguları literatür ışığında gözden geçirilerek değerlendirilmiştir.