İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Kitap Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 34
  • Öğe
    İslam tarihi - 1
    (Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Kılıç, Ünal; Aksu, Ali
    İslam Tarihinde Muaviye b. Ebû Süfyan’ın Hz. Hasan’dan halifeliği devralmasıyla başlayan ve Abbasi devletinin kurulmasına kadar devam eden süreç Emevîler asrı olarak adlandırılmaktadır. Emevîlerin yönetimine ihtilal ile son veren Abbasi Devleti yaklaşık 500 yıl kadar hüküm sürmüştür. Birçok farklı İslam devletinin kurulması ile İslam Medeniyeti oldukça geniş coğrafyalara yayılmıştır. 7. asırdan günümüze kadar ulaşan İslam Medeniyeti, kendine özgü özelliklere sahip olan bir medeniyettir. Tarih içerisinde pek çok kültür ve medeniyetten yararlanmış, yabancı medeniyetlerin birikimlerinin bazılarını olduğu gibi bazılarını ise birtakım değişikliklerle alırken kendisi de diğer medeniyetleri etkilemiştir. Hem maddi hem manevi yönü olan İslam medeniyeti, insan odaklı bir medeniyettir. Müslüman olsun gayrimüslim olsun herkesin belli bir hukuk ve devlet düzeni içerisinde yaşamını sürdürmesi, din, namus, mal, can ve nesil güvenliğinin teminat altına alınması, devletin halkın dinî ve dünyevi ihtiyaçlarına göre düzenlemelerde bulunması, medenileşmek için gerekli şehir ve beldelerin inşa ve imarı, buralarda sosyal, ekonomik, siyasî ve kültürel yönden insanların yaşamlarını kolaylaştıracak imkânların oluşturulması, müesseselerin kurulması ve devamının sağlanması gibi konular İslam Medeniyetinin hedefleri arasında yer almışlardır.
  • Öğe
    Valide Sultan'ın kitapları Bezm-i Âlem Valide Sultan Koleksiyonu
    (Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Temür, Salime Bera Kemikli
    Bu çalışmada, Bezm-i Âlem Vâlide Sultan’ın kitaplarının sanatsal yönden tasnîfinin ve tavsîfinin yapılması planlanmıştır. Bezmialem Koleksiyonu’nda bulunan kitaplar konularına göre tasnîf edilerek incelenecektir. Ardından, kitap sanatlarından olan tezhip, hat ve tasvir dal larında tavsîf edilecektir. Bununla birlikte ilgili sanat dallarına uygun olarak muhtasar şekilde değerlendirilmesi yapılacaktır. Bilâhare, hangi ilim dalında ne kadar kitabın var olduğu ve adı geçen sanatkârların listesi de tespit edilecektir. Sultan’ın kütüphanesinde yer alan kitaplar, onun zihin dünyası ve entelektüel kişiliği hakkında bilgiler vermektedir. Nitekim bu araştırmada, Vâlide Sultan'ın zihin dünyası keşfedilecek ve onun kitap kültürü ortaya konmaya çalışılacaktır. Nihai olarak, Bezm-i Âlem Vâlide Sultan’ın ilme verdiği değer irdelenecektir.
  • Öğe
    İcâzetnameler’de Zemahşerî', Öğrencileri ve Eserlerinin Râvîleri
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    Biyografi araştırmalarının temel kaynaklarından bazılarını tezkireler, terâcim ve tabakat gibi klasik eserler oluşmaktadır. Bu eserler, telif eserler mahiyetinde oldukları için zaman içerisinde geniş bir alana yayılmış ve başka eserlere de kaynaklık etmişlerdir. Neticede “birincil kaynaklar” olarak adlandırılan bu eserlerin ihtiva ettikleri bilgiler, daha sonraki dönemlerde kaleme alınan “ikincil kaynaklar”ı oluşturmuşlardır. Bu klasik kaynakların dışında müellifler hakkında edinebileceğimiz bilgiler ise, nüshaların/eserlerin üzerinde kaydedilen icazetnameler, kıraât, semâ’ gibi kayıtlardan mümkün olmaktadır. İcâzetnâmeler başta olmak üzere diğer kayıtlar, birincil kaynaklar gibi derli toplu olmadıklarından dolayı, bulunduğu nüshalarda sınırlı kalmış, kapsadıkları bilgiler de nadiren birincil ve ikincil kaynaklara aktarılmıştır. Allâme-i Hârezm, Cârullah Zemahşerî’nin biyografi araştırmalarında da zikredilen bu hususlar geçerli olarak birincil kaynaklarda kaydedilmeyen birçok bilgi bu kayıtlardan bulunmuştur. Özellikle Zemahşerî’nin hoca-talebe ilişkisi, eserlerinin ravileri ve okunmasıyla ilgili gibi birçok bilgi kendisinden alınan icazetnamelerden tespit edilebilmektedir.
  • Öğe
    Fatih’e Sunulan Mûsikî Risâlesi Nazm-ı Edvâr-ı Mahmûdî
    (Dört Mevsim Kitap, 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    Dönemin edip, şair, müneccim, mûsikîşinas ve Mevlevî tarikatına mensup olan ismi Mahmûdî, Fatih Sultan Mehmed Han’ın ilmi himaye eden vasfını duyan diğer pek çok âlim ve sanatkâr gibi, İran’dan İstanbul’a gelerek ilk Farsça manzum mûsikî eseri niteliğinde olan Nazm-ı Edvâr adlı manzumesini H. 875 (M. 1471) yılında kaleme alarak kendisine takdim etmiştir. Mahmûdî, Nazm-ı Edvâr’ını mesnevî tarzında 337 beyit olarak 10 kısımda düzenlemiştir. Eserine besmele, hamdele ve salvele ile başlayan Mahmûdî, eserinin telif sebebini izah ederken Fatih Sultan Mehmed Han’a hediye olarak Edvâr’ı nazma çevirmek istediğini açıklamış ve devamında Fatih Sultan Mehmed Han’a övgüsünü dile getirmiştir. Bunun ardından mûsikî konusunu ele almış ve Nizâmeddîn Kırşehrî’nin Risâle-i Edvâr’ında olduğu gibi Nazm-ı Edvâr‘ın da mûsikî kısımlarında makamlar, âvâzeler, şubeler ve terkiplerden bahsetmiştir.
  • Öğe
    RİSÂLE FÎ FENNİ’L-ELHÂN (HULÂSATÜ’L-EFKÂR FÎ MA’RIFETI’L-EDVÂR) VE 15.YY MÛSİKÎ NAZARİYÂTINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
    (Dört Mevsim Kitap, 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    Çalışmamızın temelini oluşturan Risâle fî fenni’l-elhân isimli eser, 15.yüzyılın başlarında telîf edilen, metod ve yöntem itibâri ile Urmevî’nin Edvâr’ının izinde ve onun devamı olarak nitelendirmektedir. Urmevî’nin Edvâr’ına gelince; mûsikî nazarîyâtı üzerine kaleme alınan önceki eserler ile farklı bir düzen ve insicamda olduğu açıkça söylenebilir. Urmevî’nin mûsikî nazarîyâtı ile ilgili olarak Edvâr’ında sunduğu metot, kendisinden sonra gelen hemen her mûsikî nazarîyâtçısı tarafından kabul edilmekle beraber, kendisinden önceki metotları da unutturmuştur.
  • Öğe
    Rabt-ı Tağyirât-ı Mûsikî-yi Kutb-i Nâyî Osman Dede
    (2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki
    Kutb-i Nâyî Osman Dede'nin Rabt-ı Tağyirât-ı Mûsikî Adlı Eseri
  • Öğe
    Abdülkâdir-i Merâgî’nin Günümüze Ulaşamayan Eserleri
    (İstanbul Üniversitesi, Eylül 2023) HÜSEYNİ, Seyid Muhammed Taki; Sezikli, Ubeydullah
    Tarih boyunca ilmî değeri yüksek birçok kıymetli kitap veya eser kaybolmuştur. Bunların bir kısmı da mûsikî ilmine aittir. Bu eserler bazen koleksiyonerlerin raflarında gizlenmiştir. Kütüphanelerde bulunan önemli eserler de savaşlar ve sair sebeplerle başka ülkelerin kütüphanelerine intikal ettirilmiş ve gün yüzüne çıkartılmamıştır. Tüm bunların sonucunda ilim dünyası özellikle bu tür tek nüsha olan eserlerden yararlanma imkânını kaybetmiştir. Kaybolan bazı eserlerin isimlerini, müelliflerinin elimizde bulunan diğer eserlerinden ya da eser kaybolmadan önce bu eserleri kullanan diğer müelliflerden öğrenmekteyiz. Kaybolan kitaplarla ilgili buralarda verilen bilgiler bize bu eserleri araştırma ve bilim dünyasını bu eserlerin varlığından haberdar etme fırsatını tanımaktadır. Bu makalede mûsikî nazariyatı açısından önemli eserler kaleme alan Abdülkâdir-i Merâgî’nin (ö. 838/1435) elimizde bulunan Câmi‘u’l-elhân, Makâsıdü’l-elhân ve Şerh-i Edvâr isimli eserlerinde, şu an elimizde olmayan Kenzü’l-elhân, Risâle der-Istıhâb-ı Gayr-i Ma‘hûd ve Kitâb-ı Lahniyye hakkında verilen bilgiler mukayeseli olarak ele alınmıştır. Bunlardan, Kenzü’l-elhân, Merâgî’nin kayıp eseri olarak bilinmekte fakat Risâle der Istıhâb-ı Gayr-i Ma‘hûd ve Kitâb-ı Lahniyye ilim dünyası tarafından bilinmemektedir. Makalede bu eserler hakkında bulunabilen tüm bilgiler müellifin diğer eserlerindeki bilgilerle birleştirilerek verilmiştir.
  • Öğe
    Hazreti Hatice Sempozyumu Bildirileri
    (Sivas Belediyesi, 2015) Aksu, Ali
    Tarih boyunca ve daima Müslümanların Hz. Peygamber'e ve ailesine gösterdikleri teveccüh hiç eksilmemiş, aksine giderek artmıştır. Hz. Peygamber'e ve onun sünnetine uymak, ancak onu sevmek ve onu örnek almakla gerçekleşir. Onu sevmek ise, onun sevdiklerini de sevmeyi beraberinde getirir. Hz. Peygamber'in eşleri, müminlerin anneleridir. Dolayısıyla Allah Resulü'nün eşlerini, çocuklarını ve torunlarını sevmek, gerçek anlamda Hz. Peygamber'i sevmektir. Çünkü Resulullah onları üzenlerin kendisini üzmüş olacaklarını, onlara dost olanların kendisinin de dostu olacaklarını açıkça belirtmiştir. Hz. Peygamber'in ilk eşi, kendisine ilk inanan ve her an yanında olan ona maddi ve manevi destek veren, çocuklarının annesi Hz. Hatice'yi sevmek, Allah Resulünü sevmek demektir. Sevmek, hatırlamak demektir, yâd etmek demektir. İşte biz de bu samimi duygularla Hz. Hatice Validemizi yâd edelim, günümüz Müslüman kadınlarımızın örnek almaları için onun hayatını kaynakların bize bildirdikleri kadarıyla ortaya koyalım istedik. Bizler sadece sempozyumun ilmî boyutunu gerçekleştirdik. Sempozyumun başından sonuna kadar hazırlanmasında emeği geçen başta Sivas Belediye Başkanımız Sayın Sami Aydın Beyefendi'ye, sempozyuma tebliğleriyle ve oturum başkanlıklarıyla katılarak bizlere büyük destek veren hocalarıma, emeği geçen herkese, Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'ni hıncahınç dolduran Hz. Hatice sevdalılarına teşekkür ediyorum.
  • Öğe
    Cennet Kadınlarının Seyyidesi Hz. FÂTIMA
    (Sivas Belediyesi, 2017) Aksu, Ali
    İslam tarih, kültür ve medeniyetimizde müstesna bir yere sahip olan ve toplumumuzun her kesimi tarafından sevilen Hz. Fâtıma gibi önemli değerin şahsında İslamiyet'in yeniden okunması ve insanımıza doğru bir biçimde aktarılması, bu işlerle uğraşan biz ilim insanları kadar özel ve resmî kuruluşların omuzlarına yüklenmiş bir sorumluluktur, vicdânî bir borçtur. Biz, bu sorumluluğu yerine getirdiğimize inanıyor ve bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Türkiye'de ilk defa Sivas İl Müftülüğümüzün desteğiyle Hz. Hasan sempozyumunu biz düzenledik. Sivas Belediyemizin katkılarıyla da yine Türkiye'de ilk defa Hz. Hatice ve Hz. Fâtıma sempozyumlarını gerçekleştirdik. İnşallah en kısa zaman içerisinde de Hz. Aişe sempozyumunu gerçekleştirerek Hz. Peygamber'in eşleri ve çocuklarını tarihi kaynakların ışığı altında sizlere aktarmaya çalışacağız. Şu an birbirinden değerli hocalarımızın katkılarıyla sempozyumda sunulmuş olan tebliğleri kitap haline getirerek Hz. Fâtıma'yı bütün yönleriyle, objektif bir şekilde ve hadis ve İslam tarihi kaynakları çerçevesinde sizlere aktarmaya çalıştık. Hz. Fâtıma sempozyumunda, kanaatimce gerek amacı, gerekse katılımcıların ilmi ciddiyet çerçevesinde gündeme getirerek sundukları konular fevkâlade başarılı, aydınlatıcı ve öğretici olmuştur. Sempozyumda tebliğ olarak sunulmamasına rağmen kitapta yayınlanması için Araştırma Görevlisi Sena Kaplan tarafından hazırlanan Hz. Fâtıma ile ilgili bir bibliyografya çalışmasını da ekledik. Ayrıca kitabın sonuna sempozyumda Sivas Belediyemize bağlı İhramcızâde Kültür ve Sanat Merkezi Tezhib Atölyesi sanatçılarının sergiledikleri tezhib çalışmalarını da ilave ettik. Bu sempozyumu düzenledikleri için Sivas Belediyemiz adına Sayın Belediye Başkanımız Mimar Sami Aydın Beyefendi'ye, uzaktan yakından gelerek bu sempozyumun gerçekleşmesinde gerçekten büyük emekleri geçen birbirinden değerli tebliğci hocalarıma ve bizleri o gün yalnız bırakmayan katılımcılara ve emeği geçen herkese teşekkür etmeyi yerine getirilmesi gereken bir vazife olarak görüyorum. Bu vesileyle bir kez daha başta Resul-i Ekrem'in Ehl-i beytini, bütün Sahabey-i Kirâmı ve Din-i İslam'a hizmet etmiş ve rahmet-i rahmâna kavuşmuş olan şehitlerimizi ve herkesi saygıyla, minnetle, rahmetle yâd ediyorum.
  • Öğe
    Hazreti Osman
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2020) Aksu, Ali
    İnsanın elindekilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi; onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam Tarihi içerisinde başta Hz. Peygamber (s.a.v) olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de şüphesiz, Peygamberin iki kızı ile evlenmiş ve malının tamamını Allah'ın yolunda harcayabilmiş olan Hz. Osman'dır. 1900'lere kadar bu alanda çalışmalar az olsa da, mezkûr tarihten sonra çalışmaların sayısı artmıştır. Yapılan çalışmalardan birisi de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen Hz. Osman Sempozyumu'dur. Sempozyumun gerçekleşmesinde sürecin başından sonuna kadar maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız'a, Rektör yardımcımız Prof. Dr. Ünal Kılıç'a, Fakülte dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan'a, Fakülte sekreterimiz Bedretrin Gündoğdu'ya, sempozyuma uzaktan yakından iştirak eden değerli katılımcılarımıza, sempozyumda büyük bir özveri ile çalışan CUİTAK kulübüne ayrıca sempozyumun düzenlenmesinde ve sekretarya işlerinde çalışan araştırma görevlisi arkadaşlarımıza teşekkür ederim
  • Öğe
    Hazreti Ali
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2020) Aksu, Ali
    İnsanın elindelilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi, onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek, bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu ve yöntemi vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam tarihinde başta Hz. Peygamber olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle bilinmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de hiç şüphesiz ilmi ve cesaretiyle temayüz etmiş olan Hz. Ali'dir. 1990'lı yıllara kadar İslam tarihinde ciddi ve yeterli çalışmaların yapıldığını söylememize imkan yoktur. Ancak o yıllardan sonra gerek lisansüstü tezlerle gerekse bilimsel makale, kitap çalışmaları ve sempozyum gibi bilimsel faaliyetlerle oldukça güzel çalışmalar ortaya konulmuştur. Bu sempozyumlardan biri de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin öncülüğünde düzenlenen Hz. Ali Sempozyumu'dur. Bu sempozyum, daha öncesinde gerçekleştirdiğimiz Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman sempozyumlarının devamı niteliğini taşımakta olup, bununla birlikte Hulefây-i Râşidîn dönemi sempozyumlarımızın sonuncusudur. Sempozyumda Hz. Ali başta İslam Tarihi olmak üzere, İslam Hukuku, Tefsir, Hadis, Tasavvuf, İslam Edebiyatı, İslam Mezhepleri Tarihi gibi pek çok açıdan ele alındı. Hz. Ali Sempozyumu, Hz. Ali'nin hayatı, dönemi ve uygulamaları başta olmak üzere daha pek çok alanda yeni bilgileri ortaya çıkarmış oldu. Bu tebliğlerin kitap haline getirilmesiyle birlikte bu bilgilerden daha geniş kitlelerin istifade etmesi hedeflendi. Sempozyumun gerçekleşmesinde başından beri maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız'a, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Ünal Kılıç'a, Fakülte Dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan'a, Fakülte Sekreterimiz Bedrein Gündoğdu'ya, sempozyuma uzaktan yakından iştirak ederek tebliğleriyle bizlere en büyük desteği veren çok değerli hocalarıma ve sempozyumumuzun sekreteryasını üstlenen araştırma görevlilerimize ve emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
  • Öğe
    Çeşitli Yönleriyle Hz. Hasan
    (Asitan Yayıncılık, 2014) Yıldız, Alim
    Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur Salat ve selam, O’nun sevgili Resulüne, pak ehli beytine ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlerin üzerine olsun. Allah’ın izniyle Ramazan ayı içerisinde Sivas Müftülüğümüzün öncülüğünde gerçekleştirme imkânı bulduğumuz “Hz. Hasan (ra) Sempozyumu” katılımcı hocalarımızın da tebliğleriyle Hz. Hasan (ra) ile ilgili yeni bir kaynak olacaktır. Hz. Hasan (ra)’ın hayatı, dünya görüşü, siyasi hayatı hakkında değerli hocalarımızın tebliğ ve görüşlerinde çok geniş yer bulacaksınız. Ancak önsöz sadedinde bendeniz de Hz. Hasan (ra)’ın hayatına kısaca değinmek istiyorum. Bugün Ortadoğu’da veya bir başka yerde Müslümanları ırkçılık, mezhepçilik, meşrepçilik gibi şeylerle bir birine düşürüp fitne ateşine kıvılcım gönderenler aynı oyunu Hz. Hasan (ra) zamanında da oynadılar ama Hz. Hasan’ın üstün feraseti sayesinde bir fitne ateşi alevlenmeden söndürüldü. Bugün dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu durum bize gösteriyor ki, Hz. Hasan’ın dünyaya bakış açısına ve gönül dünyasına ihtiyacımız var. Hz. Hasan hicretin 3. yılından Ramazan ayının ortalarında doğdu. Hz. Hasan anne-babasının en büyük çocuklarından idi. Hz. Ali yeni doğan çocuğuna “Harb” ismini koymuş, fakat Hz. Peygamber (s.a.v) onu değiştirerek “Hasan” ismini vermiştir. Hz. Hasan’ın künyesi Ebu Muhammed’dir. Hz. Peygamberin (s.a.) soyu kızı Hz. Fatıma’dan devam ettiği için, onun çocukları Müslümanların nazarında büyük saygı görmüştür. Bu saygı ve sevginin göstergesi de Hz. Hasan ve Hüseyin’in isimleri Müslümanların arasında yaygınlık göstermiştir. Hz. Hasan’ın Şia’nın ikinci imamı sayılması da onun şahsiyetini önemli kılmaktadır. Hz. Hasan’m çocukluğu Hz. Peygamber (s.a.v)’in yanında geçirmiş ve O’ndan (s.a.v) etkilenmiştir. Şahsiyet olarak Hz. Hasan huyu, karakteri, ahlakı ve aynı zamanda siması da Hz. Peygamber (s.a.v)’e benzediği söylenir. Ehli Beyt mensuplarının Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefatından sonra hilafetle ilgili bazı görüşleri vardı. Hz. Ebubekir’e (ra) biat edildiğinde, Hz. Ali’ye danışılmaması Hz. Ali kendilerine kırgınlığını bildirmiştir. Ancak Hz. Ali’nin (ra) hilafete gelişi Hz. Ömer (ra) ve Hz. Osman’dan (ra) sonra mümkün olmuştur. Ancak asilerin zorlamasıyla iktidara gelen Hz. Ali'ye devleti idare etme imkânını veremediler. Siyasi gelişmeler sonucunda Hz. Ali (ra) şehit edildi. Ehli Beyt mensupları iktidar ile ilgili görüşleri bu vesile ile sona ermedi. Bilindiği gibi Hz. Ali şehit edildikten sonra, Kufe’liler tarafından Hz. Hasan halife seçildi. Böylece Hz. Hasan Ehli Beyt’ten hilafete gelen ikinci şahıs oldu. Bazı âlimlerimizce beşinci raşid halife olarak kabul edilmiştir. Hz. Hasan’ın birkaç aylık hilafet dönemi de siyasi ve çalkantılarla devam etti. Nitekim Hz. Hasan (ra) ve Muaviye fikir ayrılığına düşerek karşı karşıya gelmiştir. Hz. Hasan (ra), Hz. Peygamberin (s.a.v) torununa yakışacak bir davranış sergileyerek çok önemli bir adım atarak Muaviye lehine hilafet haklarından vazgeçmiştir. Hz. Hasan Sıffin Savaşına katıldığı halde harekâta katılmaması, onun savaş yanlısı bir insan olmadığının göstergesidir. Hz. Hasan’ın barışa ön ayak olmakla Resulullah (s.a.v)’in “Bu benim oğlumdur; şeref sahibi bir efendidir. Umarım ki; Allah, oğlum sebebiyle yakında Müslümanlardan iki büyük fırkanın arasını ıslah eder” Hz. Hasan’a seni antlaşmaya zorlayan sebepler nelerdir? diye sorulduğunda cevaben; “Dünya hayatını terk etmeyi tercih ettim.” Hz. Hasan makam, mevki, dünya hayatını bir kenara bırakarak İslam toplumunun selameti, huzuru ve devamlılığını önemsemiştir. Bu vesileyle ümmetin içinde süre gelen ihtilafa son vermek için Kufe halkına güvenmediği ve ordunun zayıflığını göz önünde bulundurarak, ümmetin birliğini ve ıslahını istediği için bu uzlaşmaya taraftar olmuştur. Hz. Hasan’ın halifelik döneminde verdiği kararlar İslam âleminin içinde bulunduğu fitne ve anarşinin ortadan kalkmasına katkıda bulunduğu için çok önem arz etmektedir. Bu nedenle Hz. Hasan için barış kahramanı ve Müslümanların selameti için gücü ve iktidarı elinin tersiyle yiten bir insan diyebiliriz. Ben sözlerime burada son verirken uzaktan yakından sempozyumumuza teşrif eden değerli katılımcı hocalarımıza, bizlerden emeklerini esirgemeyen Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanımız başta olmak üzere İlahiyat Fakültesi hocalarımıza ve özellikle sempozyumun hazırlanması ve kitap haline getirilmesinde büyük emeği olan değerli hocam Prof. Dr. Alim Yıldız'a teşekkür ediyorum.
  • Öğe
    Hazreti Ebu Bekir
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Aksu, Ali
    İnsanın elindekilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi; onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam Tarihi içerisinde başta Hz. Peygamber (s.a.v) olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de şüphesiz, Peygamberin çocukluk arkadaşı, Sıddık lakabı ile bütünleşmiş olan Hz. Ebu Bekir'dir. 1900'lere kadar bu alanda çalışmalar az olsa da, mezkûr tarihten sonra çalışmaların sayısı artmıştır. Yapılan çalışmalardan birisi de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen Hz. Ebu Bekir Sempozyumu'dur. Sempozyumun gerçekleşmesinde sürecin başından sonuna kadar maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız'a, Rektör yardımcımız Prof. Dr. Ünal Kılıç'a, Fakülte dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan'a, Fakülte sekreterimiz Bedrein Gündoğdu'ya, sempozyuma uzaktan yakından iştirak eden değerli katılımcılarımıza, sempozyumda büyük bir özveri ile çalışan CUİTAK kulübüne ayrıca sempozyumun düzenlenmesinde ve sekretarya işlerinde çalışan araştırma görevlisi arkadaşlarımıza teşekkür ederim.
  • Öğe
    Mü'minlerin Annesi Hz. Âişe
    (Sivas Belediyesi, 2017) Aksu, Ali
    Risâletin 4. yılında (M.614) Mekke’de doğdu. Babası Kureyş’in Teymoğulları kabilesine mensup Hz. Ebû Bekir (ra), annesi Kinâne kabilesinden Ümmü Rûmân bint Âmir b. Uveymir’dir (rah). Babasının mensup olduğu Teym kabilesinin soyu Mürre b. Kâ‘b’da Hz. Peygamber’in (sav) nesebiyle birleşir. Babası Ebû Bekir ilk evliliğini Kuteyle bint Abdüluzzâ adlı bir hanımla yapmış, bu evlilikten Abdullah ile kızı Esmâ doğmuştu. Kuteyle İslâmiyet’i kabul etmeyince onu boşayıp Ümmü Rûmân ile evlendi. Ümmü Rûmân’dan Abdurrahman ile Âişe dünyaya geldi. Ümmü Rûmân vefat edince Esmâ bint Umeys ile evlendi ve bu hanımından Muhammed adını verdiği bir oğlu oldu. Vefatından birkaç ay sonra da diğer hanımı Habîbe bint Hârice’den Ümmü Külsûm adlı kızı dünyaya geldi. Hz. Aişe gizli tebliğ dönemi esnasında Hz. Ebû Bekir’in (ra) daveti ile Müslüman olanlar arasında yer alır.
  • Öğe
    Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu 1. Cilt
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Aksu, Ali
    İnsanın elindekilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi, onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek, bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu ve yöntemi vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam tarihinde başta Hz. Peygamber olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle bilinmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de hiç şüphesiz, adaleti ve yöneticiliği ile temayüz etmiş olan Hz. Ömer’dir. 1990’lı yıllara kadar İslam tarihinde ciddi ve yeterli çalışmaların yapıldığını söylememize imkan yoktur. Ancak o yıllardan sonra gerek lisansüstü tezlerle gerekse bilimsel makale, kitap çalışmaları ve sempozyum gibi bilimsel faaliyetlerle oldukça güzel çalışmalar ortaya konulmuştur. Bu sempozyumlardan biri de, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin öncülüğünde Türkiye’de ilk defa düzenlenen ‚Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu‛dur. İlerleyen süreçte Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ali ile ilgili de sempozyum gerçekleştirerek Hulefa-yi Râşidin dönemini böylelikle tamamlamış olacağız. Sempozyum duyurusu yapıldıktan sonra tebliğleriyle katılmak isteyen yaklaşık 400 kadar bilim insanımız bu bilgi şölenine teveccüh gösterdiler. Takdir edersiniz ki bu kadar sayıda tebliğin sunulması hem maddi anlamda hem de fiziki anlamda mümkün olamazdı. Kaldı ki bu tebliğlerden bir kısmı konuları itibariyle birbirine çok yakın hatta aynı konulardı. Sempozyumumuzda Hz. Ömer, başta İslam Tarihi olmak üzere, İslam Hukuku, Tefsir, Hadis, Tasavvuf, İslam Edebiyatı, İslam Mezhepleri Tarihi, Dinler Tarihi, Sosyoloji ve Psikoloji gibi açılardan ele alındı. Maalesef bazı tebliğcilerimiz de tebliğ özetleri bilim kurulu tarafından kabul edilmesine rağmen sempozyuma katılamadılar. Sempozyum süresince yirmi yedi oturum gerçekleştirildi ve farklı bilim dallarında toplamda yetmiş dokuz tebliğ sunuldu. Bildiriler kitaplaştırılırken öncelikle alan dikkate alındı. Alanlar içerisinde de konu ve kronoloji bakımından birbirlerine yakınlıkları düşünülerek sıralandı ve kitaba o şekilde yerleştirildi. Sonuç itibariyle Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu, Hz. Ömer’in hayatı, dönemi ve uygulamaları başta olmak üzere daha pek çok alanda yeni bilgileri ve belgeleri ortaya çıkarmış oldu ve bu alandaki önemli bir boşluğu doldurdu. Bu tebliğlerin kitap haline getirilmesiyle birlikte daha geniş kitlelerin istifadesine sunulması hedeflendi. Bu vesileyle özellikle davetimize olumlu cevap veren ve sempozyumun içeriğinin şekillendirilmesinde katkıda bulunan değerli hocalarıma, tebliğ göndermek suretiyle sempozyumumuza iştirak etmek isteyen ancak maalesef sayının fazla olması nedeniyle yer veremediğimiz hocalarımıza da buradan teşekkür ediyorum. Sempozyumun gerçekleşmesinde başından beri maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız’a, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı’ya, fakülte dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan’a, fakülte sekreterimiz Bedrettin Gündoğdu’ya, sempozyumumuza ülkemizin farklı şehirlerinden iştirak ederek tebliğleriyle bizlere en büyük desteği veren çok değerli hocalarıma ve sempozyumumuzun sekretaryasını üstlenen araştırma görevlilerimize ve emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
  • Öğe
    Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu 2. Cilt
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Aksu, Ali
    İnsanın elindekilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi, onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek, bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu ve yöntemi vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam tarihinde başta Hz. Peygamber olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle bilinmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de hiç şüphesiz, adaleti ve yöneticiliği ile temayüz etmiş olan Hz. Ömer’dir. 1990’lı yıllara kadar İslam tarihinde ciddi ve yeterli çalışmaların yapıldığını söylememize imkan yoktur. Ancak o yıllardan sonra gerek lisansüstü tezlerle gerekse bilimsel makale, kitap çalışmaları ve sempozyum gibi bilimsel faaliyetlerle oldukça güzel çalışmalar ortaya konulmuştur. Bu sempozyumlardan biri de, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin öncülüğünde Türkiye’de ilk defa düzenlenen ‚Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu‛dur. İlerleyen süreçte Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ali ile ilgili de sempozyum gerçekleştirerek Hulefa-yi Râşidin dönemini böylelikle tamamlamış olacağız. Sempozyum duyurusu yapıldıktan sonra tebliğleriyle katılmak isteyen yaklaşık 400 kadar bilim insanımız bu bilgi şölenine teveccüh gösterdiler. Takdir edersiniz ki bu kadar sayıda tebliğin sunulması hem maddi anlamda hem de fiziki anlamda mümkün olamazdı. Kaldı ki bu tebliğlerden bir kısmı konuları itibariyle birbirine çok yakın hatta aynı konulardı. Sempozyumumuzda Hz. Ömer, başta İslam Tarihi olmak üzere, İslam Hukuku, Tefsir, Hadis, Tasavvuf, İslam Edebiyatı, İslam Mezhepleri Tarihi, Dinler Tarihi, Sosyoloji ve Psikoloji gibi açılardan ele alındı. Maalesef bazı tebliğcilerimiz de tebliğ özetleri bilim kurulu tarafından kabul edilmesine rağmen sempozyuma katılamadılar. Sempozyum süresince yirmi yedi oturum gerçekleştirildi ve farklı bilim dallarında toplamda yetmiş dokuz tebliğ sunuldu. Bildiriler kitaplaştırılırken öncelikle alan dikkate alındı. Alanlar içerisinde de konu ve kronoloji bakımından birbirlerine yakınlıkları düşünülerek sıralandı ve kitaba o şekilde yerleştirildi. Sonuç itibariyle Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu, Hz. Ömer’in hayatı, dönemi ve uygulamaları başta olmak üzere daha pek çok alanda yeni bilgileri ve belgeleri ortaya çıkarmış oldu ve bu alandaki önemli bir boşluğu doldurdu. Bu tebliğlerin kitap haline getirilmesiyle birlikte daha geniş kitlelerin istifadesine sunulması hedeflendi. Bu vesileyle özellikle davetimize olumlu cevap veren ve sempozyumun içeriğinin şekillendirilmesinde katkıda bulunan değerli hocalarıma, tebliğ göndermek suretiyle sempozyumumuza iştirak etmek isteyen ancak maalesef sayının fazla olması nedeniyle yer veremediğimiz hocalarımıza da buradan teşekkür ediyorum. Sempozyumun gerçekleşmesinde başından beri maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız’a, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı’ya, fakülte dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan’a, fakülte sekreterimiz Bedrettin Gündoğdu’ya, sempozyumumuza ülkemizin farklı şehirlerinden iştirak ederek tebliğleriyle bizlere en büyük desteği veren çok değerli hocalarıma ve sempozyumumuzun sekretaryasını üstlenen araştırma görevlilerimize ve emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
  • Öğe
    Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu 3. Cilt
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2018) Aksu, Ali
    İnsanın elindekilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi, onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek, bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu ve yöntemi vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam tarihinde başta Hz. Peygamber olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle bilinmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de hiç şüphesiz, adaleti ve yöneticiliği ile temayüz etmiş olan Hz. Ömer’dir. 1990’lı yıllara kadar İslam tarihinde ciddi ve yeterli çalışmaların yapıldığını söylememize imkan yoktur. Ancak o yıllardan sonra gerek lisansüstü tezlerle gerekse bilimsel makale, kitap çalışmaları ve sempozyum gibi bilimsel faaliyetlerle oldukça güzel çalışmalar ortaya konulmuştur. Bu sempozyumlardan biri de, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin öncülüğünde Türkiye’de ilk defa düzenlenen ‚Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu‛dur. İlerleyen süreçte Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ali ile ilgili de sempozyum gerçekleştirerek Hulefa-yi Râşidin dönemini böylelikle tamamlamış olacağız. Sempozyum duyurusu yapıldıktan sonra tebliğleriyle katılmak isteyen yaklaşık 400 kadar bilim insanımız bu bilgi şölenine teveccüh gösterdiler. Takdir edersiniz ki bu kadar sayıda tebliğin sunulması hem maddi anlamda hem de fiziki anlamda mümkün olamazdı. Kaldı ki bu tebliğlerden bir kısmı konuları itibariyle birbirine çok yakın hatta aynı konulardı. Sempozyumumuzda Hz. Ömer, başta İslam Tarihi olmak üzere, İslam Hukuku, Tefsir, Hadis, Tasavvuf, İslam Edebiyatı, İslam Mezhepleri Tarihi, Dinler Tarihi, Sosyoloji ve Psikoloji gibi açılardan ele alındı. Maalesef bazı tebliğcilerimiz de tebliğ özetleri bilim kurulu tarafından kabul edilmesine rağmen sempozyuma katılamadılar. Sempozyum süresince yirmi yedi oturum gerçekleştirildi ve farklı bilim dallarında toplamda yetmiş dokuz tebliğ sunuldu Bildiriler kitaplaştırılırken öncelikle alan dikkate alındı. Alanlar içerisinde de konu ve kronoloji bakımından birbirlerine yakınlıkları düşünülerek sıralandı ve kitaba o şekilde yerleştirildi. Sonuç itibariyle Uluslararası Hz. Ömer Sempozyumu, Hz. Ömer’in hayatı, dönemi ve uygulamaları başta olmak üzere daha pek çok alanda yeni bilgileri ve belgeleri ortaya çıkarmış oldu ve bu alandaki önemli bir boşluğu doldurdu. Bu tebliğlerin kitap haline getirilmesiyle birlikte daha geniş kitlelerin istifadesine sunulması hedeflendi. Bu vesileyle özellikle davetimize olumlu cevap veren ve sempozyumun içeriğinin şekillendirilmesinde katkıda bulunan değerli hocalarıma, tebliğ göndermek suretiyle sempozyumumuza iştirak etmek isteyen ancak maalesef sayının fazla olması nedeniyle yer veremediğimiz hocalarımıza da buradan teşekkür ediyorum. Sempozyumun gerçekleşmesinde başından beri maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız’a, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Recep Toparlı’ya, fakülte dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan’a, fakülte sekreterimiz Bedrettin Gündoğdu’ya, sempozyumumuza ülkemizin farklı şehirlerinden iştirak ederek tebliğleriyle bizlere en büyük desteği veren çok değerli hocalarıma ve sempozyumumuzun sekretaryasını üstlenen araştırma görevlilerimize ve emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
  • Öğe
    Hazreti Ebu Bekir
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) ; Aksu, Ali
    İnsanın elindekilerinin kıymetini bilmesi ve onlardan gerektiği gibi yararlanabilmesi; onları çok iyi tanımasıyla mümkündür. Çünkü tanımak, öğrenmek bilmek, sevmek ve sahiplenmek demektir. Tanımanın birçok yolu vardır. Bunlardan biri ve en önemlisi de, sempozyumlar gibi bilimsel çalışmalar gerçekleştirmektir. Olayın bütün yönleriyle, kaynaklarıyla değerlendirmeler yapılarak ortaya konulması, tarihin doğru bir şekilde anlaşılması demektir. İslam Tarihi içerisinde başta Hz. Peygamber (s.a.v) olmak üzere onun yanında yetişmiş seçkin sahabilerin yaşantılarının bilimsel yöntemlerle incelenmesi ve değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Bu sahabilerden biri de şüphesiz, Peygamberin çocukluk arkadaşı, Sıddık lakabı ile bütünleşmiş olan Hz. Ebu Bekir'dir. 1900'lere kadar bu alanda çalışmalar az olsa da, mezkûr tarihten sonra çalışmaların sayısı artmıştır. Yapılan çalışmalardan birisi de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen Hz. Ebu Bekir Sempozyumu'dur. Sempozyumun gerçekleşmesinde sürecin başından sonuna kadar maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız'a, Rektör yardımcımız Prof. Dr. Ünal Kılıç'a, Fakülte dekanımız Prof. Dr. Yusuf Doğan'a, Fakülte sekreterimiz Bedrein Gündoğdu'ya, sempozyuma uzaktan yakından iştirak eden değerli katılımcılarımıza, sempozyumda büyük bir özveri ile çalışan CUİTAK kulübüne ayrıca sempozyumun düzenlenmesinde ve sekretarya işlerinde çalışan araştırma görevlisi arkadaşlarımıza teşekkür ederim.
  • Öğe
    İSNAD Atıf Sistemi 2. Edisyon
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Demir, Abdullah
    Sizlere İSNAD Atıf Sistemi’nin ikinci edisyonunu sunmaktan onur duymaktayım. İSNAD Atıf Sistemi, Türkiye veya İslam dünyası merkezli olarak geliştirilen bir akademik yazım ve kaynak gösterme sistemi bulunmamasından kaynaklanan gereksinim üzerine 2015’ten 2019’a uzanan süreçte birçok kişinin katkı ve desteği ile ortaya çıkmıştır. Tarihe not düşmek adına İSNAD’ın doğuşu ve gelişim sürecine dair sizlere kısaca bilgi sunmak istiyorum.
  • Öğe
    Nesîmî Kitabı
    (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2019) Yıldız, Alim; Yıldırım, Yusuf
    Nesimî yaşadığı dönemden itibaren farklı kesimlerin ideolojik ve kültürel çatışmalarının malzemesi haline getirilmiş bir şahsiyeir. Özellikle huruflik düşüncesini korkusuz bir şekilde savunması ve bunun propagandasını yapması bazı kesimlerde rahatsızlığa neden olmuş ve ona menfi bakışın zeminini hazırlamıştır. Nesimî'nin katledilişine dair anlatılanlara menkıbevî hikayelerin karıştığı muhakkaktır. Onun, asıldıktan sonra yüzülen derisini omuzuna atıp Haleb'in on iki kapısından aynı anda çıkarak sırlara karışması menkıbesi bunlardan sadece bir tanesidir. Bu meş'ûm hadise ve etrafında anlatılan menkıbeler geniş halk katmanında öylesine derin izler bırakır ki, tam da bu noktada onu trajik sona hazırlayan “zındık” Nesimî imgesinin karşısına, bu kez inancı uğruna ölümü göze alan “aşkın şehidi” imajı yerleştirilir. Artık mitolojik bir kahraman hüviyetine bürünen Nesimî Alevî-Bektaşî çevrelerce yedi ulu ozandan biri olarak kabul edilmiş, şiirlerinde dile getirdiği hurufîlikle ilgili fikirleriyle özellikle bu çevrede yetişen birçok şaire ve müellife ilham kaynağı olmuştur. ..